Bulamadım Çeviri İngilizce
9,679 parallel translation
- Tom. Tüm çulsuz çobanlar tarlada hayaller kuran tüm çiftçi çocuklar taralı koyu saçları olan katipler bile aşkı buldu bir ben bulamadım.
Every shoeless shepherd, every farm boy dreaming on a haystack, even every clerk with slicked back hair finds love, except me.
Anlıyorum ama işte burada, hiç göz atma fırsatı bulamadım.
I understand. But, uh, so is this, and I just didn't get around to it.
Bu sabaha kadar da bulamadım.
I didn't find her till this morning.
Hayır, henüz bulamadım.
Huh? No, no, not yet.
İşiyle ilgili hiçbir şey bulamadım.
I can't find anything on this job that she had.
- Henüz bir şey bulamadım. Ama şu ana kadar Newstart Horizons'daki kimse onları beraber görmemiş ve Niemann'ı da cinayete bağlayacak adli bir kanıt yok.
But so far, nobody at Newstart Horizons remembers seeing them together, and there's no forensic evidence that ties Nieman to the murder.
Kurbanlar arasında bir bağ da bulamadım.
I can't seem to find any link between the vics, either.
Manastırda huzur bulamadım ve üzüntüm öfkeye dönüştü.
I found no peace in the convent, and my sorrow turned to rage.
Gerçi ne yalan söyleyeyim, o cesareti kendimde hiç bulamadım.
And frankly I was never encouraged eh, I will not lie to you.
Yok, açıkçası beni anlayabilen, hissedebilen birini bulamadım.
I have never found someone who... who understands... who ultimately feels that...
Ona soyleme fırsatı bulamadım, cunku coktan ona bunca zamandır yalan soyledigimi ogrenmisti.
I didn't get a chance to tell him, because he had already figured out that I had been lying to him this whole time.
Hasta olduğumu öğrendiğimde evliliğimi aradım ama bulamadım.
When I found out I was sick, I looked around for my marriage and it wasn't there.
Herhangi bir şey bulamadım.
I found nothing.
Evet, ben de bulamadım.
Yeah, well, neither have i.
Halen buradayım çünkü şampanya var ve çıkışı bulamadım.
I'm here for the champagne and because I couldn't find my way out.
Hayır, henüz bir şey bulamadım.
No. I haven't found anything out yet.
Abinin ölümüne dair hiçbir kayıt bulamadım.
I can't find any record of your brother's death.
NIBIN'de arattım ama eşleşen bir silah bulamadım.
I ran them through NIBIN, and they don't match any weapon anywhere.
Ben de bulamadım, ama Ray'in davranışları yıllar içinde çok değişmiş.
Same here, but Ray's demeanor did change dramatically over the years.
Ben daha bir şey bulamadım.
Hey. I'm doing worse.
- Bildiğim kadarıyla o fark etmeden önce bulamadım.
Not before he realized that I knew.
Afrika çitası kostümü giymek istedi. Ama yapacak zamanı bir türlü bulamadım. Küçük kerata nereye kayboldu?
He wanted an African cheetah costume, but I just never found the time.
Ancak hiçbir şey bulamadım. Normal şartlarda böyle bir durumda içinde bir sürü küfür kelimesi geçen bir cümle kurardım ama çerçeve sayesinde bazı şeyleri aydınlatma imkanı buldum.
I ran it through AFIS, and I got nothing, which normally would make me want to say, like, five bad words in a row, but I was pulled out of the darkness by this frame.
Resmin kopyasını yapan kişi işinde çok iyiymiş. İzini bulamadım.
Your forger is good, untraceable.
Yaralarının açıklaması için güvenlik nedeniyle bir geri çağırılma bulamadım ama içimden gelen bir ses, şehir ve tarih olan o kağıdı kontrol etmemi söyledi.
Now, I couldn't find any safety recalls to explain her injuries, but on a hunch, I checked the cities and dates on that slip of paper that we found.
Evet onunla çok yakın arkadaş olduklarını rahatça söyleyebilir... ancak ben ikisinin birlikte bir yere gittiğini gören tek bir insan bile bulamadım.
It was convenient for him to say, yeah, they were best friends and they were best buds, but I never found one person that ever saw them go anywhere together.
- N'aber dostum? Küçük domateslerden hiç bulamadım ama büyüklerden aldım.
I couldn't get any of them little cherry tomatoes but I got some big'uns.
Buna hiç çözüm bulamadım.
I never got it out, you know?
Google'da bir şey bulamadım.
It gives no hits on Google.
Bandaj bulamadım.
No bandages.
Uyuşturucu bulamadım.
I couldn't find any.
Ona uyuşturucu bulamadığım için bağırıyordu.
He's screaming about how I couldn't score any crank for him.
Bu konu hakkında henüz bir kanıtım yok efendim ve Jerry Tyson'ın hala yaşadığına dair elle tutulur bir kanıt da bulamadık.
I don't have any evidence of it yet, sir, and we haven't found any actual proof that Jerry Tyson is still alive.
- Bulamadığım için kızgınım.
I'm mad that I can't find them.
Hiçbir şey bulamadım.
I found absolutely nada.
Anahtarını bulamadığımız kapıyı biliyor musunuz?
Do you know the room that we could never find a key for?
Kütüphane'deki okült bölümünü daha kimse bulamadı mı?
Has anybody found the occult section of the library?
Burada bir şey bulamadık ama parçacık hızlandırıcımı görmek ister misin?
Well, maybe the trip's not an entire bust. Want to see my particle accelerator?
Ay canlarım, bulamadınız birini, genç yaşta kuruyup gideceksiniz.
Darlings, didn't you find anyone? You'll wither up so young.
- Harper'ı bulamadım.
No luck finding Harper.
Her buluştuğumuzda "Daha cevabı bulamadın mı?" diye sorar bana.
Every time I see him, he asks, "Do you have the answer yet?"
Peki senin bulamadığın parayı, benim bulacağımı sana düşündürten nedir?
Well, what makes you think I can find the money when you couldn't?
Hatta bunlar için zaman bile bulamadın. Yapmak istemediğim bazı şeyleri de yaptım.
It's impossible to find time to do something you don't want to do.
Eğer bir anlaşma yaparsak FBI'ın, var olduğundan haberdar bile olmadığı için bulamadığı suçluları yakalamamızda bize yardım edecekti.
He told us, if we cut him a deal, that he could help us capture the kinds of criminals the FBI can't find because we don't know they exist.
- Onu hala bulamadınız mı?
- You have not found it?
Tracy i dün gece neden bulamadığımızı araştırıyordum.
I've got an answer to why we couldn't find Tracy last night.
Bir şey bulamadım.
I couldn't find anything.
Şöför kasabaya daha uzun bir rota bulamadı mı acaba?
Could the driver have taken a longer way back to the castle?
Hiçbir şey bulamadın mı?
You've got nothing?
Söyleyecek bir başka yalan bulamadınız mı?
Are you prepared to tell a different one?
Ama Hayden hâlâ bir Chimera. Henüz bulamadığımız iki Chimera daha var ve hâlâ tehlikeliler.
But Hayden's still a Chimera, and there's two more we haven't found yet, and they're still dangerous.