Believing Çeviri İngilizce
2,903 parallel translation
Joe Logan takımını inadırmış.
Joe Logan has his boys believing.
Oy verenleri senin olmadığın biri olduğuna inandırmamızdı.
It was tricking the voters into believing you're something you're not.
- Kusura bakma, buna inanmakta biraz güçlük çekiyorum.
- I'm sorry, I'm having trouble believing this.
Sadece bu adamın seni mutlu yapacağına inancım kuvvetli değil.
I just have a hard time believing that this guy made you happy.
Bu ülkeye inanmaktan vazgeçtim.
I've stopped believing in this country.
Serena hâlâ gözlerine inanmakta zorluk çekiyor.
And still Serena has trouble believing her eyes.
Sana bu akşam olayları hallediş şeklin ve bu çirkin suç ile bir alakam olmadığına inandığın için teşekkür etmek istiyorum Nathaniel.
I wanna thank you, Nathaniel, for the way you handled things tonight, and for never believing that I could have had anything to do with this heinous crime.
Ve hâlâ abinin düğününü mahvetmeye çalıştığına inanmakta zorluk çekmedi.
And she had no trouble believing you were still trying to ruin your brother's wedding.
Dan'in yerine Georgina'ya inanmamın imkânı yok ve Dan dedi ki, Blair Louis'le birlikte gitmiş.
There's no way I'm believing Georgina over Dan, and Dan said that Blair left with Louis.
Bana inandığın için.
For believing in me.
Öyle olduğuna inanmak daha kolay.
It's easier than believing it wasn't.
Hiç kimse yapmazken bana inandığın için teşekkür ederim.
Thank you for believing in me when no one else does.
* Ama benim hatam olduğuna inandırdın beni *
♪ But had me believing it was always something that I'd done ♪
Bilgisayarda üretilen görüntülerle ilgili en büyük rahatsızlığım, genç nesil artık ekranda gördüğü şeylerin gerçek olup olmadığını asla bilemeyecek.
My big concern is that the image ultimately with CGI - I don't know if our younger generation is believing anything anymore on screen.
Şey, bana tüm kalbinle inandığın için çok teşekk...
Well, thank you for believing in me in all your heart, it...
İnsanların bir şeylere inanmaya başlaması, anlarsın ya?
Is how people start believing in things, you know?
Sana inanmaya da devam edeceğim tabi. Bak biliyor musun?
I'm just going to keep believing you from up here.
Kral değer verdiği her şeyi kaybedince, kırismıs yıldızına inanmamaya başladı.
You see, when the King lost everything he cared for, he stopped believing in the Christmas Star.
Stromming'in ilgisinden etkilenmişti hatta belki de ona aşık olduğunu düşündü.
Flattered by Stromming's attentions, perhaps even believing herself to be in love with him,
Bana inandığın için teşekkürler, Steve.
Thanks for believing in me, Steve.
Sonra da durup dururken inanmayı bırakman.
And then stopped believing in me rather abruptly.
- Bu saçmalığa onu da mı inandırdın?
- You got him believing this nonsense too?
Bunca zaman sonra düşünüyorum da biz senin öldüğünü sanıyorduk...
Do you think that after so long, believing you're dead
# Uzun zamandır inanıyorum #
Believing for so long
Sur'a gittin ve döndüğünde hayali yaratıklara inanmaya başladın.
One trip to the Wall and you come back believing in grumpkins and snarks.
Bana inandığın için sağ ol.
Thank you for believing in me.
Bu şekilde savaşları kazanmaya devam ederse de onun kuzeyin kralı olduğuna iyice inanacaklar.
And as long as he keeps winning battles, they'll keep believing he is King in the North.
Onların bir amacı var : istikrar sağlamaya çalışıyorlar. küresel egemenlik kazanmak için olduğuna inanıyorum. yasadışı faaliyetlerini yürütmek adına da Samuel Capital'in içinde bulunuyorlar.
They have but one objective : to reap massive profits as part of the military-industrial complex by undermining world peace and stability. I suspect the US government went along for the ride, believing it would allow them to regain global dominance.
Tanrı'ya inancını sarsıyor.
It makes you stop believing in god.
Kendiminkiler de dahil olmak üzere yalanlara inanmayı bıraktım...
I stopped believing in lies including my own.
Görmek aldatır, hayaller inanmaktır.
♪ seeing is deceiving, dreaming is believing ♪
insanların aslında her zaman yaptıklarında mutlu olduklarına inan
believing that people actually give a fuck about what they're doing at any given moment as they happily hand over their lives.
Bir kadına aşık değilse her zamanki belirtiler fayda etmez.
If he be not in love with some woman, there is no believing old signs.
- Çılgınca olan bir şey varsa o da söylediklerine inanmak.
The only thing insane is believing a word you've said.
Eğer bu beni kaybedeceğin anlamına geliyorsa intikam almaktan vazgeçeceğini söylemiştin.
And you said that you'd be willing to give up on revenge if it meant losing me. But I have a hard time believing that.
Sakın bu saçmalığa inanayım deme.
Don't go believing that nonsense.
Onu kandırmaya çalıştığımda yaptığım mimikleri takdir ediyor.
She appreciates the gesture of me trying to trick her into believing that.
Onu bunu bırak da, bugün olanlara inanabiliyor musun gerçekten?
I mean, seriously. Are you believing this fucking day?
Bir şeyi görüp inanmamaktan daha delice birşey olabilir mi?
What's crazier than seeing and not believing?
Belki de eğer sihir istiyorsam, inanmaya başlamam gereklidir.
Maybe if I want magic, I have to start believing.
Onu inandırabilirim.
I can get her there, to believing.
İnanmanla birlikte.
With you believing.
Yemek ürünlerinden oluşturulmuş bir minyatürün, kayıp bir kızı bulacağına ancak dengesiz bir akıl inanır.
Believing that a diorama made out of food products can help find a missing girl is the work of an unstable mind.
Sen inancını kaybetme.
But you keep believing.
Sanırım bunu olabileceğini düşünerek birbirimizi aldatıyoruz.
I think we are deluding ourselves into believing that it can.
İnanmam, duygusallığımdandı.
Believing in him was sentiment.
Ben hâlâ inanmakta zorlanıyorum.
I'm still kind of having trouble believing it.
Stresli zamanlarda duyularımız bizi kandırıp -
In times of stress, our senses can fool us into believing- -
Personelini, senin onlara destek olduğuna inanmaları için büyülediğini ima ediyordum.
I was referring to your ability to mesmerize your staff into believing you're the second coming.
Kitaplarını, dergi köşesini okuyan ve lezbiyen olduğuna inananların?
People who've read her books, her magazine column, believing she's a lesbian?
Dotty ile beni biz yapan şey buralarda olmayan bir şeylere inanmak.
Believing something else is out there- - it's what makes Dotty and me us.