Baktım Çeviri İngilizce
18,636 parallel translation
- Her yere baktım.
I looked everywhere.
- Telefonuma da baktım arama falan yoktu.
I checked my phone, no call from you.
Bak, bu yerlerde yaşaması önemli gözüküyor. Ama kayıp kişiler raporlarına baktım.
Look, it seems significant he lived at those places, but I just pulled up his Missing-Persons report.
Olmaları gereken yere baktım, kutuya.
I looked in the place they should be, in that box.
Katran Çukuru'nun bulaştığı herkesin geçmişine baktım.
Hey. I ran background checks on everyone involved in this Tar Pit mess, came up empty.
- Kıza baktım ve dedim ki " Pardon, babanız fırıncı mı?
I look at her and I says : " Excuse me, is your dad a baker?
Bir hafta kadar ben baktım sonra başka bir koğuşa alındı.
I had him for a week, then he was moved to another ward.
Hapishanede onun icabına baktım ve Darryl bir şekilde yine de öldü.
I took care of that at the jailhouse, and Darryl still somehow ended up dead.
Bulunduğun binanın yerleşim planına baktım da, istersen bodrum katından çıkabilirsin.
I looked up the plan of your building. You can get out through the cellar.
Bu şekilde arabanızın bozulduğu günü buldum ve programınıza baktım.
I looked up the date when your car broke down.
Ayrıca, market prensiplerine baktım.
Plus, i looked up the store policy.
Arizona, kendini çektiğin fotoğraflara baktım da.
- Are your parents mallards? - What?
Hayatımda sadece bir kez ceza davasına baktım onda da ailemin iş yerini kullanarak uyuşturucu kaçırmak için şahsi çekle tanığın birine rüşvet vermiş gibi görünüyorum.
I've tried one criminal case in my entire life and now it looks like I bribed a witness with a personal check for the sole purpose of running drugs through my family's business.
Odada dolandım, kurcaladım, oraya buraya baktım.
And I poked around and I prodded and I looked here and there.
İcabına baktım ben.
I took care of it.
Ben de belki bir şeyler bulabilirim diye, eski kayıt defterlerine baktım.
I went back through the old sign-in ledgers to see if I could figure out who he was.
Bütün katlara baktım, ondan hiç iz yok.
I checked every floor ; there's no sign of her.
Baktım mavi eşofman giyimli zombi gibi biri sendeleyerek geliyor.
A zombie figure in a blue sweat suit staggers along.
Ölebilecek bir adama baktım.
I nursed a young man who might've died.
Karavanı dert etme sen, ben icabına baktım.
Don't worry about the camper. I already took care of it.
Senin hakında bilebileceğim her şeye baktım, Jason ve anlıyorum.
I have looked up everything there is to know about you, Jason, and I get it now.
Baktım, orada yok.
I already looked, he's not there.
Bir sürü davaya baktım, sonunda bulduğun cevap bulmayı istediğin cevap olmayabiliyor bazen.
I've worked lots of cases, you get to the end and the answer is not always what you want it to be.
Dürbünümden çocuğa bir baktım.
I looked at the child from my sight.
- Kızın Facebook sayfasına baktım.
- I got a look at her Facebook page.
Çünkü bana şuan baktığın gibi bakıyor olmanın düşüncesine katlanamazdım.
Because I couldn't stand the idea of you looking at me the way you're looking right now.
- Tavan arasına da baktınız mı?
- And you checked the attic?
Yeterince baktın mı?
- Hey, look, you seen enough?
Ama dava dosyalarına baktın mı?
But did you check the case files?
Bana her baktığında, Bir katile... baktığını mı düşünüyordun?
Every time you looked at me, you thought... you were looking at a murderer?
- İyice baktın mı?
- How hard you try?
O sorunun icabına baktığımı biliyorsun.
You know I take care of that thing.
Sanki, aynaya baktığım zaman diğer tarafta felaket güzel bir kadın var gibiydi.
It's like when I look into a mirror, but on the other side, it's like this insanely beautiful woman.
Burada baktığımız çoğu çocuk için sorunların başlangıç yeri evleri.
A lot of the kids we are dealing with here, the problem has started at home.
Geriye baktığımızda herhalde hepsi olacağına vardı ama, değil mi?
Well, I guess... I guess it all turned out okay in the end, huh? All things considered?
Caitlin, bana nasıl baktığını görüyorum sıcak ve gururlu gözlerle, ama,... ben bunlara layık değilim.
Caitlin, I like the way you look at me with warmth and pride, and I'm not... I'm not worthy of those.
- Darryl'in telefonuna baktın mı?
- Did you go through Darryl's phone?
Mailine baktın mı? Videoyu tekrar gönderdim.
Did you check your email?
Kızım bugün tesadüfen haberlere baktı ve çok ağladı.
My daughter caught a glimpse of the news today. She broke down in tears.
Son baktığımda Mısır'a en çok yardımı Amerika sağlıyordu.
The last I checked, the U.S. is Egypt's number-one aid provider.
Olumlu baktığın kısma geçsek olmaz mı hemen?
Why can't we just skip to the good part?
Güvenlik kamerası kayıtlarına baktın mı? Evet.
Did you check the backup security tapes?
Kamera kayıtlarına baktın mı? Evet.
Did you check the backup security tapes?
Artık Amerikan halkı doğruları bildiğine göre, geçmişe baktığımızda bunun sahtekar bir bilim adamının, eylemleri olduğunu göreceğimize inanıyorum...
... and the American people for the misinformation and the lies. Now that the American people know the truth, I believe we are capable of looking past the actions of one rogue scientist...
Ölüm Meleği Gözleri'yle onun fotoğrafına baktığımda anladım.
I saw his photo with reaper's eyes, so I know.
"Tanrı'nın takdiri böyleymiş" demek isteriz fakat geriye dönüp baktığımızda, bunu harekete geçirenin biz olduğunu görürüz.
We wanna say... it's the will of God. But, in hindsight, we were the ones who set all this in motion.
Ben de yüz tanıma sistemini kontrol edeceğim Joe'ya da CCPD'nin veritabanına baktıracağım.
I'll see if facial recognition brings him up and I'll have Joe check CCPD's database.
İskelenin oraya baktın mı?
Did you try the boatyard?
Baktığım nedir?
What do I see?
- Ama baktığımız iyi oldu bence.
- But good to rule it out, though.
Birini gönderip baktırırım.
Well, I'll have somebody come look at it.