Blob Çeviri İngilizce
364 parallel translation
Blob'dan sakının Sürünür ve atılır
Beware of the Blob It creeps and leaps
Bir benek bir leke Dikkat edin Blob'a
A splotch, a blotch Be careful of the Blob
Yüzün ise sadece beyaz bir küre.
And your face is just a white blob.
Koyundan farkı yok. Et yığını sadece.
He's a.. a piece of mutton, a blob of flesh.
Ortaya kurulup, bana hizmet edilmesini mi?
Just lie around like a big blob of nothing and have things done for me?
Büyük ihtimal yediğim et, ya da üzerindeki hardal dokundu.
Probably brought on by an undigested bit of beef or a blob of mustard.
Kanser olmuşum gibi hissediyorum... içimde gittikçe büyüyor.
I can feel it like cancer... getting bigger and bigger, like the Blob.
Bu kabarcık için bizi yem olarak mı kullanacaklar?
Are they going to turn us into fodder for that blob?
O halde şu kabarcığa saldıralım.
Then let's attack the blob
İğrenç şey...
Disgusting blob...
Yani sümükümsü bir kütle mi olacak gibi mi?
You mean, will it be some kind of slimy blob?
"Blob" festivalinden bu yana çok büyüdüm.
I've matured since the "blob" festival.
Küçük Kütle?
The Blob?
Oklahoma, Batı Yakasının Hikâyesi, Rıhtımlar Üstünde Dünya Güzeli, Şarkıcılar Kralı, Merih'ten Saldıranlar Kızgın Damdaki Kedi, I, The Jury, Kazablanka, Bazıları Sıcak Sever Çin Mahallesi, Gecenin Sıcağında, Kanunun Kuvveti I ve II Baba I ve II, Büyüyen Canavar, A Night At The Opera, Büyük Ülke Yurttaş Kane, Devlerin Aşkı, Bonnie ve Clyde, Cumartesi Gecesi Ateşi, Uzun Veda Easy Rider ve ilk yol filmi Stagecoach.
Take your pick from Oklahoma, West Side Story, On The Waterfront The Girl Can't Help lt, Jailhouse Rock, Invasion Of The Body Snatchers Cat On A Hot Tin Roof, I, The Jury, Casablanca, Some Like It Hot Chinatown, In The Heat Of The Night, The French Connection I and II Godfather I and II, The Blob, A Night At The Opera, The Big Country Citizen Kane, Giant, Bonnie and Clyde, Saturday Night Fever, The Long Goodbye Easy Rider, and the first road movie, Stagecoach.
Zamanlarını "Şey" filminin yeniden gösterimlerini izleyerek geçiren boş beyinleri dördüncü sınıftan öteye geçememiş salaklar için yazılmış son derece saçma bir kitap.
It's an idiotic book written for people with bubble gum brains... who never got out of the fourth grade, watching reruns of The Blob. Easy, Barry.
Hayır, Baldrick, sadece dirseğimi bir külah dondurma içine sokmuştum.
No, Baldrick, I've just put my elbow in a blob of ice cream.
Seni iğrenç kabarcık!
You ignorant, disgusting blob.
- Manzaramdan çekil, seni yaşlı moruk.
- Get off my case, you old blob.
"Yaşlı moruk" mu? "Yoldan çekil" mi?
"Old blob"? "Get out of the way"?
Her sabah mutlu uyanmamın sebebi sensin... ve şu Mary Kay'in harika bir yıl geçirmesinin... ve artık korku filmlerinden fırlamışa benzemememin de.
You're the reason I get up every morning... and that Mary Kay's havin'such a good year... and I don't look like some blob from a horror movie.
Aynı şey Blob'da da oldu.
Same thing happened in The Blob.
Sindirilmemiş bir parça et olabilirsiniz bir damla hardal yada bir peynir kırıntısı.
You may be a bit of undigested beef. A blob of mustard. A crumb of cheese.
Şimdiye kadar hayatımdakı tüm erkekler şimdi büyük bir damlada birleştirilmiş.
Every man I've ever been involved with is now merged into one big blob.
Sen bu damlayı mı fırlatmak istiyorsun?
You wanna fling the blob?
Güzel bir his, eski dostum Blob, suikast için harika bir gün.
Lovely sentiment, old Blob. A spiffing day for an assassination.
Hiçbir sey Blob'a zarar veremez!
Nothing hurts the Blob!
Küçük bir yuvarlakla başlarsın.
You start from a blob.
Ne yaptın bu konuda, kitap mı okudun?
- You're just a blob! - What'd you do, read a book about it?
Ve şu da kalp.
And this blob, that's the heart.
Lisa, blob beni yakaladı, dokunma bana, yoksa seni de yakalar!
Lisa, the blob has got me! Don't touch me or it'll get you too!
Korkunç şişko adında bir güreşçi hakkında, harika bir makale var.
There's a terrific article about a wrestler named the Revolting Blob.
Artık iğrenç şişko olarak kaderimden kaçamayacağımı anladım.
I know now that I shall never escape my fate... -.. as the Revolting Blob.
Şu mavi kabarcığın yanında.
Right by this blue blob.
- Ufacık bir damla orada duruyor.
- A little blob just hanging there.
Müstakbel oğlum bir damla berbat beton için mi 700 Dolar ödedi?
My future son-in-law spent $ 7 00 for one stinking blob of concrete?
Suratı pullarla kaplıydı.
Inside, he was a fat green blob with arms like an octopus and his face all scales.
Beni ödüllendirecekler ve ben balon gibiyim.
They're gonna honor me and I'm a blob.
Balon değilsin.
You're not a blob.
Evet, yani sadece cevaptan çok soru barındıran bir yığın boyaydı.
- Yeah, I mean it's just a blob of paint that offers up more questions than answers.
Bir yığın boya mı, Dawson?
- A blob of paint, Dawson?
Dawson, bir yığın boya gibi konuşmak istemiyorum ; ... ama şimdilik bu konuyu çözümlenmemiş olarak bıraksak?
- Dawson, I don't mean to sound like a blob of paint, but can we just let this one thing remain unresolved for now?
Bir işin varken, sağlığın yerindedir ama işsizken, sadece bir lekesindir!
You're in good health when you have a job, but when you bum around, you're just another blob!
Beni neden içeri gönderdin petrol sıvısına benziyordu
What did you send me into? It was some kinda blob!
Onun yerine koca bir peltem olacak.
I'll have a blob of gel instead.
Paketiniz, Bay Korkunç Jelatinimsi Kütle.
Your package, Mr. Horrible Gelatinous Blob.
Havuzun yatıp bana gülebileceğini mi sanıyorsun?
Fuck off, Don. " You lie in your pool like a fat blob laughing at me.
Koca parası yiyen biri gibi mi görünüyorum?
Do I look like the welfare blob?
Bir yağ tulumu, bir cüce, iki kafalı bir adam?
A blob, a midget, a two-headed man?
Bak Blob!
- Look, blob...
Pekala, ufaklığı kaybetme.
All right, don't lose your blob.
"Ufaklık" mı?
"Blob"?