Brought Çeviri İngilizce
53,830 parallel translation
Bunu devam etmesini siz istiyorsunuz, Bay Donovan, ama bunun bitmesini hemen sağlayabilirsiniz.
You brought this on yourself, Mr. Donovan, but you can put an end to it at any moment.
Biliyorsun, babamı eve getirdim, ve sürekli kendime sorup duruyorum, onca sene yaptıklarına kayıtsız mı kaldım?
You know, I just brought my father home, and I-I keep asking myself, was, was I oblivious all of these years?
Arkadaşını da getirmişsin.
You brought a friend.
Onun güvenliğini sağlamak için zulayı vermem yetiyorsa ne iyi etmişim de yanımızda getirmişim.
If what it takes to secure her release is to turn over the cache, I'm very glad I brought it with us.
Sizi gecenin bir yarısı Bug'ın Şatosu'na getirene.
The one that brought you to Château Bug in the middle of the night.
Sizi gecenin bir yarısı Bug'ın Şatosu'na getirene.
The one that brought you to Chateau Bug in the middle of the night.
Bak Bitta baban beni Bombay'e getirdiğinde caddelerden çok korkmuştum.
You know, Bitta... when your father first brought me to Bombay... I was terrified of these streets.
Septisemiye bağli sarsinti.
Shock brought on by septicemia.
Onu da beraberinde getirmene bayıldım.
I love that you brought him up there with you.
Septisemiye bağlı sarsıntı.
Shock brought on by septicemia.
Milyonlarca yıl önce bir meteor dünyaya çarptı ve buz çağını getirdi.
Millions of years ago, a meteor hit the Earth and brought on an ice age.
Söz veriyorum, bu korkunç trajedinin tüm sorumluları adalet karşısına çıkarılana kadar pes etmeyeceğim.
And I promise you, I will not stop until everyone responsible for this terrible tragedy is brought to justice.
İstediğin her şeyi yukarı getirtebilirsin.
If there's anything you need, it can be brought up.
Onurlandım. Eğer seni onurlandırdıysam bir 45'lik de getirebilirim.
Well, If I was really honouring you, I would have brought up the'45, but, erm, perhaps when I know you better.
Bizim önemli şahsı getirdik.
We brought in our vip.
Bir keresinde birkaçını okula götürdüm, sonra herkes bana Karakurbağası Tommy demeye başladı, oysa su kurbağasıydılar.
I brought some to school once, and after that, everyone called me Tommy the Toad-boy, even though they were clearly frogs.
Cezaevine silah soktu.
He brought a gun into the prison.
Tanrım, bana yemek mi getirdiniz?
Hey. Oh, my gosh. You two brought me dinner?
Stiles'ı kurtardık, herkesi geri getirdik ama böyle olamazdı.
We saved Stiles, we brought everyone back, but that's not the way it's supposed to happen.
Sana en iyi viskiyi getirdim.
I've brought you the best whiskey today.
O gün onu eve getirdin.
That day, you brought her home.
Bizi buraya mı getirdin?
You brought us here?
- Ben katılmıyorum.
- You brought her body here.
Sana bunları getirdim.
I brought these for you.
Yiyecek bir şeyler getirdim.
Brought you some food.
Uğrayıp kurabiye vermek istedim.
I just came by and brought some cookies.
Gitti ama sana kurabiye getirdim.
She left, But I brought you back some cookies.
Dr. Addy'nin dissosiyatif kimlik bozukluğu teşhisi olmasa da başına gelen travma yüzünden ortaya çıkmış olabilir.
Although Dr. Addy's never been diagnosed with dissociative identity disorder, it could have been brought on by the trauma to his head.
Zack, sana birkaç ziyaretçi getirdim.
Zack, I've brought you some visitors.
Ama sana sadece... acı getirdiğimden korkuyorum.
But my fear is... all I've brought you is pain.
Ben de Özgeçmişimi getirdim.
So I brought my resume.
Konuyu ben açtım, o yüzden de...
No, I... I brought it up. So...
Ancak şikâyetçi olursanız mahkemede ne olup olamayacağını bilemezsiniz.
But once you've brought a complaint, it's not up to you to decide what's used in court and what isn't.
Evde kalbi kırık iki çocuğum var çünkü babaları burada ve onu buna sen bulaştırdın...
I have two children at home who have broken their hearts because their father is there, that you have brought into your mess...
Kendi pisliğinin içine çektin!
That you have brought into your mess!
Bize kahve getirmişti.
He'd brought us some coffees.
Kendi silahlarımız var.
We brought our own.
- Beni buraya kadar getirdin.
You brought me all this way.
Seni konuşmak için buraya getirdim.
I brought you down here to talk.
Schroederlar bunu ta Almanya'dan getirmişler.
The Schroeders brought this all the way from Germany.
Benimkine talih getirdiği gibi senin ailene de getirsin.
May it continue to bring your family the luck it's brought mine.
Rip ve kızları eve geri getirdik.
We brought Rip and the girls back home.
Ve Cuervo getirildi.
( Chase ) And he's brought the Cuervo.
- Telefonumu kullanarak izimi sürdüler ben de, kime çalıştıklarını öğrenmek için...
They tracked me down using my cell phone, so I brought it to Jep's to try and figure out
Genç bir adam öldürüldü ve hem ben hem de D.A Atwood için son derece önemlidir ki, Bayan Keating bu çirkin suçtan dolayı adalete teslim edildi.
A young man has been murdered, and it is of the upmost importance to A.D.A. Atwood and myself that Ms. Keating be brought to justice for this heinous crime.
Sonrasında, ona bir iş verdin evine aldın.
After that, you gave him a job, brought him into your home.
Jöle getiriyor hep.
She brought me jello.
Mesela kardeşimin bana, Bay Giggles'in, arabanın altında kaldığını söyleyip, beni bir kaç saat ağlattıktan sonra kediyi yatağıma kedirip ölmediğini göstermesi gibi. Yaptığı şey sadece Nisan 1 şakasıymış.
Like the time my brother told me Mr. Giggles got hit by a car, and I cried for hours, until he brought the cat into my bedroom and I learned all about April Fools'Day.
Ellerim boş da gelmedim hani.
I brought some options.
Verandada sana bir parça annemin şeftalili turtasından getirmiştim.
I brought you a piece of Mama's peach cobbler out on the porch.
.. yaptığı bir yere benziyor.
It appears to be where he brought his victims, sir, and made their death masks.