Aın Çeviri İngilizce
990,736 parallel translation
Oturmak ve... bilmiyorum konuşmak isteseniz beni arayın.
Give me a call if you ever want to sit down and... I don't know... talk.
50 doların üzerindesin.
You're on a 50.
Kafasındaki kızgın seslerle toplantı yapmakla meşgul.
She's too busy having a meeting with all the angry voices in her head.
Bilirsin, benim de kızgın olduğum ölmüş bir annem vardı.
You know, I had a dead mom I was mad at, too.
Hayattayken söyleyeme şansını bulamadığım şeyler için ona bir mektup yazmamı söyledi.
She told me to write my mother a letter and tell her everything I didn't get a chance to tell her when she was alive.
Her neyse, okulda çok şeker bir çocuk var ve birkaç haftadır gülme, flört etme şeylerini yapıyoruz. Ve bir gün onun hamle yapmasını beklemekten yoruldum ve ona numaramı verdim.
So, anyway, there's this cute guy at my school, and we'd been doing the smiley, flirty thing for a couple of weeks, and one day I just got tired of waiting for him to make a move and I gave him my number.
Neredeyse dört yıldır ayığım ve evet hayatım artık daha iyi ama kimse temiz bir hayatın vajinama engel koyacağını söylememişti.
I have been sober for almost four years, and, yes, my life is better for it, but nobody told me that leading a clean life meant putting my vagina up on blocks.
Okul gezisinde mi almıştın?
Did you get it on a field trip?
Sadece birkaç gündür buradasın.
It's just you've only been here a couple of days.
Ve ayrıca çok önemli bir play-off maçını kaçırma şansını.
And also miss a crucial playoff game.
Tıpkı hayatını anımsattığını düşündüğün bir dolap dolusu kahve kupası gibi mi?
Like a cabinet full of coffee mugs you think chronicle your life?
Brad'leyken benim sihirli sayım eksi dokuz. Bacaklarımın arasında kaç kere dondurulmuş bezelyelerle yattığım göz önüne alınırsa.
My magic number with Brad is minus nine, considering how many times I went to sleep with a bag of frozen peas between my legs.
Peki, ama bir çuvalın içindeki iki yavru kedi gibi sallanırsam bir özür beklerim.
Fine, but when I'm flopping'around like two kittens in a sack, I expect an apology.
Onun hayatında büyük bir fark yarattın.
You've made a big difference in her life.
U-Y-G-U-N-S-U-Z.
I-N-A-P-P-R-O-P-R-I-A-T-E.
Benim için ikinci bir anne gibi olan bir kadın.
A woman that was like a second mother to me.
Etrafta sırtlayacağın bir tabut taşıyıcısı yok mu?
Isn't there a pallbearer around here you could hump?
Elektrik faturasını ödememek için olmasın sakın?
You're gonna take a bow for not paying the electric bill?
Oğlum, tekne aldığın için pişman olduğunu düşündün birde.
Boy, you thought you regretted buying a boat.
Her neyse L.A'de bir müzik yapımcısını tanıyan bir adamla tanıştım ve oraya gider gitmez, bir deneme yapmam için bana yardım edecek.
Anyway, I met this guy who knows a record producer in L.A., and as soon as I get down there, he'll help me make a demo.
Bu kadın milyon defa kızı yerine içmeyi tercih etmiş.
That woman has chosen drinking over her daughter a million times.
Natasha, rehabilitasyondasın çocukların koruyucu bakımda ve tetanos aşısı oldun çünkü met kafası kafana yumruk attığı için elini ısırdı.
Natasha, you're in a rehab, your kid's in foster care and you had to get a tetanus shot because a meth head bit you on your punching hand.
Bence korkunç şeyler yapmış bir insansın.
I think you're a person who's done terrible things.
Kendine, annesinin kafasını uçurmasını izleyen bir geyiğin adını mı koydun?
You named yourself after a baby deer who watched his mom get her head blown off?
