Bakıyor Çeviri İngilizce
14,816 parallel translation
Artık olaylara farklı bir gözle bakıyor, daha gerçekçi değerlendirebiliyorum şirketi ileri taşımak için yeni mühendisler almam gerekiyor.
Now that I've got my feet on the ground... I've got the go-ahead to hire some new engineers.
Ona sen vurmuşsun gibi bakıyor sana.
The way she's looking at you, you hit her face.
Buraya bakıyor.
He's looking.
Kahretsin Saate bakıyor musun?
You watchin'the time?
Acosta Kupang şehrinde! Sondaj cihazları bakıyor!
Acosta's in Kupang City, looking at coring equipment.
Gün bakıyor.
Day's looking up.
Ciddi misin? - Evet. Kadınlara dik dik bakıyor sadece.
I told you they stare at a woman.
İnsanlar bakıyor diye beni önemsiyor gibi rol yapmana gerek yok.
You don't need to pretend to give a shit about me just because people are watching.
- İnsanlar sana o gözle mi bakıyor?
Then how you feel most people regard you
- Notlara bakıyor.
That's her memo.
Herif, sadece duvara bakıyor.
He's just staring at the wall.
- Baba, neden bana öyle dik dik bakıyor?
Dad, why does she keep staring at me like... that!
Ama bazı arkadaşlarım tek bir sözüme bakıyor.
But some of my coworkers would like a word.
Kübalılar, İspanyollardan nefret ediyorlar ve İspanyollar tüm Kübalılara kendilerinden aşağı, alt bir sınıfa aitlermiş gibi bakıyor 1898'de Amerika onları özgür kıIdığından beri yerlerini unuttular.
But the Cubans, they hate the Spaniards, and the Spaniards look at all Cubans like they're uppity coons who forgot their place since America freed them in'98.
Öğlenleri bayan Roe'nin tadına bakıyor.
Afternoon taste of Miss Roe.
Evet, görevimiz Lina'nın seni fark etmesiydi, o da şu an tam sana bakıyor.
Yeah, the mission was to get Lina to notice you and she's looking right at you.
Dan'e bak, sözde maillerine bakıyor.
Look at Dan pretending to check his email.
Ailesine bakıyor.
He's taking care of his family.
Ne zaman konuşsam bana aptalmışım gibi bakıyor.
Every time I speak, he looks at me like I'm stupid.
Hayat arkadaşın Pam sana nasıl bakıyor?
How's that old ball-and-chain Pam treating'ya?
Çocuğuma hapis yatmış birisi bakıyor.
I have a felon watching my child.
Baban yine kamyonetinde oturmuş boşluğa bakıyor.
There's your dad, sitting in his truck staring at nothing again.
Uyandığımda küçük olan gözünde gözlük bana bakıyor oluyor.
I wake up, the little one's just staring at me with those goggles on.
Dostum, sen öyle bakıyorsun, o bir şey yapmıyor.
Dude, you're staring, he's cool.
- Tamam.Hala bakıyor.
- All right,'cause he's watching it.
Yüce bir varlığın herşeyin daha anlamlı göründüğü daha yüksek bir konumdan bakıyor olduğuna güvenmelisin.
You have to trust that something greater sees things from a higher perspective where everything makes sense.
Kilisenin insanlara yardım etme gücü olayın ününe bakıyor.
The Church's ability to help people depends on it's reputation.
Ve siz başka yere bakıyor olmasaydınız ağzında suyla bunu yapamazdı.
And she couldn't do it with water in her mouth, until you looked away.
Geliyor, sana bakıyor, gülümsüyor, ve tuzağına düşüyorsun?
She comes in, looks at you, smiles at you, and you fall into her trap?
Arka taraf ormana bakıyor ve kim bilir arka tarafta... ne vahşi hayvanlar vardır.
Plus, the back yard backs right up to the woods, and who knows what kind of wild animals are lurking back there.
- Bebek bakıyor.
- It's babysitting.
Ona mı bakıyor?
It was babysitting that?
Bu neye bakıyor?
What's up with him?
Herkes bana garip garip bakıyor. Bundan hiç hoşlanmadım.
Everyone stares at me weird, and I don't like it.
Küçük yeğenine bakıyor.
She's looking after her little niece.
Bakın, Dante'nin Inferno'sunda Eliot borçlanıyor kendi yüzyılı ile cehennemin Floransalı şairin görüşü arasında bir doğrultu çiziyor.
You see, Eliot is borrowing from Dante's Inferno, drawing a parallel between his century and the Florentine poet's vision of hell.
Bakın, bunu gerçekleştirmeyi en az sizin kadar biz de istiyoruz ama Elvis'le görüşmenin değerini bir türlü anlamıyor.
Look, we wanna make this work just as much as you guys, but he just doesn't see the value in meeting Elvis.
Sahiden. Bak üzerinde kader yazıyor ve öyle de.
Seriously, it says'Destiny'.
Bebek güvende ve çok iyi bakılıyor. "
The girl is comfortable and loved.
Kıza bakınca Floridalı kızlardan olduğu anlaşılıyor.
You can look at that and tell she one of them Florida gals.
Bak şimdi, tatilde bunu yapıyor olabiliriz.
Now, you see, this is what we could be doing on a holiday.
Bak, Cori'nin işini yapmasına izin ver, düğünümüzü planlıyor.
Look, just let Cori do her job, which is to plan the wedding.
Seni onunla görmek... Harland'ı öldürmeden günler önce karısına bakışını anımsatıyor.
Seeing you with her, like harland looked at his wife, just days before he killed her.
Şimdi ateşi var ve sürekli ağlıyor. Ateşine bakılması gerek ve ben yapamam.
But now she's running a fever and she won't stop crying, and somebody's got to take her temperature and I'm not gonna do it.
Bak dostum, kız sana fındık fıstık sallıyor, senin de yutmanı bekliyor, tamam mı?
Look, she's just taking your little chicken-fried nuts and she's running them through the wringer, okay?
Şimdi de bana eski modaymışım bakışı yapıyor!
Now he's giving me the old-fashioned stare down!
Hep aptalca hikayeler anlatıyor, sorumsuzca dünyayı geziyor Bizim paramızı iç ediyor. Bak.. Artık bıktım.
Look, he tells his bullshit stories, and he travels around the world pissing away our money, and I'm over it.
Bak. O, şu adamla çalışıyor.
- Look, he's in tune with this guy.
Havalandırma sistemine bak, şehrin her yerini sarıyor.
Look at the ventilation system, it's all over the city.
ve bak, gökyüzünde ne yapıyor o.
And look what it's doing to the sky.
Bak, Johnnie, dalga geçmiyorum burada. Beni anlıyor musun?
Listen, Johnnie, I'm not messing around here.