Beer Çeviri İngilizce
19,939 parallel translation
- Televizyonda yetenek yarışması izlemek Justin Bieber konserlerine gitmek, birayla sarhoş olmak...
- Having to watch TV talent shows, going to Justin Bieber concerts, getting drunk on beer...
Tatjana'nın amcası 100 litrelik bira fıçısı getirecekmiş.
I heard Tatjana's uncle is bringing his own beer tap with 100 liters.
- Meşrubat ister misin?
You want a soft drink? Beer?
Bana bir bira getirebilirsin.
You can thank me with a beer.
Gidip bir bira içeyim.
I'll go get some beer.
Bir daha düşündüm de Komiser Lee'ye eşlik edeyim dedim.
I thought it over, and decided to join Captain Lee for a beer.
- Bira lütfen.
A cup of beer, please.
- Bira falan ister misin?
You want a beer or somethin'?
Daha önce hiçbir Bren'in'in de tüm gün bira içip ruhunu kaybeden ve gücünü sıfırlayan bir çocuğu olmadı.
And never before the Bren'in have her a child spend his days ineeb on their beer, his spirit gone, his powers nil.
Biraz tavuk kanadı ve bira alabiliriz.
Maybe get some chicken wings and some beer.
- Ne zamandır bira içiyorsun?
Since when do you drink beer?
Biramı bitirdim.
I finished my beer.
Bira getir.
Beer.
Bir bira var içimde...
♪ I've only got one beer inside me ♪
Çok yorulmuştum, lanet olası bir bira bile içemedim.
I was too tired, I couldn't even drink a goddamn beer, you know.
Beer pong oynamıştık, hatırlıyor musun? Kazanmama izin vermiştin.
Do you remember when we played beer pong and you let me win?
Bana da bir bira kap.
And grab me a beer!
Alman birası.
Mmm! German beer.
Hadi, bana kurşun yağdır ki evine gidince, buz gibi bir bira içip vicdanını rahatlatabilesin!
Come on. Riddle me with bullets, so you can go home, drink an ice-cold beer, and feel better about yourselves!
Bira almaya gideceğini söylemişti.
He said he was gonna go get a beer.
Mel bira almaya gittiğini söyledi.
Mel said he went out for a beer.
Bira.
A beer.
Bira içmek için biberon çalan ev arkadaşların olmadığı için mutlu ol.
Just be glad you don't have roommates that steal them for beer. ( both chuckle )
Ari, bu bira ne için?
Ari, why do I get a beer from you?
- En acı biranı ve en ucuz viskini.
Your darkest beer and your cheapest bourbon.
Bir bira, mümkünse?
Um, just a beer, if I may?
Başka bir alkolsüz bira alabilir miyim?
Can I have another root beer?
Bira falan ister misin?
You want a beer or something?
Biraz midye gömüp bira içer.
Throw back a few clams and pitchers of beer.
Ben şarjörü doldururken bir bira daha iç, Gracie
Have another beer, Gracie-loo-hoo, while I reload.
Bira örtüsü üzerindeydi.
It was on a beer-mat.
Sana bira getireyim.
I'll get you a beer.
- Bira alır mısınız?
Would you like a beer?
Dün akşam kutlamak için çocukları bira içmeye götürmedin mi?
Did you not take the boys for a celebratory glass of beer last night?
Bir bira sadece, Bud olsun.
Uh, just a beer. I guess, a Bud.
Bana bir bira ver.
One beer for me.
Onların binlerce evladını öldürürken zaferimizi biralarımızı içerek kutladık.
When we killed their sons by the thousands... we celebrated our victory by drinking beer.
Madem mesaini bira şişelerini ve kullanılmış prezervatifleri etiketlemekle geçirmek istiyorsun, keyfin bilir o zaman.
You want to spend your shift tagging beer bottles and used condoms? Knock yourself out.
Bana bira.
Beer for me.
Bir bira ve bir de numaranı alabilirim. - Şey... ben -
Can I get a beer and, uh, your number?
- Bir biraya ihtiyacım var.
I need a beer.
Bira kap dedim, sıfırdan mayala demedim!
I said go grab a beer, not brew it from scratch!
Hayır, Bira hoşumuza giden tek Alman ürünü olduğu için, erken bir başlangıç yapalım dedik.
No, we're just getting an early start, seeing as that beer is the only thing German we like.
En azından bir bira içebilirsin.
Might as well have a beer.
Ama çoktan değiştirdin. Diyet bira için 10 dolar ödemeye devam etselerdi değişmeye devam ederdin.
'Cause you already did, and you'd've kept doing it if they were still paying ten bucks for diet beer.
Will ile Liam mısır koçanından arabalarla yarış yaptılar. - Alkolsüz bira içtiler.
Will and Liam raced corn-cob cars and shared root beer floats.
- Tabi!
- Beer?
Bira?
Beer?
- Bira lütfen.
Can you give me a beer?
İçki isteyen var mı?
Anybody want a drink? Um, just a beer.
Ben bir bira alırım.
Yes, a beer.