Cellat Çeviri İngilizce
507 parallel translation
Fantomas hayatta ve özgür! Müthiş gerçek, ölüm cezasına çarptırılmış olan Gurn'un bu sabah yapılacak önemli infazından birkaç dakika önce Jante Hapishanesi'nin İnfaz bölümündeki büroda hazırlık yapan cellat tarafından yanlış kişiyi infaz edecekleri farkedilince ortaya çıktı.
A prodigious fact has just occurred this morning in the office of the Clerk of the Court of the prison of Jante, at the time when the hangman was about to prepare the murderer Gurn sentenced to death, that is some minutes before key execution.
" Cellat Rasmus!
" Well, Rasmus the Executioner!
"Cellat Rasmus, günahlarını itiraf etmesi için ipi biraz gevşet de nefes alsın."
"Let her catch her breath, Rasmus the Executioner, and loosen the screw a little at a time, as she confesses her sins."
ELİ SCHLAGER cellat
ELI SCHLAGER Executioners
Baş cellat. Neredeyse beni de infaz ediyordu! Onları aldım...
And this, this is Chauvin, the high executioner, who almost executed me!
- Cellat mı?
- Hangman?
Cellat ne oluyor?
What's a hangman?
Ben de bir gün cellat olabilir miyim?
Can I become a hangman someday?
Cellat bir cezalandırıcıdır, kafaları ustalıkla uçuran bir adamdır.
A hangman is an executioner, the man who takes heads off skilfully.
Ben de tam sana Muhteşem Peter ve Korkunç İvan'ı ve cellat olan diğer Rus çarları ve çariçeleri anlatan bir kitap okuyacaktım.
I was about to read to you... of Peter the Great and Ivan the Terrible... and other Russian tsars and tsarinas who were hangmen.
Sanki bizi cellat için hazırlıyorlarmış gibi geliyor bana.
I just feel as though I'm being made ready for the executioner.
Söz verdim, her kim askeri izinle yolsuzluk yaparsa cellatın ipi ile cezalandırılacaktır.
Will you promise to stop the traders? You have this promise, that any man who interferes with a military permit will make the acquaintance of the hangman.
Buradaki sürgün Çek hükümeti cellat Heydrich'in cesurca infaz edilişiyle... Nazilerin yapabildikleri kadar vahşice ülke genelinde barbarlıklarını sergileyerek. toplu kıyımlara neden olacağını beklemektedir...
The Czech government in exile here informs that the daring execution... of the hangman Heydrich is expected to be followed by a nationwide bloodbath... as savage as only the Nazi barbarians can be.
Kendime tekrar tekrar diyorum ki... bu adam, her kim olursa olsun... "Cellat" ı öldüren, büyük bir vatanseverdir... bir kahramandır!
I say to myself, again, and again... this man, whoever he is... whoever executed "the Hangman", is a great patriot... a hero!
Beyninin sigortası atmış ve cellat olmak istemiştir.
His brain might snap and he'd want to be executioner.
Hakim, jüri ve cellat.
Judge, jury and executioner.
Cellat Düzlükleri, Hassayampa.
Hangman's Flats, Hassayampa.
Cellat!
Executioner!
Onun pisliğini temizlemek için cellatın ilmeği daha iyi olacaktır.
For the scum that he is, the hangman's noose will be better
- Yargıç, jüri ve cellat olmaya çalışasın diye değil.
Not for trying to be judge, jury, and executioner.
- Yeryüzünün Hükümdarlığının bedeli kendi cellatım olmak!
Yes, my lord. To be lord of the earth and my own executioner.
İkinci olarak da, asılmak üzere olan bir adamı asılacağı ipin boyutu, konumu ve kuvveti hakkında bilgilendirmeniz cellatı ya da adamın asılacağı gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Secondly, by informing a man about to be hanged of the exact size, location and strength of the rope you do not remove the hangman or the certainty of his being hanged.
Daha önce hiç cellat ipi gördün mü?
Did you ever see a hangman's knot before?
Cellat Ağacı.
Hangman's Tree.
Sevgili Lady Anne, cesur prensinizin zamansız ölümünden diğerleri de en az cellat kadar sorumlu değil mi?
Gentle Lady Anne... is not the causer of the untimely death of your brave prince... as blameful as the executioner?
Cellat ve yardımcısının, mahkumun ağırlığından emin olmak için yaptıkları.
The way the executioner and his assistant make sure of the weight of the prisoner.
Bayan Plimsoll, ne cezbedici bir görünüşünüz var. Darağacında bekleyen cellat gibisiniz.
Miss Plimsoll, how alluring you look, waiting like a hangman on the scaffold.
Silver City'li cellat?
The hangman from Silver City?
Cellat değilseniz, burada işiniz ne?
No. If you're not the hangman, what are you doing here?
Kendimi yargıç, jüri ve cellat yerine koydum.
I set myself up as the judge, the... jury and the... executioner.
Hatta cellat çok sağlıklı durumda.
The executioner is a fountain of health.
Biz cellat değiliz!
We are not executioners!
CELLAT
EXECUTIONER
Bana bir cellat verilsin, idamımın yöntemini sadece ona söyleyeceğim.
To be given an assassin to whom i shall tell the method of my execution.
Bana bir cellat tayin edeceksiniz ve hangi yöntemle öleceğimi sadece o ve ben bileceğiz.
Simply that you are to assign me my assassin, but only he and i will know the way that i'm to die.
1909 yılında Alaska'da, kendini yargıç, jüri ve cellat yerine koyarak birini öldürdün...
In 1909, in Alaska, you appointed yourself judge, jury and executioner and killed one...
CELLAT
THE EXECUTIONER
- Cellat bu! - Hadi!
The executioner.
Bir kafe ya da sinemada görsem bir cellat diyemem.
If we met in a café, I'd never suspect.
Cellat olmak isteyen sen misin?
You want to be an executioner?
Ama burada bir cellat olduğun yazmıyor.
But it doesn't say anywhere that you're an executioner.
Malaga'da boş bir cellat kadrosu varmış.
There's an opening in Málaga.
- Mümkün değil. Asıl cellat o.
He's the real executioner.
- Affedersiniz, bu cellat mı?
- Is that the executioner?
- Evet Amadeo, cellat.
- Amadeo, the executioner.
- Ben cellat olamam.
I can't be an executioner!
Ve bu da Amadeo! Cellat.
This is Amadeo, the executioner.
- Sadece Cellat kurtarabilir.
- We must help him get out of Bastille.
Son bir şey. Al bunu. Cellat tarafından talep edilen para.
Then take this purse, give it to the executioner on Rue de la Fermry.
Fazla çaktırmadan hemen arkana bakarsan Gillette'i görebilirsin. Cellat kılığında gelmiş.
If you look left, just behind you, as casually as possible, you will see that idiot Gillette dressed appropriately enough as an executioner.
Bir başka cellat bulmak için üstlerimle konuşmayı deneyebilirim. Evet, tabi. Aynen!
Exactly.