Bone Çeviri İngilizce
8,913 parallel translation
Kemik iliğiniz bizi yüzeye götürürse asla durmazlar.
Your bone marrow can get us back to the ground. They'll never stop.
- Kemik iliği için kimse ölmemeli.
No one has to die for bone marrow.
Afiyetle yiyorsun ondan sonra birden bire, ağzın kılçık takılıyor.
You've been eating, and all of a sudden, you've got a bone stuck in your mouth.
- Burada kılçık var.
There's a bone in here.
Yani, kemik yapın uygun.
Well, I mean, you got the bone structure.
Her uyandığım zaman bana yaptıklarını hissetmeyeyim diye kalbimi söküp atmak istedim. O çocukları senden kurtaramamanın verdiği derinden yaralayan acı var ya kendi canımdan çok sevdiğim kadından kurtaramamak...
I wanted to rip my own heart out every time I woke so I couldn't feel what you did to me, that bone-deep hurt knowing that I could not save them kids from you, the woman I loved more than my own life.
Ruhların gücünü, toprak ve külleri et ve kemiğe çevirmek için kullandım. Bir önlük giyseymişim keşke.
I just use the power of the spirits to turn dirt and ash into flesh and bone, though maybe I should've worn an apron.
Ama mirasım sadece kül ve kemik değil, tarih olacak.
But my legacy won't be just ash and bone, It will be history.
Bipin ve Geetu arasındaki anlaşmaya göre Bipin'in içinde romantiklilik namına hiç bir şey yoktu.
Looking at the deal between Bipin and Geetu... it didn't seem like there was a romantic bone in his body.
- Kemik testeresi.
It's a bone saw.
Arkadaşım etten yiyecek bir şey kalmadığında kalanlarla karnımız doyuruveririz, sinirler, kemikler kalmış olsa bile
My friend, when the flesh runs out, you make do with what's left, even the nerves and the bone.
Kemiklerime ve iliklerime kadar. Bunu bilmen gerekiyor.
Right down to the bone, right down to the goddamned fucking marrow.
Nero Health kemik iliği naklini bir kaç kez reddedince bir yıl kadar önce bize geldi.
She came to us about a year ago after Nero Health repeatedly denied her claims for a bone marrow transplant.
Kemiklerinize kadar donmuşsunuz.
You are chilled to the bone.
Kemik yoğunluğu?
Bone density?
Çoğunlukla deri ve kemik.
It's mostly skin and bone.
- Kemiğe vurmamaya çalışın.
Try not to hit the bone. - Okay.
Röntgen de dil kemiğinin kırıldığını gösteriyor.
And the x-rays showed that the hyoid bone was broken.
Kimseye çakmak zorunda değilim ki.
I don't have to bone anyone.
Babam yaptı kemikten.
My father made it. Out of bone.
İliklerine kadar ıslanmış gibi görünüyordu.
Looked as if he was drenched to the bone.
Çünkü Oren'ın iliğinin % 60'ı leğen kemiğinde.
Because 60 % of Oren's bone marrow is in his pelvis.
İlik nakli tedavisi de yapılabilir, ama çok ufak bir ihtimal.
T-there's the possibility of a bone marrow transplant, but it's a Hail Mary.
Bir köpek kemiğini gömmek ister mi?
Does a dog like to bury his bone?
Fırında domuz yahnisi var.
There's pork bone stew on the stove.
- Bilek kemiği her zaman en zorudur. - Evet.
- Ankle bone's always the toughest.
Kemiğin kırıldığını hissettim.
Felt the bone break.
Boyunu uzatmak için kemiklerini uzatmaya çalışıyorsun.
You're trying to lengthen the bone so you can get taller.
Kemiğe çok zarar vermişsen düzgün bir şekilde iyileşemezsin.
You can distract the bone so much, you won't heal properly.
- Burun estetiği ve kemik düzeltmesi için.
For rhinoplasties and bone sculpting.
Bir adamın sevgilisine sarkmakla sarkmayı düşünmek, iki farklı şey.
Uh, wanting to bone someone's girlfriend and actually doing it are two very different things.
Kemiği bir santimle sıyırmış.
He missed the bone by 3 inches.
Bu yüzden onlarla bir hesabım var.
So I've got a bone to pick with these guys.
Herhalde bir sürü erkekle yatıyorsun.
You must bone a lot of dudes.
Neden Hollywood'daki ibneler arada sırada bir kemik atmıyorlar bize?
How come them bitches in Hollywood don't throw us a bone every once in a while?
Kafa yordu, fotoğraf bastırdı. - Kemikleri temizledi.
Lot of brainstorming, image boards, bone scrubbing.
- Yerde mikroskobik kemik parçacıkları bulundu.
- Microscopic bone fragments were found on the floor.
Eğer göğüslere silikon takıyor ya da organlarını çalıyorsan, kemiklerini kesmezsin.
If you're performing boob jobs or harvesting organs, you're not cutting through bone.
Onların da gönlü olsun.
Throw those folks a bone.
O gece uçaktan düştüğümde, vücudumdaki bütün kemikler kırılmıştı neredeyse.
The night I got sucked out of my plane, I broke almost every bone in my body.
Belki sana kemik verebilirim.
Easy. Maybe I have a bone for you.
Kemik yapısı dişi olduğunu gösteriyor, evet.
Bone structure indicates a female, yeah.
Zavallı güllerim için kemik külüydü.
Oh just bone ash for my poor roses.
İçteki kemikler süngerleşmiş ve dış kabuk incelmiş.
Yeah, the inside of the bone is spongy, and the outer shell is thin.
Bebeğin topuk kemiği elinden daha serttir.
A baby's heel bone, it's harder than a hand,
Buralar kupkuru.
It's dry as a bone out here.
Karşıdan gelen bir kurşun kol kaslarınızdaki bütün hayati yerleri ıskalıyor?
A shot from across the room, missing all vitals and bone in your tricep?
Darbeden dolayı kemiğin büyük kısmı zarar görmüş.
You see, quite a bit of the bone was damaged due to impact.
- Seninle bir hesabım var.
( indistinct chatter ) I got a bone to pick with you.
- Kemik bulmuş bir köpek.
Dog with a bone.
Kafatasım ağrıyor. Aah.
My head bone hurts.