Absolute Çeviri İngilizce
3,480 parallel translation
Tam bir kâbus olmalıymış.
Must have been an absolute nightmare.
Hatta erkek sayısının kadınlara göre çok daha fazla olması gıyabında işi sayılara döktüğümüzde aslında çok daha büyük bir rakam çıkıyor karşımıza.
And, in fact, when it comes to the absolute numbers, because of the proportion of men in much larger numbers than women, actually the numbers are even greater.
Ama bana göre,... ilk etapta bunun meydana gelmesini engellemek mutlak olarak yapılacak en mantıklı şey gibi görünüyor.
But to me, preventing it from happening in the first place seems to make absolute sense.
Gördüğüm, sonsuz huzurdu.
I saw this absolute tranquility.
Yüzünde sonsuz sükunet vardı.
There was absolute serenity on his face.
O hasta bakıcı Mumble Doom şokun ne kadar kötü olduğundan bahsettiğinden beri aklım yerinde değil.
I've been an absolute wreck ever since nurse Mumbledoom told me how bad it was.
İnsanlardaki mutlak kötüyü görmeye başlarsın.
You know, you begin to see the absolute worst in people.
Yardım konusunda dünyadaki en kötü yerde olduğunun farkındasın, değil mi?
You do realize that you're in the absolute worst place in the world for benefits, don't you?
Sonra şöyle de ; çok zarif bir kadın olduğu için en sevdiğim oyuncu Audrey Hepburn.
Tell her my absolute favourite is Audrey Hepburn, cos that girl had class.
Şu mutlak talebi ileri sürer :
It is propelled by this absolute demand :
Aurora beni mutlak bir gerçekliğe ulaştırıyordu.
Aurora grew in me as an absolute reality.
Chris, benim için inanılmaz bir zevk olur.
Chris, it would be my absolute pleasure.
"Bateri çalarken çıt çıksın istemiyorum."
"I need absolute silence when practicing the drums."
Böylece gece tam bir fiyaskoya dönüşmüş.
And that's when the night turned to absolute crap.
Sana kesinlikle böyle bir şey olmadığını söyleyebilirim.
I can say with absolute certainty it never happened.
Sorun şuydu ki kimse Reagan'ın deli olup olmadığını bilmiyordu. Ve eğer parmağı düğmenin üstünde olan adam olmanın tek mutlak doğrusu varsa o da budur.
And if there's one absolute truth to being the man with your finger on the button, that's it.
Bizim için büyük bir zevkti.
Well, it's been an absolute pleasure.
Kalkanın parçaları mutlak hassasiyetle bir yerde tutulmalı.
The pieces of the shield... must be held in place with absolute precision.
Mahkemede tam bir karmaşa var.
Snivel Chalks : It's absolute chaos here at the courthouse.
Eğer "E" mutlak değerse, ve "I" yardımcı değerin karesiyse, katsayının kökü nedir?
If "E" is the absolute value, and "I" squared is the co-value, what's the root coefficient?
- Bu konuda ayarlama yapamayız.
That's... you must consider absolute time for things to get done.
Burada tam bir kaos var.
It's absolute chaos here.
Hem de en kötüsü.
The absolute worst.
Dick, bunu tüm çıplaklığıyla göremiyorsan, işin boktan demektir.
Dick, if you don't see that with absolute fucking clarity, then your job is shit.
Ana şart, hürmettir ve bunu kesin bir açıkla dile getirdiğinde şu soruya etkili bir yanıt demektir :
The term's an homage, and when uttered with absolute certainty, it is a surprisingly effective answer to,
Sizi aptallar! Beni dinleyin!
You absolute fools!
Çıt çıkarmamanız gerekecek.
I will require absolute silence.
Lord Acton, 19. yy filozofu demiş ki : "Güç yozlaşır, mutlak güç" Mutlaka yozlaşır. "
Lord Acton, 19th-century philosopher, said, "power corrupts, and absolute power..." "Corrupts absolutely."
Bu tamamen topal ördekler için.
This is for absolute lame ducks.
Benim favori dileğim.
My absolute mega dream.
Yani bu madde ve anti-madde arasındaki 1000 fark, asimetrinin açık ve kesin bir tezahürüdür.
So this difference of 1,000 is an absolute clear manifestation of the asymmetry between matter and antimatter.
Burada, mutlak bir simetri ânı bulacaklarına inandılar.
Here, they believed they'd find a moment of absolute symmetry.
Büyük Patlama'nın saniyesinin kesiri içinde ; fizikçiler, evrenin mutlak simetrisinin minik bir dalgalanma tarafından parçalanmış olduğuna inanıyor.
Within a fraction of a second of the big bang, physicists believe the absolute symmetry of the universe was shattered by a tiny fluctuation.
Hiçbir yerin tam güvenli olmadığını biliyorsun.
And you know there's no absolute safety.
Her zamanki gibi harika bir köreltici rolü yaptın.
You played an absolute blinder as usual.
Memnun oldum!
A pleasure. An absolute pleasure.
Geri dönmen güzel ama ailemiz tam bir yıkımın eşiğinde Daniel.
It's nice to have you back, but our family is on the verge of absolute catastrophe, Daniel.
Hayatımda Tanrı'nın varlığı kesindi.
The presence of God in my life was absolute.
Tam bir kaostu.
It was absolute chaos.
Aslında, kilisenin işbirliğini tekrar kazanmak için L.A.P.D.'nin emir komuta zincirimize saygı duyulacağını garanti etmesi gerekebilir.
In fact, in order to regain the cooperation of the church, the L.A.P.D. has to give it absolute assurance that our official chain of command will be respected.
Bağlılığa mutlak iyi gibi muamele ederler.
They treat loyalty as an absolute good.
Kesinlikle kafayı yedi.
Absolute fuck-up.
Sizi bu noktaya getirebilmek benim için çok büyük zevkti.
It's been a... an absolute pleasure [sniffling] To get you guys to this point.
Şimdi beyler, işimizi mutlak sessizlik içinde yapmalıyız.
Now we have to do our work with absolute silence.
Bu kesinlikle kusursuz bir elbise.
That is the absolute perfect dress.
Gitmek zorundayım. - Ortalık çok karışık.
- It is absolute chaos.
Elimden gelenin en iyisini yapacağım!
I will do my absolute best!
Şimdiye kadarki en zor seçim olacak.
- ♪ When I grow up ♪ This is the absolute toughest decision so far.
- Bacakların neden- - - Aç şunu âdi herif!
Open up, you absolute shit!
Kesinlikle bir tacizdi, kesinlikle bir terbiyesizlikti...
An absolute outrage, an absolute bloody...
Tam bıçak sırtı bir durum.
It's an absolute powder keg.