Bearer Çeviri İngilizce
648 parallel translation
Er Jean Diaz, hamiline gönderilen emirle askeri harekatın 40. gününde aktif göreve başlayacaktır.
Private Jean Diaz, the bearer of the present order, is to report for active service on the 40th day of mobilization.
34 yaşımda bir sedye taşıyıcısıydım.
I was 34 and a stretcher-bearer.
Diğer tarafa geçip de motor desteğine bakıver.
Get round to the other side and look at these engine bearer braces.
Bir kaplanın saldırısına uğrayan bir silah taşıyıcım vardı.
I had a gun bearer once who was clawed by a tiger.
Sadece parayı taşıma işini kabul ettim.
I've simply agreed to serve as bearer of the money.
Oğlum, sana sundukları bu muhteşem çağın lideri ol.
" My son, be the standard-bearer of the great age they have made possible.
Herkes bu kadar mutluyken, kötü haber getiren olmaktan nefret ediyorum.
McKAY : Everyone's so happy around here... I hate to be the bearer of bad news.
Seni bu genç arkadaşın yükünden kurtaracak bir teklifim var.
I am the bearer of an offer to relieve you of this young fellow.
Hamiline 200 rouble verin.
Give to bearer 200 roubles.
Bu kötü haberlerle başını ağrıttığım için üzgünüm.
I'm sorry to be the bearer of such bad news.
Ödenebilir.
- Payable to? - Bearer.
Ben yalnızca haberciyim.
I'm only the bearer of rumours.
Ben üniversite grubunun sancaktarıyım.
I'm standard-bearer for my college.
Ama mektupları taşıyanın gerçekliğini araştırmak için bir şeyler yapılabilir.
But we can do something... to check the genuineness of the bearer.
Kötü haber taşıyıcısı olduğum için üzgünüm, Bayan Chaundry, fakat kocanız öldü.
Has there been an accident? Is Arthur all right? I'm sorry to be the bearer of bad news, Mrs. Chaundry, but your husband is dead.
- Tubal basit bir taşıyıcısı.
- Tubal is just the simple bearer.
Müjdeli haberler getirdim.
I'm the bearer of glad tidings.
Genç Arius artık adımın yasal sahibi ve servetimin varisidir.
Young Arrius is now the legal bearer of my name and the heir to my property.
"Bu evrağın sahibi Çin'in sınırsal bütünlüğünü korumakla sorumludur ve gerekirse ülkemizin coğrafi sınırlarının içinde veya dışında koruyucu önlemlere başvurabilir."
"The bearer is charged and entrusted to preserve the territorial integrity of China by preventive measures, if necessary within or beyond the geographical bounds of the Republic."
"Evrağın sahibi ayrıca tüm askeri malzemeye el koyma istilacılara karşı gelme ve yerel veya yabancı hainleri yok etme hakkına sahiptir."
"The bearer is further authorized to confiscate all military materiel to deal with all invaders, to rout out all traitors domestic or foreign."
Kesin sen güzel havadislerin getiricisi olmalısın.
Surely you at least must be the bearer of good tidings.
Eski çağlara dayanan geçmişiyle sağladığı itibarla bilimsel meziyetleriyle ve son olaylar sırasındaki ağırbaşlı ve liberal tutumuyla bilinen bir isim.
A name renowned for its antiquity, for the prestige of its bearer, for scientific merit, and for the dignified and liberal attitude assumed during recent events.
Tanrılara mesaj taşıyan birisi olarak ölmek bir insanın sahip olabileceği en büyük onurdu. Çünkü kurban edilmek üzere seçildiği zaman o kişi bir tanrı olmuş oluyordu.
To die as a bearer of a message to the gods was the most exalted honor a man could experience, for when he was selected to be sacrificed, in that moment, he himself became a god.
Çekte yazılı olan rakamı ödeyiniz...
Pay the bearer of this cheque the sum of...
Kötü bir haber ulaştırmaktan endişe ediyordum.
I was worried that I might be the bearer of bad tidings.
- Bayraktar!
- Standard-bearer!
Tıp doktoru ve filozofi doktoru Josef Kramer'in günlüğü.
A diary of a concentration camp doctor, the bearer of doctorate degrees in medicine and philosophy, professor extraordinaire Josef Kramer.
Sihirli bir şekilde "Âli Yüzük" gerçek sahibini bulmuştu, bu da hobbit Bilbo Baggins idi.
Magically the One Ring of Power had found it's true bearer, it was Bilbo Baggins the hobbit.
Taşıyıcının Keşfi Lütfen Deniz Kuvvetleri Departmanı, Washington, D.C'ye haber verin "
Discoverer of bearer please notify Navy Department, Washington, D.C. "
Sucu!
Water bearer!
Sedye taşıyıcı!
Stretcher-bearer!
Çocukları taşıyan Yapıcı ile çocukların babası Yaratıcı uçsuz bucaksız suların üzerinde dururdu.
Herself, the child-bearer and the begetter of sons, were there upon the unfathomable waters.
Ardından doğuran ve doğurtkan yaratıcılar konuştu.
And the child-bearer and the begetter of the sons spake.
Böylelikle, doğuran ve doğurtkan yaratıcılar dünyadaki tüm hayvanlara kalacak yer sunmuş oldular.
In this manner, the child-bearer and begetter of sons gave the beasts of the earth their habitation.
Doğuran ve doğurtkan yaratıcı geyik ve kuşlara şöyle dedi.
And the stags and fowl were told by the creatress and the creator, by the child-bearer and the begetter of sons,
General Banducci, sahibine sağlanan her türlü yardım için minnettar.
Courtesy shown the bearer will greatly oblige General Banducci.
Kötü haber vermek istemezdim.
I'm sorry to be the bearer of bad news.
Buranın sahibi, masanın üstünde, para görmek istemiyor.
the bearer does not want to see money in the table.
... ama İngiliz pasaportu taşıyor.
... but is the bearer of a British passport.
Böyle haber verdiğim için üzgünüm... ama yapacak başka kimse yoktu.
I am so unhappy to be the bearer of such news... but there is no one else to do it.
Sedyeci!
Stretcher bearer!
Yüzük Taşıyıcısı ne diyor?
What does the Ring-bearer say?
Artık Yüzük Taşıyıcısının kaderi benim ellerimde değil.
The fate of the Ring-bearer is in my hands no longer.
Her daim destekçiniziz Bakanım tabii sizin bayrağınızı taşıyarak, tabutunuzu taşıyarak değil.
We will always support you, but as yourstandardbearer not as you pall bearer.
Hamili kart yakınımdır...
Give the bearer of this a job...
Varoluş zamanı için, Biz onu TAHTIREVAN taşıyıcı olarak kullanıcaz.
For the time being, we'll use him as a litter bearer.
Şekli ben değil sihir seçti. Ben taşıyıcıyım!
The magic chose the shape, not I. I am a bearer!
Diane ise Sam'in ona abayı yaktığını sanıyordu.
Diane thinks that Sam is the torch bearer.
Bu kritik ve önemli saatte sizinle ülkemiz için..
Leader and standard-bearer himself. I welcome this opportunity of discussing with you..
... ve o kişiye müsaade edilmesi...
"to allow the bearer to pass without let or hindrance... and to afford him or her" -
Savaş vaktinde sedyecilik yapmış.
He was a stretcher-bearer during the war.