Bu imkansız Çeviri İngilizce
5,336 parallel translation
Ama bu imkansız.
But that is impossible.
Hayır, olamaz. Bu imkansız.
No, no, that's impossible.
- Bu imkansız
- That's impossible
Bu imkansız.
It's impossible.
- Bu imkansız.
That's impossible.
- Bu imkansız!
- This is impossible!
Bu imkansız.
This is impossible.
Bekleyin bu imkansız.
This is impossible.
Bu imkansız.
That's impossible.
Hayır, bu imkansız çünkü bunun için bana ya da yaptığım işe saygı duyulması gerekir.
No, that's always been impossible... because that would require respect for me or what I do.
Bu imkansız!
Oh... Oh, that's impossible!
Bu imkansız!
Captain Choi! It can't possibly happen!
Bu imkansız.
That won't do.
korkarım ki bu imkansız.
I'm afraid that's going to be impossible.
Ama bu imkansız!
But that's impossible!
- Bu imkansız.
That's unlikely.
Bu imkansız. 1 Kasım'dan önce alamazsın.
That's impossible. You won't receive it until November 1st.
Bunu ben de denedim, birçok kişi de denedi ama bu imkansız.
well, I've tried that and a Iot of people have tried it, it's impossible.
- Hayır, Signe bu imkansız.
- No, Signe, that's impossible.
Ama bu imkansız.
But that's not possible.
Bu imkansız çünkü benim inancım var.
It's not possible because I have my faith.
Bir Mosconi bu, ama bu imkansız.
It's... it... it's a Mosconi, but that's impossible.
Bu imkansız ama.
That's not possible.
Ne yazık ki bu imkansız. Şu Avrupa Birliği Zirvesi yüzünden herkes havaalanından şehre doğru geliyor.
It's impossible, everyone's coming in from the airport for the EU summit.
- Bu imkansız.
- it's not possible.
Bekle bu imkansız Dean.
Wait. That's impossible, Dean.
Bu imkansız.
This is hopeless.
Bu imkansız.
That's not possible.
Bu imkansız Başkanım.
That is impossible, Mr. President.
Sen bekar mısın? Bence bu imkansız.
I find that impossible.
Tatlım, senin bende kalman çok güzel olurdu,... ama Marty şu an orada, bu imkansız.
Darling, I-I would love for you to come stay with me, but with Marty there now, it's-it's impossible.
- Bu imkansız.
That would be impossible.
Bu fiziksel olarak imkansız!
B.O.B., seriously! It's physically impossible!
Yoksa bu işi alman imkansız Üzgünüm...
Or it'll be very difficult for you to get a job... sorry
O bölgede otobüs hizmeti yok. Taksiyle geldiğine dair herhangi bir kayıt da yok. Bu topuklularla bir bina öteye yürümesi bile imkansız.
There is no bus service in that area, there is no record of a taxi dropping anyone off, and there is no way that she walked more than half a block in those heels, which means she had a car.
Belki bu sabah saçma gelmiştir hatta hastanedeki doktorlar görmemiş bile olabilir ama seni vuran merminin gidişatına ve cildindeki yanıklara göre konuşursak kendi silahın dışındaki bir silahla vurulmuş olman imkansız.
Perhaps it was a bit crazy this morning, maybe the doctors at County even missed it, but the trajectory of the bullet that hit you, the burn marks on your flesh... basically there's no chance that you were hit by a bullet from any gun but your own.
- Bu imkansız.
- That's impossible.
Çünkü bu şartlar altında objektif olman imkansız.
Because it's impossible for you to be objective under the circumstances.
Bu çocuğa bakmamın imkansız olduğunu anlamak bu kadar uzun sürdü. Niye?
It took getting this far, to the fucking endgame, to realize it's... it's impossible.
Hiç yoktan iyidir. İkmal odasında hâlâ 7 tane 3-4 metrelik dev olsa da bu ateş gücüyle hepsini bir seferde kör etmek imkansız değil.
I think they're a lot better than nothing. even this may be enough firepower to blind them all at once.
Bunun olabileceğini düşünmek gerçekten bu kadar imkansız mı?
Is it really so impossible to imagine?
Onu üzüyorsun. Bu da parmaklarından birini kesmeden bu işi yapmayı imkansız kılar.
You're making her upset, which is going to make this impossible to do without slicing off one of your fingers.
Ya biliyorum, çünkü bu çok boyutlu şeyleri önceden kestirmek imkansız.
Because, ya know, this multidimensional stuff is quite unpredictable.
Bu turnuvaya, bir kişiye imkansız olduğunu düşündüğü şeyin mümkün olduğunu kanıtlamak için katıldım.
I joined this match to show one person I joined this match to show one person what he thinks is impossible can be done what he thinks is impossible can be done and I hope he can do it, too.
Bu test sonuçları bilimsel olarak imkansız.
These test results are unscientifically possible.
Bu düşünmesi imkansız bir gerçeklik olurdu.
That would be an unthinkable reality.
Bu manzaraya kendini kaptırmamak imkansız. Fakat kısa süre önce lazer göz ameliyatı geçirdim ve bu sebepten gözlerim çok hassas durumdalar.
It's impossible not be drawn to the views here, but I've just had laser surgery, and my eyes are quite sensitive.
İmkansız bu.
This is impossible.
İmkansız. Bu kadar ileri gitmek için hiçbir sebep yok.
Then theres no reason to go this far.
Bu hep olan bir şey çünkü hem polis olup hem randevulaşmak imkansız.
which is what always happens, because it's impossible to be a cop and date. amy, look.
Bütün öğretmenlerim bana artık geçmemin imkansız olduğunu söylüyor ama..... bu hafta sonu çalışmama yardım edersen biliyorum notlarımı düzeltebilirim.
All my teachers told me it was impossible for me to pass at this point, but... if you help me study this weekend, I know I can bring my grades up.