Хлеба Çeviri Türkçe
876 parallel translation
Значит, ты сварил фасоли на 150 человек... И хлеба ты тоже получил на сто пятьдесят человек? И колбасу тоже?
Sen şimdi 150 kişi için fasulye pişirdiğini 150 kişilik ekmek bulunduğunu 150 kişi için sosis ve 150 kişi için tütün mü olduğunu söylüyorsun?
Сейчас самая чудесная пора, хлеба поспевают.
Mısırların olgunlaştığı, yılın en güzel zamanı.
ЗЕМЛЯ БЕЗ ХЛЕБА
EKMEKSİZ TOPRAK
Вот три ребенка едят кусок хлеба, размоченный в воде.
Üç kız çocığu suda ıslattıkları ekmek parçasını yiyorlar.
У них нет ни хлеба, ни денег, они передвигаются пешком в поисках работы.
Ne ekmekleri ne paraları var ve iş bulmak için çok uzaklara yayan gidiyorlar.
Спустя несколько дней мы встретили еще одну группу. Они возвращались домой, так же без хлеба и денег.
Birkaç gün sonra gittikleri yerden ekmeksiz ve parasız dönen bir grupla yollarımız kesişiyor.
Я боролась за каждый кусок хлеба, за каждую монету.
Herşeyden usandım artık. Yiyecek ve para için çırpınmaktan bıktım.
– Прошу прощения. – Чэдвик! – Принеси этому парню хлеба с пивом.
Chadwick, bu adama yatak ve yiyecek ayarla.
Если мы не выручим деньги на покупку тракторов... наш народ останется без хлеба.
Traktör almak için yabancı para elde edemezsek... halkımız yeterli ekmek bulamayacak.
Половина каждой буханки хлеба - врагу.
Her bir ekmek somununun yarısının düşmana gitmesi demek.
Возможно, когда-нибудь я и останусь без денег... но вы без хлеба уже сейчас.
Parasız kalmış olabilirim, ama sen ekmek bulamıyorsun.
Подобрала крошку черного хлеба, помотала головой и выплюнула.
Bizim kepekli ekmeğin kırıntısını aldı, kafasını salladı ve onu düşürdü.
Мэм, вы бы не могли продать нам хлеба?
Bize bir somun ekmek satar mısınız bayan?
За 10 центов вы буханку хлеба не купите.
On sente bir somun ekmek alamazsınız.
Да продай ты им хлеба.
- Ekmeği ver.
Фунт мяса и батон хлеба за 10 центов.
On kuruşa yarım kilo et, bir ekmek.
Немного хлеба, немного вина. Потом опять немного сыра, кусочек хлеба, немного вина, лучок. - Немного сыра, кусочек хлеба...
Bir lokma ekmek, biraz şarap... biraz peynir, bir lokma ekmek... biraz şarap, biraz soğan... biraz peynir, bir lokma ekmek...
Откуда у тебя столько хлеба?
Peki bu kadar ekmek nereden geliyor? Bilmiyorum nereden.
Ещё вчера Джин Декстер была просто одной из симпатичных девушек,... но сейчас она мармелад на десяти тысячах кусочков хлеба.
Dün bu saatlerde Jean Dexter yalnızca güzel bir kızdı. Fakat şimdi binlerce dilim kızarmış ekmeğin üzerindeki reçel.
Если бы я даже голодал, я бы не смог украсть кусок хлеба.
Açlıktan bile ölsem bir parça ekmek çalmam.
Здесь тебя ждет корочка хлеба.
Carmelo, aç kaldığında bizi hatırlıyorsun değil mi? Al sana bir ekmek kabuğu.
На улицах полно бродяг, готовых вырвать друг у друга кусок хлеба.
Sokaklar birbirine... kazık atan adamlarla dolu. Meksika'da altın mı?
Где эта буханка хлеба с напильником внутри?
Altın yumurtlayan tavuk nerede?
- Принеси ещё хлеба.
- Tabii komiserim.
Нет, подожди, подожди, я хочу, чтобы вы сначала съели кусок хлеба с сыром.
