Bodur Çeviri İngilizce
391 parallel translation
Yaklaşık 1,80 boyunda, koyu siyah saçlı kahve gözlü, bodur yapılı, 30 yaş civarlarında.
He's about 5'10 ", heavy black hair... brown eyes, stocky built, around 30 years old.
Gün bitmeden o şişko bedeninin yağı eriyecek, bodur dostum.
You'll sweat the lard off that fat carcass of yours before this day's over, my pudgy friend.
- Bu kiloyla mı, bodur tavuk?
- Not you, roly-poly.
Sağ ol, bodur tavuk!
Thanks for the instructions.
Ben buraya seninle gelen kişiyim bodur.
I'm the guy who came in with you, chunky.
Bu nehirde inip, bakir doğanın içinde kaybolmuştum medeniyetten uzak, yerleşilecek bir yer aradım Bodur ağaçlar bölgesi sırtlarında yaşanacak bir yer.
Came down this river, going back into the wilderness away from civilization, looking for a place to settle a place to live, back into the scrub country.
Dinle seni bodur Romeo, şimdi sana bir şeyler ederim görürsün!
Now, listen, you sawed-off Romeo, in a minute, I'll send you!
- Ben Bodur Fisher.
I'm shorty fisher.
- Değil mi Bodur?
Eh, shorty?
Bodur, bisiklet kullanamıyor.
Shorty can't ride a bicycle.
- Neden Bodur öğrenemiyor?
Why couldn't you Learn shorty?
Hey, Bodur! .
Hoi, shorty.
Görünen o ki bodur Monika kendine yeni birini bulmuş.
Nika's got a new fella!
Bodur, şişko Monika!
Silly Monika! Shut up!
Köyümüzdeki bodur söğütler şimdi çiçek açmıştır.
Pussy willows are now in bloom in our village.
Kimsenin "Hey bodur, kaldır kıçını" ya da "Hey fare, buraya gel" diyemeyeceği yerleri.
Where no one says "Hey, shrimp, rack the balls." Or "Hey, mouse, go out and buy me a pack of butts!"
Bougainvilla Caddesindeki en iyi bodur hayvan bakıcısıdır.
He's the best little zookeeper on Bougainvillea Street. Ain't you, Hermie?
Beşincisi oradan kuzeye otuz adım ötede bodur palmiyenin altında.
Five is 30 paces from there, due north, in a stunted palm.
Buradan çıkıyorsun, seni bodur cüce.
You're going out, Bartlett, you little runt.
Meksikalılar şişman ve bodur kadınları severmiş.
I understand that the Mexicans like their women fat and dumpy.
Çalıları, bodur ağaçları, otları, hepsini kopar.
Take away all the undergrowth and the briar and the bushes.
Küçük, kahverengi tüylü, kısa, bodur bacaklı, büyük burunlu yaratıklar.
Little brown, furry creatures with short, stumpy legs and great long noses.
" Benden sana kocaman ve yapış yupuş bir bodur-çocuk öpücüğü!
"And be sure to give yourself a big, sweaty pony-boy kiss from me." Ugh.
"Bodur Joey" di değil mi?
Joey the Pony Boy.
Hey, bodur, onu nerede besleyeceksin?
Hey, shorty, where you gonna feed her?
Issız caddelerde yürüyor bodur ağaçların, boyası dökülen duvarların karanlık sundurmaların yanından geçiyorsun.
You walk along the desolate avenues, past the stunted trees, the peeling facades, the dark porches.
Engin Beyaz Namib, devasa Afrika kıtasının haritası üzerinde dar bir şerit gibidir fakat gittikçe daha derinlere, iç kısımlara doğru, bodur bitki örtüsünden ve az miktarda ottan ibaret bir bölge yaratarak genişlemektedir :
The vast White Namib is only a narrow band on the map of the immense African continent but it's gradually encroaching deeper and deeper inland creating a region of scrubby growth and very little grass :
Ben olsam işi orada bodur bir meşede bitirirdim.
I'd have done it out there on a scrub oak.
İşte süngerin ve bezin çalışma yerin de orada ve sakın saati başlatmayı unutma bodur.
Here's your sponge and rag, and there's your place. And don't forget to punch the clock, shorty.
İyi fikir bodur.
Smart move, shorty.
Küçük bodur bir arkadaş.
Squatty little chap.
Bodur bir herifti. O yüzden sert adamı oynamaya karar verdim.
He was a shrimp, so I played it tough.
Şimdi sana ve bodur arkadaşına veda etmek istiyorum.
Now, I wish you and your podgy friend farewell.
Şanslı bodur...
The lucky asshole!
Hafif bir meltem, çoğu bodur köknar ağaçlarıyla çevrelenmiş servilerin arasından esmekte.
Slight breeze blowing through some of our cypress trees... that are blending in with a lot of the smaller fir trees in the area.
Sizin ailenin kurnazca planları "Bodur" Oleg McBacaksız'ın, Harborough pazarı maratonunda birinci olması kadar etkileyici.
Your family's record in cunning planning is about as impressive as "Stumpy" Oleg McNolegs'personal best in the Market Harborough marathon.
Evet, yanılmıyorsam, bütün Britanya'nın En Bodur, En Şişman ve Asık Suratlı Kadını Yarışması'nın galibisiniz.
Yes, unless I'm mistaken, you're the winner of the Round Britain Shortest, Fattest, Dumpiest Woman Competition.
Bodur, çirkin...
Short, ugly...
Seni bodur çekik gözlü "ben sizin dilinizi bilmemek" diyen New York'taki bütün manav tezgahlarının sahibi pislik Papaz Sun Yung Moon 88 Yaz Olimpiyatları Kore Kick boksçusu, hergele.
You little, slanty-eyed, me-no-speaky-American, own every fruit and vegetable stand in New York, bullshit, Reverend Sun Myung Moon, Summer Olympic'88, Korean, kick-boxing son of a bitch.
O bodur gibi olmak isterdim!
I'd like to be her, dumpy like her!
Polonya asıllı bodur satış temsilcisi.
Short-arse Polish cockney sales rep. Goes at it like a rabbit.
Git kendini becer, bodur piç.
Go fuck yourself, you pudgy bastard.
Senin yüzünden isyan var. seni yavşak bodur!
You couldn't control the situation, so there's the riot.
Seni geri zekalı bodur!
You stunted shrub!
Ayrıca bodur arkadaşımız Costanza'ya takıma tekrar hoşgeldin demek istiyorum Her ne kadar iyi bir sene geçirmese de.
I'd also like to welcome back into the fold our little, shrimpy friend, George Costanza who, although he really didn't have a very good year...
Bart, benim bilgiç ama bodur arkadaşım, Joshua`nın kitabında der ki...
Bart, my short, learned friend, the Book ofJoshua says...
Kuşlar, bu titreşimler pick up olacak ve onlar bodur sıkı edeceksin.
The birds are gonna pick up those vibes, and they're gonna squat tight.
Ne aldın? Üç kat, çikolatalı bodur cips.
Triple Chocolate Chunky Chip.
Bodur kardeşlerim, özgürlüğe oluk oluk akın!
My chunky brothers, gorge yourselves at the trough of freedom!
Elinden geleni yap, bodur!
Give it your best shot, shrimp.
Bodur benimle eğlenebileceğini sanıyor.
Shrimp thinks he can get funny with me.