Ben artık ciddi bir kadınım.
I am a nice sober lady now.
AARP'ın kartlı bir üyesiyim.
I'm a card-carrying member of AARP.
Bir avukata ihtiyacın var.
You need a lawyer.
Canavarın teki o.
He's a monster.
Ayrıca ona bir pislik gibi davrandın.
You were also kind of a dick to him.
Annem, yani Bonnie Plunkett, ücretsiz kiranın gelir olarak belirtileceğini bilmiyordu.
My mom, a.k.a. Bonnie Plunkett, didn't know she was supposed to report free rent as income.
Evet, anlamalısınız ki, bu benim ilk apartman yöneticiliğim.
Yeah, you see, this is my first time managing a building.
Gerçek bir avukat olunca neler oluyor, anladın mı?
See what happens when you have a real lawyer?
Orada yardımın olabilir.
You'd be a big help.
Ve sen çok iyi bir avukat olacaksın.
And you're gonna be a good one.
Firmaların çoğunun Nepotizm hakkında bir politikası yok mu?
Don't most firms have a policy about nepotism?
Fransızların vergiye tuz koyduğunu ve bunun da Fransız İhtilali'ne sebep olduğunu biliyor muydun?
Did you know the French put a tax on salt, and that's what led to the French Revolution?
Bana karşı yıllardır çok ciddi davrandın ve avukat olma yolunda okulunu bitirmek üzeresin.
You've been sober for four years now, you're almost done with college, on your way to becoming a lawyer.
"Süperkötüye Dönüşüm" izliyorsun. Tamamını dün gece bitirdim.
Well, a burrito toast to that.
Bilimadamları gazın dağılmasının en az 12 saat süreceğini öngörüyor.
Take a picture of me to send to my family. Ooh, okay. Oh.
O zaman uyuyakalmayın. Aman tanrım, Dorothy. Ya dışarda gazda mahsur kalmışsa?
This is a man who won't let anybody see him sneeze because he thinks it's a sign of weakness.
Gazın cildime veya beyaz takımıma ne yapacağını bilmiyoruz.
- You are the fastest. - Does that look like a man who wants to face reality?
Tıpkı sizi hayatta tutmak için ağzınıza kusan anne kuş gibiydim ve karşılığında ne aldım?
She's gonna see her trademark GF Flame in the sky, zip on down, next thing you know, she's wearing me like a backpack and we're halfway to Tokyo for some Wagyu beef.
Peki, uyum için çok havalıysanız uyumlu gaz maskeleri için de havalısınızdır.
I'm sending a pretty clear one for you to beat it, Ron. Wait... - No, no, no, no, no, no, no.
Muhtemelen bunu duymadınız ama Emily, ölürse eşyalarını bana bıraktığını söyledi.
There is a long list of some very talented people who have fallen at the feet of Vanderveer Wayne.
Kaçmanızın mümkün olmadığı, can sıkıcı küçük bir şeydir. Yani sivrisinek.
It's a small annoying one that's impossible to outrun the mosquito.
Bir araba gibiydin. - Evet, vın.
You were like a human car.
Birkaç saniyeliğine çıkarır mısın?
Just Can you take them off for just a second?
Öylece bıraktığın atıştırmalık değil o!
That's not a snack you forget about.
15 yaşında biri üç kelimelik bir cümle kurdu diye kutlama yapmak saçma gelebilir ama açıkçası o gün hayatımın en iyi günüydü. Pizza partisi yaptık.
And I know it may seem silly to be celebrating a 15yearold making a threeword sentence, but, honestly, it was one of the topfive moments of my life.
Son zamanlarda aramız iyi ama kızımızın yarışını izlemeye gittiğimiz gün üzücü bir şey yaşadık.
Um... you know, we've been getting along lately, and, um... we had a incident the other day... that was upsetting, at our daughter Casey's track meet.
Steril, kontrollü bir ortamdasın.
You're in a sterile, controlled environment.