Ve git kardeşlerini çağır. Hayır bekle. Ona biraz peynir ekmek vereyim.
Он получше куска хлеба. Это я такая сумасшедшая.
Ama ben çılgın kadının tekiyim.
Представьте себе, пока они ждали, когда я закончу готовить суп, они съели... три килограмма хлеба.
Çorbayı beklerken üç kilo ekmek yedi bacaksızlar.
Может быть, немного хлеба? О.
Biraz ekmek ister misin?
Теперь я действительно могу сказать, что работал ради своего хлеба.
Ekmeğim için çalıştığımı, şimdi söyleyebilirdim gerçekten.
Наслаждающегося жизнью, пока мы горбатимся ради куска хлеба.
Biz ekmek parası için çalışırken sen hayatın tadını çıkarıyorsun.
Поезда и шум нам кусок хлеба дают.
Kalabalıkta yaşamaya alışığım.
Дай мне ягод вместо хлеба.
Ekmek yerine kiraz ver bana.
Мы ищем вина, хотя должны искать хлеба.
Ekmek aramamız gerekirken şarap peşinde koşuyoruz.
Половина Рима сидит без хлеба!
Roma'nın mahallelerinin yarısında ekmek yok!
Я всю жизнь горбатилась, во всем себе отказывала, чтобы в старости иметь корочку хлеба.
Yaşlandığımda iki lokma ekmeğim olsun diye tüm hayatım boyunca saçımı süpürge ettim.
- И немного хлеба.
- Eksik olmayın.
Но без хлеба с маслом
Bir parça tostu olmayan
"Правосудия, равенства и хлеба".
"Adalet, eşitlik ve ekmek."
Голодных женщин, просящих хлеба.
Açlık çeken kadınları.
Вчера я предложил ему миску творога и краюху домашнего хлеба.
Dün sana günlük yiyecekler ve... üç günün taze ekmeğini getirdim.
Эта карточка дает вам право на получение в неделю двух унций масла, половины фунта маргарина, двух унций чая, четверти фунта сахара, двух яиц, половина пинты молока, когда оно доступно, четверти фунта мяса, двух ломтей хлеба, фунта картофеля, когда он доступен, и двух унций бекона.
Bununla, 60gr tereyağı, 500gr margarin, 60gr çay, 250gr şeker... iki yumurta, varsa 250 ml süt,... 250gr et, iki somun ekmek... varsa 1kg patates... ve 60gr jambon'dan oluşan... haftalık temel istihkakınızı alabilirsiniz.
Сегодня я нес домой кусок хлеба от моей матери, которая дала его мне, когда когда ко мне подошел парень и предложил фунт за этот кусок.
Bugün annemin verdiği bir somun ekmeği... eve götürüyordum ki... karşıma adamın biri çıkıp... ekmek için bana 1 paund vermeyi önerdi.
- Возьми хлеба.
- Biraz ekmek al. - Sağol Chuncho.
Купи себе хлеба.
Kendine başkasını bul arkadaşım.
- У меня хлеба нет...
Ancak hiç ekmeğim yok.
Да вот, рано утром на рыбалку, хватились, а хлеба нет...
Sabah erkenden balığa çıkacağım, fırına gitmeyi unuttum.
А в остальном - извини, у нас в этом году недород хлеба.
Ama hepsi bu kadar, üzgünüm. Bu sene hasat pek iyi değildi.
Может, хлеба?
Biraz ekmeğe ne dersin?
Поесть мне дали хлеба и бобов. Все-таки как хорошо Конни поет!
Connie ne güzel söylüyor değil mi?
Хлеба нет, так что придется есть печенье.
Bisküvilerle idare etmek zorundasın.
Наша жизнь - это вольный ветер, запах хлеба, вкус вина, бледное утреннее солнце, черное солнце грозовых вечеров, улыбка ребенка, отдых в копне сена, любовь в поле и свежий ветер в лицо.
# Puslu sabah ve akşam fırtınasında # # Bizi ısıtmaya yeter Bir çocuğun gülümsemesi # # Gün ortasında bir öğle uykusu #