Carriage Çeviri İngilizce
2,058 parallel translation
Arabayı çevir!
Turn the carriage!
Arabayı götüremeyiz!
We can't take the carriage with us!
Çünkü o zaman her şey çözülecek ve sen de üstün başarı madalyası kazanacaksın.
'Cause then it would all fit together like a horse and carriage and you'd get the Queen's police medal.
- Rose, arabaya dön. - Dönmeyeceğim efendim.
- Rose, go back to the carriage.
Arka vagonda.
They're in the far carriage.
Arabayı çeken.
Pulling the carriage.
Arabayı çeken bir şey yok, Harry.
Nothing's pulling the carriage, Harry.
Onu kemerin altındaki arabasına binerken gördüm ikinci perdeden hemen sonraydı.
I saw him get into his carriage under the arches, it was after Act Two.
Arabası da kapının önünde duruyordu. Oradan geçen herhangi birisi, bu gerçeğe kolaylıkla tanık olmuştur.
His carriage parked in front of the door testified to the fact to anyone who passed by.
Araba bulabilirim dedin sanıyordum.
I thought you said you could get a carriage.
Sırtımızdaki yük haddinden fazla.
The carriage held but just ourselves.
Size arabanıza kadar eşlik etmeme izin verin.
Let me escort you to the carriage.
Biraz önce dört atımı ve arabamı ahıra gönderdim.
I've just stabled my four black stallions and my carriage.
Öldüğünde, araba bana kaldı.
When he passed, the carriage came to me.
Kardeşinizin arabasını aldı.
She took your brother's carriage.
Arabaya binebilir ya da arkadan sürüklenerek gelebilirsiniz.
You can ride in the carriage or be dragged behind it.
Araba bekliyor.
The carriage awaits.
Bir defasında babamın arabacısını kilitlemiş ve arabayı çalarak bir hanım arkadaşımla buluşmaya gitmiştim.
Well there was the time I locked up my father's coachman and took the carriage to meet a lady friend.
Dinle. Çantası hâlâ kompartımanda sanırım.
Listen, she's got some belongings still in the carriage.
Sedye getirin, çabuk!
In the carriage now!
- Sonra vagonda yürüdü mü?
Then he walks down the carriage? Yep.
İyi akşamlar. İşte arabanız madam.
Your carriage, Madam!
Sonra bebek Bebek arabasında
Then comes the baby In the baby carriage
Sevgili Anne, seni beklettiğim için ne kadar üzüldüğümü söyleyemem,... ama araba dışarıda.
My dear Anne, I cannot say how grieved I am to have kept you waiting, but the carriage is outside.
Yüreğini korku sardı, her an haydutlar arabanın üstüne atlayabilir, ve onu alçakca esarete geri döndürebilirlerdi. "
Fear gripped her heart, that, at any moment, ruffians would fly upon the carriage and return herto the ignominy of her captive state. "
- Üstü açık arabaları sevdiniz mi?
- Are you fond of an open carriage?
Araba seni posta arabasını yakalaman için bırakacak.
The carriage will take you to meet the public stagecoach.
Kelle, kupayı hazırla Emirgan'a gidiyoruz.
Kelle... Get the carriage. We are going to Emirgan...
Arabaya dönün.
Back on your carriage.
Hanımlar, aracınız bekliyor.
Ladies, your carriage awaits.
Neden ona daha fazla top sürdürmüyorsun?
Why don't you give him more carriage?
Ciddiyim ben. Neden topu daha fazla taşımıyor?
I'm serious, why don't you just give him more carriage?
Yumuşak adımların ve düzgün bir duruşun var.
Yeah, you have a smooth stride, great carriage.
Tam endişelenmeye başlayacağı sırada, Ben güzel bir faytonun içinde gözükeceğim, bizi büyülü bir yere götürecek, ve harika bir akşam yemeği yiyeceğiz, profesyonel bir viyolonselciyi dinleyeceğiz.
Just as she is starting to freak out, I show up in a horse-drawn carriage, which takes us up to Whitman's Bluff where we eat a catered dinner and listen to a professional violinist.
Biliyorum bir fayton olması gerekiyordu ve..
There was supposed to be a horse-drawn carriage and...
Böldüğüm için üzgünüm ama at arabalarının yerine park ettim.
I'm sorry to interrupt, but I'm parked in a horse and carriage zone.
Finans bölgesinde at arabasıyla gezebiliriz.
We should take a carriage ride around the financial district.
Dükkan hırsızlığından yakalanmış ve at arabalarında kaçak seyahat etmekten çok hoşlanırmış.
He got busted for shoplifting and then he got picked up for joyriding in a stolen carriage.
At arabası mı?
Carriage?
Atı ve üzerindekileri çaldı.
He took both the horses and the carriage.
Bak, merak ediyorum da faytonu iki saatliğine ödünç alabilir miyim?
So, look, I was wondering if I could take your carriage out for about two hours.
Aslında, ben faytonu kendim alabilir miyim diyordum?
Actually, I was kind of hoping i could take the carriage out.
Ama bu bakıcı robot Dünyanın en son teknolojisine sahip.
On a black pumpkin carriage, too. Wh-What?
Çiçek Sepeti kulübünde dans ediyordu.
She was dancing in the Flower Carriage club.
Olabilecek en müthiş yerdesin!
( carriage approaching ) You're in the most amazing place ever!
Bir tek fayton gezisi eksik kalmış.
You know, the only thing missing is a carriage ride.
Fayton gezisi mi?
Wait, a carriage ride?
Kullandığı balonun taşıyıcısının kenarına geldi.
He stepped up onto the edge of the carriage in which he was riding.
Canavar gibi araba.
A heck of a motor carriage.
At arabalarına da bayılır.
She also loves carriage rides.
At arabası satmıyorsun, değil mi?
You're not selling a carriage, are you?