Brunch Çeviri İngilizce
1,243 parallel translation
Sende kahvaltı edecek miyiz, emin olmak istedim.
I wanted to make sure we were still on for brunch today at your place.
- Kahvaltıya kadar bekleyemez mi?
Can this wait till brunch?
Bekle, kahvaltıda buluşacağız, değil mi?
Wait, you're still having us for brunch, right?
Öğle yemeği.
Brunch.
Pazar kahvaltısı mı?
Sunday brunch gridlock?
Onlara bir saniye içinde yemek için orada olacağımı söyle.
You know, just tell them I'll be up for brunch in a second.
Wendy, Ron ve ikizleri 11.30'da Sheraton'daki kahvaltıya götürmek üzere alacaklar bizi.
Wendy, Ron and the twins are picking us up 30 to go to brunch at the Sheraton.
Kahvaltı için salamura edilmiş biftek yapıveririm.
I can whip up a little corned beef hash for brunch.
Bayan Peters için yemek pişireceklerdi.
They were supposed to cook brunch for Ms. Peters.
Sonra onu buldum. ve onu yemeğe davet ettim.
Then I rang him up... and I invited him to brunch.
Simon kahvaltıya gelmek istiyor.
Simon wants to come for brunch.
Elisa'nın büyükannesinde, yılların brunch'ında tıkınıyordum.
Uh, at Elisa's grandma's, scarfing the brunch of the ages.
Her Pazar Nat'lerin tarafında kahvaltı yapar.
You know every Sunday he has brunch over at Nat's.
O kadını brunch'a çağırmıştım.
I had that woman over for brunch.
Tekila brunch yardım eder mi bilmiyorum.
Hmm. I don't know if a tequila brunch would help.
- Yemekte ne var Marie? - Domuz budu.
- What's for brunch, Marie?
Bugün yemeği kaçırdın.
You missed brunch today.
Marie, yemeğimi kulüpte yiyeceğim.
Marie, I'm gonna have brunch at the lodge!
İsa yükseldi. Şimdi de sıra benim yemeğimde.
The Lord has risen, and now my brunch.
- Çılgın bir brunchta barmenlik yaptım. Çikolata şelaleleri, yüzen buzdan heykeller.
So, I just bartended this crazy brunch... with chocolate fountains and floating ice sculptures.
Kahvaltıya?
How'bout brunch?
Kumsalda kahvaltı!
Brunch on the beach?
Pazar günü kumsal kahvaltısı hariç.
Except for beach brunch on Sunday.
Kahvaltı güzeldi.
BRUNCH WAS NICE.
Ne zamandan beri kahvaltının yanında viski içiyorsun.
Since when is scotch a part of your nutritious brunch?
Sanki Ritz'de kahvaltı yapıyorum.
It's like brunch at The Ritz.
Dr. Miller, bakın gerçekten küçük bir nikâh ve siz inanılmaz bir patronsunuz, ben de çok kötü hissediyorum, onun için... yarın bir nikâh yemeğimiz var, sadece aileler ve yakın arkadaşlar için ve sizin orada olmanızı çok isterim.
It's a really small wedding, and you're an amazing boss and I feel bad about it. There's a wedding brunch tomorrow. It's only for family and close friends, and we'd love for you to be there.
Teknik olarak, brunch.
Technically, brunch.
Marcia'm ve kocası yarın öğle kahvaltısına geliyorlar.
My Marcia and her husband are coming for brunch tomorrow. He needs his rest.
"Marcia'm öğle kahvaltısına geliyor."
"My Marcia's coming for brunch."
Scott beni brunch'a götürüyor. Ben de hoşçakal demek istemiştim.
Scott's taking me to brunch at the Hunt club, so I just wanted to say goodbye.
- Brunch'dan sonra almazlar.
- Not after fucking brunch. Okay.
Baksana, yarın bir uğra şey, Pazar kahvaltısı için, Soruşturma planımız hakkında biraz daha konuşalım ne dersin?
Look, come over tomorrow for, uh, Sunday brunch, and, uh, we'll talk a little further about our investigative plan, huh?
Pazar günleri burada, brunch'lar da oluyor.
- They have a great Sunday brunch here too.
- Brunch ve briç.
brunch and bridge!
Brunch ve briç mi?
You're on!
- Brunch da mı?
Not even brunch?
- Hayır. Brunch da olmaz.
No, not even brunch.
Kadınlar Kulübü'nde kahvaltı ettim.
I just had brunch at the Women's Club.
Gerçekten etkileyici. Hanımla bir sürü yiyecek hazırladık. Neden çeteyi toplayıp brunch için bize gelmiyorsun?
Since the kids are getting along so well, why don't you and the gang come to The Boulders for brunch?
Bob ve Linda'yı özür dilemek için havuz kenarında kahvaltıya çağırdım.
I invited Bob and Linda for brunch so I could apologise poolside.
Michael, Sally Sitwell'le brança çıkmıştı.
[Man Narrating] Michael was having brunch with Sally Sitwell.
Sarah O'Brien Brunch ( geç kahvaltı ) seviyor, iki çocuk sahibi olmak istiyor.
Sarah O'Brien loves brunch, she wants to have two children.
Bu hafta sonu brunch'da dinlediğimden beri kafamdan... çıkmıyor bir türlü.
It's been stuck in my head ever since I heard it this weekend... at brunch.
Brunch'ı çok severim.
I love brunch.
Bir yığın sahte şeyle geçirmek zorunda olmadığım sürece en iyi vakitler brunch vakitleridir.
It's the best. As long as I don't have to spend it with a bunch of phonies.
Anne, Anneler Gunu'nu kahvalti yerine aksam yemeginde kutlasak olur mu?
Mom, would it be okay if we celebrated Mother's Day at dinner instead of brunch?
Cunku Lorraine beni, ailesiyle beraber kahvalti etmeye davet etti.
Just'cause, uh, Lorraine invited me over for brunch with her family.
Neden hepimiz beraberce kahvalti edemiyormusuz?
Why can't we all go to brunch together?
Pekâlâ, gidip Michael'in kiz arkadasiyla kahvalti etmem lazim ama geri dondugumde, soz veriyorum seni kendine getirecek bir sey bulacagim.
Okay, look, I have to go to brunch with Michael's girlfriend, but when I get back, I promise I will find something to snap you out of this.
Brunch.
Brunch. Brunch would be nice.