Bray Çeviri İngilizce
267 parallel translation
Tamam. Yamacın yukarısındaki büyük ev.
It's the big house up the bray.
Yamacın yukarısında, ufak kapısını göreceksiniz.
You'll see a wee gate up the bray.
Ren şarabını her devirişinde de davullar, borular kıyameti koparıp ne yaman içtiğini anlatıyorlar âleme.
And as he drains his draughts of Rhenish down the kettle-drum and trumpet thus bray out the triumph of his pledge.
Başkalarına inandığı için çok "alçaklık" yapmış. #
because you have hearkened, to bad mouths that bray.
Okul müdiresi Bayan Bray'in, Bay Clayton için bir mektubu var da.
Well, the headmistress, Miss Bray, she's got a letter for you to give to Mr Clayton.
Anırırlar.
They bray.
Senin yaptığın gibi herkese anırmamı mı?
Bray at everyone all night like you do?
Ben anırmam!
I don't bray!
Tabii ya, sen anırmazsın.
All right, you don't bray.
Ben anırmadım.
I did not bray.
Anırmadığını söyledim.
I said you didn't bray!
Dışarıda haydutlar çetesi var seni dövmek için bekliyorlar...
There's a bunch of jackasses outside, waiting to bray at you...
Sör Hilary Bray, Gumbold'a cevabında Bleuchamp ile yüz yüze buluşma isteğini belirtti.
Sir Hilary Bray has replied to Gumbold suggesting that he should meet de Bleuchamp in person.
Sör Hilary Bray, lütfen.
Sir Hilary Bray, please.
- Baronet Sör Hilary Bray?
- Sir Hilary Bray, Baronet?
Josef, Sör Hilary Bray dört numarayı alacak.
Josef, Sir Hilary Bray will take number four.
Bayanlar, bu Baronet Sör Hilary Bray.
Ladies, this is Sir Hilary Bray, Baronet.
- Adım Sör Hilary Bray.
- I'm Sir Hilary Bray.
Sör Hilary Bray bunu bilirdi.
Sir Hilary Bray would have known.
- Eşek anırması.
- A donkey bray.
Ben kestirirken biraz şarkı söyler misin? Ama şarkı söyle bak, eşek gibi anırma.
Sing a little, while I nod off... and mind you sing, don't bray like a donkey.
Burda. Ayı gibi böğürmene gerek yok!
No need to bray like an ass.
Bilmiyorum belki de, Caitlin Bray veya "Caitlin Bre" yazması gerekiyordur, tek "e" ile.
Maybe it should say, "Caitlin Bray" or "Caitlin Bre" with one "e".
O iğrenç televizyon karşısında gece gündüz durmaksızın anırmak zorunda mısınız?
Oh, must you bray night and day at that infernal television?
Ren şarabını her devirişinde de davullar borular kıyameti koparıp ne yaman içtiğini anlatıyorlar âleme.
And as he drains his drafts of Rhenish down..... the kettledrum and trumpet thus bray out the triumph of his pledge.
Bray için sola dönün.
Turn left for Bray.
Onu bir köyde buldum.
I found him in a village near Bray.
Babanızın nerede uyuyacağı bayan, benim derdim değil.
Where your father sleeps, Miss Bray, is of no concern to me.
Bray adında bir adam.
A man named Bray,
Madeline Bray'i tanıyor musunuz?
Do you know Madeline Bray?
Nigel Bray'in kızı mı?
Nigel Bray's daughter?
Bray'in bana borcu var.
Bray owes me money.
- Madeline Bray.
- Madeline Bray.
Eğer parayı kaybettiğin doğruysa... ve Bray'in sana borçlu olduğu para, artık sende benim param yok demektir.
If he is right that you have lost the money... and the money that Bray owed you, you shall not have my money now.
Bray öğretmeninin sana "bir gün bunlar doğal gelecek" demesinin ne kadar aşağılayıcı olduğunu?
How demeaning it is to be told by a Braille instructor, "One day, one day, all this will feel natural"?
Eşek gibi anırıyorsun!
You bray like an ass!
Eric, Bay Bray'i görmelisin,
Eric, you should go see mr. Bray.
Bay Bray'i tanımıyorum.
I don't know about mr. Bray.
Bay Bray, buraya gelişim yine beni evime bırakmanıza davet etmek için değildi.
Mr. Bray, my coming here was not an invitation to start driving by my house again.
Anırdığın her şey karga mahkemesinde aleyhine suiistimal edilecektir.
Where anything you bray will be abused against you... in the court of caw.
Tanrım, eğer sende his falan olsaydı, koyunların geri kalanına bağırmayı bir kenara bırakıp sana mantıklı gelecek şekilde yaşardın, seni sikkafa!
Jesus, if you had any sense whatsoever you'd fuckin'stop trying to bray it up with the rest of the sheep and live your life the way it makes sense for you you fuckin'ass!
Tanrım, eğer sende his falan olsaydı, koyunların geri kalanına bağırmayı bir kenara bırakıp sana mantıklı gelecek şekilde yaşardın, seni kafasız!
Jesus, if you had any sense whatsoever, you'd fuckin'stop trying to bray it up with the rest of the sheep and live your life the way it makes sense for you, you fuckin'ass!
Çığlık atmaya benziyor ve sonra çığlık, haykırmaya dönüşüyor.
It like a shriek, and then it goes... From being a shriek to being a bray.
Robbie Turner, 1 Haziran 1940'ta tahliyenin son gününde
Robbie Turner died of septicaemia at Bray-Dunes on June the first, 1940,
Bray-Dunes'ta septisemiden öldü.
the last day of the evacuation.
Şimdi gideceğim hanımefendi. Ve sizi yokluğumda anırmaya bırakacağım.
I shall go now, Madame, and leave you to bray about me in my absence.
- Anırmak.
- Bray.
Bay Bray, en parlak burslu öğrencim.
Mr. Bray is my brightest scholarship student.
Kimsenin, Zack'in standartlarına erişmesini beklemiyorum, Bay Bray ama bu son derece iyi bir iş.
I don't expect anyone to live up to Zack's standards, Mr. Bray. But that is extremely good work.
Bay Bray, kendinizden 20 yaş büyük bir kadınla hiç cinsel ilişkiye girdiniz mi?
Mr. Bray, have you ever conducted a sexual relationship with a woman over 20 years older than yourself?
- Bray Sokağı'nın kuzey doğusu.
North east of the Bray Road.