Beans Çeviri İngilizce
3,630 parallel translation
Seni daha çok seviyorum çerez.
I love you more than beans and rice.
Basınç patlamasından önce sıcak suyun yükselişini kontrol etmenin verdiği mutluluk, sıkıştırılmış tohumların içine nüfuz eder.
A joy of controlling how the hot water rises before a torrent of pressure penetrates the tamped beans.
Georgia, annemin Beyaz Saray adaylığıyla ilgili Annie'yi konuşturmuş.
Georgia got Anne to spill the beans about my mother's run for the White House.
İçinde fasulye var.
It's got beans in it.
Yemek için fırınlanmış fasülye?
Baked beans for dinner?
Artık yeni arkadaşların var. Ben ve stajyerim Beans gibi.
You got new friends now, like me and my intern beans.
Hala o jelibonları etraftan topluyorum.
I've been finding whole jelly beans for years after.
Bedava jelibon dağıtıyorlar.
Check it out. They're giving away free jelly beans.
Ayrıca fasulye, pil kokteyl sosis ve bir dolu hardal aldım.
I also got beans, batteries, cocktail wieners, many mustards.
Ötekinde de kesin kuru vardı ha.
I bet, there's white beans in the other one.
Yok bu kuru değil.
No, that's not white beans.
Yemek için elimizde sadece fasulye kaldı, farkında mısın?
So we'll just have beans for dinner, then, shall we?
Çıkarın baklayı ağzınızdan.
Spill the beans.
Evet, biz saydık ve gördük ki sen tüm fasülyeleri almışsın.
Yeah, we've counted and you've got all our beans.
Siktiğimin fasülyelerinizden sıkıldım.
I've borrowed your fucking beans.
Brokoli ve karnabaharla taze fasulyenin karışımı.
Broccoli, and combine cauliflower and string beans.
Gir nohutları yıka sen.
Go clean the garbanzo beans.
Ağzındaki baklayı çıkar yoksa karşılığına katlanmak gerek
You'd better spill the beans, otherwise you will suffer the consequences, my friend.
Birazcık domuz etiyle fasulyeden ibaret.
It's only some fried pork and beans.
Biraz daha fasulye getir.
More beans.
Taze ekmek, yeşil bezelyeler, mısır.
Fresh bread, green beans, corn.
Yeşil fasulye harika olmuş Bayan White.
These are great green beans, Mrs. White.
Yeşil fasulye yiyeceğim.
And I'll eat green beans.
Avrupa'dan kargo gelişi durunca, onlar da tüccarlardan çaldıkları kahve çekirdeklerini aristokratlara pahalı fiyatlara satmaya başladılar.
As freighters from Europe stopped coming in, they're stealing merchants'beans to sell expensive to aristocrats.
Ama çekirdekleri eski.
But the beans are old.
Çekildekleri aromalarının yayılması için suda tutacaksın.
Soak the beans to slowly spread the aroma.
Taze çekirdeklere ihtiyacım var.
I need fresh beans.
Taze kahve çekirdekleri pişirilince kahverengiye dönüşüyorlar.
Fresh gabi beans are green, and turn dark when roasted.
Kurumuş kahve çekirdeklerine bakmaya geldim.
I came to look at dried gabi beans.
Hey, seni benekli atım ve börülcemle kendime bağlayabilirim.
Hey, I can hook you up with pinto and black beans.
Bedava börülce için her şeyi yapabilirim.
Oh, I'll do anything for free beans.
- Kızarmış fasulye fıçısı.
A vat of baked beans.
Sizi ne rahatsız ediyor Kızlara göz kırparsam... Dişlerine vurursam fasulye gibi dökerim...
What bothers you if I wink at girls, bro... lf l hit your teeth would spill like beans...
Milkshake'inize fasulyelerimi koydum.
I put my beans in your shakes.
Biraz fasülyemiz var.
We've got some beans.
Jake, kahve çekirdeklerini nereden aldığını söyledi mi?
Did Jake tell you where he got these beans?
Kahve çekirdekleri Etiyopya'dan. Özel kavrulmuş.
the espresso beans are Ethiopian, specially roasted.
Fasulye ister misin?
You want some green beans?
İçindekileri döksen iyi edersin, küçük hanım.
So you better spill the beans right now, young lady.
Evet, Amerikalılar şimdi bir çuval çekirdek alarak... sevgilerini gösteriyorlar :
Yeah, well, that's how Americans show their love now... buy a bag of beans : Support the troops.
Fasülye sever misin?
I'm Zan. Do you like beans?
Ama bir kafeye fasulye ekmek yemeye oturduğunda kravatını çıkarmazsın.
A tie, when you go in a cafe or something for beans on toast, you don't take your tie off.
Yeşil bezelye konservesi.
Can of green beans.
Soğuk yaşayın.
Cool beans.
Bir tabak fasulye ve bu sabahın gazetesi ile birlikte
Comes with a side of beans and a copy of this morning's Gazette.
- Bezelye uzmanı gibi!
He's the T.I. of green beans!
Bence, kahve çekirdekileri kaliteliyse aslında-- - Niye gelinliklesin?
I find that if the coffee beans are good enough, you really don't need- - Why are you in a wedding dress?
Ama bence hayatın anlamını bulmak için, bu soruya yanıt vermeliyiz. Bağımsız bir gerçeklik var mı? Yoksa yok mu?
You have to make it out of other stuff, like coffee beans, water, perhaps some milk and sugar.
Selam dostum.
I'm beans.
Susan ağzındaki baklayı çıkar.
Spill the beans, Susan.
Yumurtla bakalım.
Spill the beans.