English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Rusça → Türkçe / [ О ] / Он играл

Он играл Çeviri Türkçe

880 parallel translation
Не хочу задеть, но мне показалось, он играл неровно.
Kabalık etmek istemem ama..... sanki biraz dikkatsiz.
Сегодня утром он играл со штопором.
Bu sabah şişe açacağıyla oynuyordu.
Он играл самую свирепую крысу, довольно нехарактерный для него типаж.
O en korkunç farelerden birini oynadı, oynadığı rol onun için iyi bir çıkıştır.
Он играл на площади, когда мы с Барбарой туда ходили.
Barbara ile pazara gittiğimizde, meydanda lir çalıyordu.
Он играл нелогично.
Son derece mantıksız oynadı.
Он играл в Лютере и Никто не любит альбатроса Ну, и на телевидении в нескольких рекламных роликах.
Luther'da Kimse Albatros Sevmez'de ayrıca birçok televizyon reklamında oynadı.
Он играл в Лютере и Никто не любит альбатроса, кроме того, он много работает на телевидении и радио.
Luther'de ve Kimse Albatros Sevmez'de oynadı ayrıca birçok televizyon ve radyo işi de yaptı.
А в каких фильмах он играл? Ни в каких.
Hangi filmlerde oynadı?
Он играл Минутный вальс за 58 секунд.
Bir keresinde Minute Waltz'ı 58 saniyede çalmıştı.
Он играл в покер с ребятами.
Çocuklarla poker oynuyordu.
Он играл у Быков.
Rams'de bir sene oynamıştı.
До призыва он играл за Сан-Франциско.
Askere alınmadan San Francisco'da oynardı.
Всегда при бумагах. Я помню одну ночь... Он играл в карты в кафе.
Hatırlıyorum da bir gece kafede kağıt oynuyordu.
Он играл на пианино, как бог.
- Piyanoyu sezileriyle çalardı.
Он играл час за часом.
Saatlerce çalardı.
Он играл обеими руками.
İki eliyle çalabiliyordu.
Как он играл на этом?
Ne biçim bir oyundaydı?
У меня был дядя. Он играл на волынках в оркестре массонов.
Bir "Shriner" grubunda tulum çalan bir amcam vardı..
Он играл во дворе.
Parkta oynuyordu.
Он играл с ней, целовал ее, также, как это делал бы самый здоровый из мужчин.
Oynadı, öptü, tıpkı sağlıklı bir adamın yapabileceği kadar.
Видишь ли, в 50-х жил один парень, он играл на саксе.
1950'li yıllarda, bir adam varmış saksafon çalarmış.
- Он играл с детьми
- Dışarıda çocuklarla oynuyordu.
Он играл на ней в оттепель.
Buzlar erirken çalıyordu.
Он играл в команде "Красные дьволята".
Play off'ta Diablos'ta orta sahada oynuyordu.
Он играл с мальчиком из Тайбэя.
Taipei'li çocukla oynuyordu.
Он играл в теннис.
Tenis oynuyordu.
Когда ребёнок был маленьким, он играл с увлечением, а теперь энтузиазм вызывает лишь то, что касается его работы.
Çocuk çocukken zevkle oyun oynardı. Şimdi ise ancak iş yapınca yoğunlaşabiliyor.
Нет, в последнее время он редко играл.
Hayır, son zamanlarda pek oyun oynamıyor.
Он её уже давно не играл.
Onu uzun zamandır çalmamıştı.
Нет. Он всю жизнь играл с этими штуками.
Hele bıçağı bu kadar iyi kullanan biri asla bunu yapmış olamaz.
Истекал кровью он куда искренней, чем играл.
su ana kadarki en sahici hareketi kulagindan kan gelmesiydi.
Играл. Он ушёл.
- Öyle de, istifa etmis.
- Он тоже играл. - На каком инструменте?
- Hangi enstrümanı çalıyordu?
Он раньше играл со своей женой, но она спуталась с их садовником.
Eskiden karısıyla oynuyormuş ama karısı artık oynamak istemiyormuş.Bahçıvanla kırıştırıyormuş.
Какую песню он вам играл?
Sana hangi şarkıyı çaldı?
Он прыгал вокруг, играл в классики, я думаю, и внезапно он сел... как если бы он очень устал... лицо его сделалось безразличным... как у старика.
Zıplayıp duruyordu... sanırım seksek oynuyordu... ve sonra, sanki çok yorulmuş gibi... birden yere çöktü. Yüzü yaşIı birininki gibi... cansızlaştı.
Миссис Сарек, я знаю о строгом воспитании вулканских детей, но скажите : он когда-либо бегал и играл, как человеческие дети?
Bayan Sarek, Vulcanlı gençlerinin sert eğitimini biliyorum. Ancak hiç insan çocukları gibi koşup oynadı mı? Gizli gizli bile mi?
Он играл в двух пьесах :
Filmlerde oynamadı.
Да, он часто ее надевал, когда играл с мамой.
Evet. Babam genellikle o maskeyi takıp annemle oyun oynardı.
Он не играл в первом тайме.
Kim bu adam? İlk yarıda oyunda değildi.
Он - новичок, но он сегодня лучше всех играл.
O bir acemi ama silahla en iyi atışı o yapar!
Он поманил меня. Как будто играл со мной.
Bir oyun oynar gibi bana kendini takip ettirdi.
Он был бейсболистом, за сборную играл.
Beyzbolcu, Iostromonun arkadaşı.
Он очень смелый, и уже играл.
O çok cesur biridir. Daha önce oynamış.
И он вероятно был одним из красивых людей, танцевал и играл в теннис.
Belki de o, en sevilen insanlardan biriydi. Dans ediyor, tenis oynuyor her türlü şeyi yapıyordu.
За кого он играл?
- Sanırım kariyerinin çoğunu Cleveland Indians'da geçirdi.
Я ещё играл в детские игры когда он исполнял музыку для королей и императоров.
Ben oyuncaklarla oynarken o kralların, imparatorların önünde müzik yapıyordu.
Кого волнует, как ты его играл? Он второстепенный.
Nasıl oynadığın kimin umurunda?
Он классно играл.
Çok iyiydi.
Когда я уезжал, он сидел на этом же месте, точно также, играл эту же мелодию.
Ben giderken aynı yerde... aynı şeyi yapıyordu ve aynı şarkıyı çalıyordu.
Если бы я сказал ему о роднике, он до сих пор бы играл на гармошке, а вы бы жили в отчем доме.
Eğer ona pınarı anlatsaydım... hala mızıkasını çalıyor olacaktı... ve hepiniz aile ocağımızda yaşayacaktınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]