Brew Çeviri İngilizce
771 parallel translation
"Böyle bir hırsızın parmağı fazlasıyla kuruduğunda, artık karışımın iyileşme gücü vermesine katkıda bulunamaz."
"When such a thief's finger is too dried out, it can no longer lend the brew any healing power."
Otur ve rahatına bak. Sana bir fincan çay getireyim.
Now you sit down, make yourself easy, and I'll brew you a cup of tea.
- Mavinin yeni bir tonu.
- A new brew.
Cadı kazanı.
It's witches'brew.
Elma, karışımın içine dalsın.
Dip the apple in the brew.
Reall kardeş, o şeytanın içkisini yere bırak.
Brother Reall! Put down that devil's brew.
- Beth, Bay Parry'e bir tas çorba ver.
● Beth, a pint of home-brew for Mr. Parry. ●
Mortimer Brew...
Mortimer Brew- -
Bugün ektiğin belayı yarın biçersin.
The trouble you brew today, you'll drink tomorrow.
- Bana içkilerin yerini göster.
- Lead me to that brew.
İçkiyi bir kenara bırakırsın...
You take the brew on the side...
Daha uzun yaşamak istiyorsanız, böyle içmeyi bırakmalısınız.
If you want to live much longer. You must give up the strong brew.
Bunun içine ne kattın, at tezeği mi?
Oh, what did you brew it from? Dead toads?
Kendine koyu bir kahve yap.
Brew yourself some thick black coffee.
Kendi tezgahının bir kötülüğü!
A brew of your own concocting.
Saraylı kadehte gerçek içki var!
The chalice from the palace has the brew that is true!
Zehirli hap topuzlu kadehin içinde, Saraylı kadehte gerçek içki var!
The pellet with the poison's in the vessel with the pestle, the chalice from the palace has the brew that is true.
Zehirli hap topuzlu kadehin içinde, Saraylı kadehte gerçek içki var.
Where the pellet with the poison's in the vessel with the pestle, the chalice from the palace has the brew that is true.
Zehirli hap... Zehirli hap topuzlu kadehin içinde, saraylı içkide gerçek kadeh var.
The pellet with the poison... the pellet with the poison is in the vessel with the pestle, the chalice from the palace has the true that is brew.
Eh... gerçek içki -
Eh... brew that is tru -
Zehirli hap topuzlu kadehin içinde, saraylı içkide gerçek kadeh var.
The pellet with the poison's in the vessel with the pestle, the chalice from the palace has the true that is brew.
Eh, gerçek içki kadehte.
Eh, brew that is true.
Kaplı topuz... Zehirli hap topuzlu kadehin içinde, saraylı kadehte mercek içki var.
The pestle with t... the pellet with the poison's in the vessel with the pestle, the palace from the chalice has the brew that is blue.
Zehirli hap topuzlu kadehin içinde, Saraylı kadehte gerçek içki var, doğru mu?
The pellet with the poison's in the vessel with the pestle, the chalice from the palace has the brew that is true, right?
Zehirli hap ejderhalı kulplu bardağın içinde, topuzlu kadehte gerçek içki var!
No! The pellet with the poison's in the flagon with the dragon, the vessel with the pestle has the brew that is true!
Zehirli hap ejderhalı kulplu bardağın içinde, topuzlu kadehte gerçek içki var!
The pellet with the poison's in the flagon with the dragon, the vessel with the pestle has the brew that is true.
Topuzlu kadehte gerçek içki var.
The vessel with the pestle has the brew that is true.
Topuzlu kapta gerçek içki var!
The vessel with the pestle has the brew that is true!
Ev yapımı içki içiyordur, kuşkusuz.
Drinking home brew, no doubt.
Basit bir ev rakısı, ama insanın keyfini yerine getiriyor, değil mi?
A simple home brew, but it cheers you up, doesn't it?
Siz beyler alkolün şeytanın içkisi olduğunu duymadınız mı?
Haven't you gentlemen heard that alcohol is the devil's brew?
Zehirlenmiş bir düşmanı yedikten sonra bu dinamiti içiyorlar.
They drink this brew whenever they eat a poisoned enemy.
Bilirsiniz, bu kangurular ülkesinde biranın içine neler konulduğu konusunda bir fikrimiz yok.
You know, I don't know what the kangaroos are putting in the brew nowadays, but I can sure tell you what it tastes like.
Fushimi'den. Babası bir saki imalatçısı.
- Hushimi, his home brew wine.
Büyü yapabilir, zehir kaynatabilirim.
I can cast spells and brew poisons.
Şimdi içelim şunu.
Now let's drink up that brew.
- Merhaba evlat, iyi misin? - Haydi sen de bize katıl Bud. - Hayır, hayır.
Your old man will get us in trouble with our wives'cause we'll go home smelling like home brew and they'll wonder why.
Artık bu kadar iyi ev yapımı içki imâl edilmiyor.
They don't make home brew like that anymore.
Hep benim kışkırtmamla başlar...
And already, I brew you a fabulous accident together...
Seni de mayalayalım biraz, kızım!
Some Western brew for you, my girl!
O kavgacı çocuğunuzdan bekliyorum.
- Brew? Oh, no, thank you.
Mükemmel bir mahsul.
An excellent brew.
Burada açtığın belalardan ona bahsettim. Burasını artık bana verdi.
When I told him of the devil's brew you'd stirred up, he gave me your holding here.
Bu kahve fincanıyla otur ateşin başında.
♪ Sit round the fire with this cup of brew
Burada içkisini mayalar, tebeşirle oynar.
He brews his brew, plays with chalk.
En önemli nokta ; yedi dakika kadar demlenmeye bırakmak.
It's crucial to let it brew for seven minutes.
Şarap. Birkaç yudumdan sonra, sizi California'ya kadar uçurma garantisi var.
Wine... a brew that is guaranteed to make you totally blind with a couple of sips.
İnsanı uçuracak bir şeyler isterim, ama bira olmaz dostum.
Not a brew, my man.
Brew, işi bırakıp bunların geldiği yeri kazmaya başlar mıydın?
Brew, would you close up and start digging on the basis of this?
Ben bir içki daha alabilir miyim?
Angelina, do you think I could have another one of these home brew?
- Yok, istemem.
I could go for something more uplifting, but not a brew, David. No, not really.