Brave Çeviri İngilizce
10,138 parallel translation
Benim ettiğimi biliyorsun ama senin kadar cesur değilim.
I know I do, but I'm not as brave as you.
Kilisede yaptığın bayağı cesurcaydı.
That was pretty brave, in the church.
Onları büyürken taşıyacak çocuk olarak gördüm ki o iyi, nazik ve cesur çocuktu.
But as the boy who would carry them grew, I saw that he was good and kind and brave.
Okyanustan çıkardığımız orijinal taşlarla Washington Anıtı'nı yeniden inşa ettiğimize göre bu cesur ve hünerli kahramanları cesaretleri ve hünerleri için bu seçkin madalyayla onurlandırmaktan gurur duyuyoruz.
And as we reconstruct the Washington Monument with the original stones we retrieved from the ocean, we are proud to honor these brave and ingenious heroes with the distinguished medal for bravery and ingenuity.
Sanırım ikimiz de cesur olmak zorundayız.
I guess we're both just going to have to be brave.
- Bu olabileceğimi bildiğim kadar cesur ancak.
- This is as brave... as I know how to be.
Cesur olmama izin ver.
Let me be brave.
Cesur olmama izin ver...
Let me be brave...
Ancak denemen çok cesurca.
Brave of you to try, though.
Ne kadarda cesurca!
That's real fucking brave!
- Ya geri dönemezsem? - Cesur olun Lordum.
Be brave, my lord.
Cesurca davrandığını da söylemeyeceğim o zaman.
Won't tell you you're being brave, either.
Cesur avcılarımız geliyor.
Our brave hunters approach.
Irak, Afganistan, eleman çok cesur savaşlara başlamamızdan daha hızlı askere yazılıyor.
Iraq, Afghanistan... The guy's so brave, he's signing up for wars faster than we can start them.
Çocuğunun nafakasını ödemek için yeterince cesur olmaması çok kötü.
Too bad he wasn't brave enough to pay his child support.
Caleb akıllı, cesur ve yetenekli biri olduğu gibi buraya da ait.
Caleb is a smart, brave, capable person, and he does belong here.
Bu iki cesur kadına destek olup onları koruyarak sırlarını saklayacağınız konusunda hepinize güveniyorum.
And I am trusting all of you that you will stand with and protect these two brave women and keep their secret.
Cesur ve gerçek.
- Elliot. "Brave and true."
Cesurun kökeninin "vahşi" kelimesinden evrildiğini biliyor muydun?
Did you know the origin of "brave" evolved from " savage?
Cesur seyyah.
Brave traveler.
Vahşi seyyah zamanla cesur seyyaha dönüşmüş.
Savage traveler becomes brave traveler.
Biz vahşi miyiz yoksa cesur mu?
Are we savages, or are we brave?
Cesur ama aptalca.
Brave, but stupid.
Cesur kaçak.
Brave fugitive.
Cesur göçebe.
Brave wanderer.
Cesur bir gösteri efendim.
A brave representation, my lady.
Onlar için cesur olacak birisini.
They deserve someone to be brave for them.
Sen cesur bir adamsın.
You're a brave man.
Onun cesur bir adam olduğunu ve insanlarına ihanet etmesine rağmen iyi bir nedeninin olduğunu söylüyor.
He's a brave man who... who must have good reason for... betraying his people.
Sadık, cesur ve bu işteki ortakların.
Loyal, brave, and your partners on this job.
Ve asıl cesur olmamızı gerektirenin yenilgiler olduğunu öğrendim.
And I've learned that it's the losses that require us to be brave.
Onu cesurlaştırmalısın.
I need you to make him brave.
Asla cesur olamam ben.
I can never be brave.
Arkasında saklandığın duvarları yıkmak için yeterince cesur davranman yeter.
You just have to be brave enough to knock down all those walls you're hiding behind.
- Cesur kızım benim.
My brave baby girl.
Geldiklerinde, cesur olmalı riske girmeli ve imkanımız varken kullanmalıyız.
And these opportunities don't come around every day, so when they do, we have to be brave, take a chance, and grab them while we can.
Bildikleri sırlar ölümlerine neden oldu.
Brave souls, with a secret worth dying for.
Bürokrasiden bahsetmişken, çok cesurdunuz.
Talk about red tape. You're a brave man.
Ve herkese ne gördüğünü söyleyerek çok cesur davrandığını söylemek istiyoruz.
And we wanted to tell you that we think you're very brave for telling everyone what you saw.
Ne o cesur kız?
So what is it, my brave one?
Bir kez söylemiştim yine söylüyorum : İnanmak yürek işidir.
I've said it once, I'll say it again : to believe is brave.
Ve karşınızda fedakarlığı Shrimply Pibbles'ın yaşamasını sağlayacak Cesur dünya insanı...
The brave earth man whose sacrifice is going to allow shrimply pibbles to live...
- Çok cesurcaydı.
- So brave.
Çok da cesurca.
And very brave.
Sadece cesursun.
You're just brave.
Çok cesurca.
That's very brave.
- Cüretkâr akşam yemeğinizi bölmek istemeyiz.
Oh, we wouldn't want to interrupt your brave dinner.
- Cesur olduğun zamanlar oldu.
Well, you've been brave before.
Nefret, Votan Birliği'nin o tüneli patlatmasına ve 27 cesur kahramanı acımasızca öldürmesine neden oldu.
Hate drove the Votanis Collective to collapse that tunnel. Brutally murdering 27 brave heroes.
Rahm Tak'ı gafil avlarken ölen Datak Tarr ve 27 cesur askerin fedakarlıkları sayesinde Rahm Tak ve milisleri öldü.
Rahm Tak and his militia are dead, thanks to the sacrifice made by Datak Tarr and the 27 brave soldiers who died bringing the fight to Rahm's doorstep.
Ne kadar cesur bir kız.
She's such a brave girl.