English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ C ] / Cells

Cells Çeviri İngilizce

5,173 parallel translation
Çünkü kurşun vücudumuza girdiğinde büyüyüp gelişmek için hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu bakır ve demir gibi metalleri taklit eder.
Because when it gets into our bodies, lead mimics other metals, like zinc and iron, the ones our cells actually need to grow and flourish.
Kurşun hücreler arasındaki iletişimi sağlayan nörotransmitterleri de engeller.
Lead also blocks neurotransmitters, the communication network between the cells.
Adli tabip Turner'ın sırtında ve dinozor kalıntılarında epitel hücreler olduğunu, katilin DNA'sı bulunacağını düşünüyor.
M.E. thinks there's epithelial cells on Turner's back and at the dinosaur remains, so it looks like we got the killer's DNA.
Beyin hücrelerimin hepsi öldü!
My brain cells are all dead!
Mahkumların hücresinde öylece oturup rahat bir hayat sürüyorlar. Bizim kesemizden yiyip içiyorlar.
Your prisoners have been sitting in their cells, leading the life of Riley, eating, drinking at our expense.
Yağ hücrelerindeki toksinleri serbest bırakır.
Releases the toxins in your fat cells.
Bu arada, biz size yapılan suçlamaları değerlendirirken, sizi hücrede tutalım.
In the meantime, we'll hold you in the cells while we consider the charges levelled against you.
Şimdi seni karakolda hücreye tıkıp nasıl oluyormuş göstereyim mi?
How about I take you down to the cells at the station and show you exactly how that feels?
Tık onları hücreye.
Put them in the cells.
- Tık onları hücreye.
Put them in the cells.
- Çavuş, Bay Bakewell'i hücreye götürür müsünüz?
Sergeant, would you please take Mr Bakewell to the cells?
- Ceplerine cevap vermiyorlar.
Can't get them on their cells.
dedi hücreler. "
Say the cells
Evet ama kadınlara verilen kullan at telefonlar kişisel kullanım için, tıpkı Barb'ın öldürülmeden önce aradığı telefon gibi.
Yeah, but the women are given burner cells for personal use, just like the one that Barb called before she was killed.
Bunun, hücrelerden yapılmış organik bir çip olduğunu düşünüyorum.
I believe this is an organic chip built out of cells.
Bu herbirimizin içinde taşıdığı bedenlerimizin hücrelerine kazınmış ve Dünya'daki tüm canlıların okuyabildiği bir dilde yazılmıştır.
It's a message that every one of us carries inside, inscribed in all the cells of our bodies, in a language that all life on Earth can read.
Bir insana zorla izlettiriyorlardı bir paranormal, ortaçağdaki gibi bir sandalyede bağlıyken kök hücrelerini alıyorlardı.
The human is forced to watch as the paranormal is strapped into this medieval looking chair that harvests their stem cells.
Aberant, yabancı hücreler, nükleer pleomorfizm.
Aberrant, foreign cells... nuclear pleomorphism.
Hücre yapılarıyla oynanmış.
Although the cells are corrupted.
Yapılarıyla oynanmış hücreler kısmını duymadın mı?
Uh, did you not hear the part about corrupted cells?
Uydularımız eski hükümet meselesidir. Konfederasyonun hackerlar tarafından kontrol edilmesinden korsan olmuş Ve arasında iletişimi sağlamak için mobil düğümlere dönüştürülür.
Our satellites are ex-government issue that had been pirated away from the Confederation's control by our hackers and reconverted into mobile nodes for communication among the cells of the organization.
Bu mesajın üstüme ulaşabileceği tüm hücrelere iletilmesini istiyorum.
I need this message to be relayed to all the cells that it might reach my superior.
Nasıl olacağını size öğreteceğim benim dahi beyinim sinir hücrelerinin dürtüleriyle!
I can teach you how to transmit my genius brain impulses to your nerve cells!
Beyinlerimiz nöron denilen hücrelerden oluşmuştur.
Our brains are made up of cells called neurons.
Bu hücrelerin sinaps denilen sinir uçları vardır.
These cells have nerve endings called synapses.
Çeviren : Alfarinne. İyi seyirler.
♪ Elementary 2x18 ♪ The Hound of the Cancer Cells Original Air Date on March 13, 2014
Sanırım kanser hücreleri sağlıklı olan hücrelerden farklı bir gaz salgılıyor.
Apparently cancer cells give off different gasses than healthy ones.
Bu eyalette hapislerde ya da mezarda çürüyen insan enkazı bıraktın ardında.
A trail of human wreckage you've left rotting in jail cells and cold graves throughout this state.
Büyük taşıma kaplarından birine koyayım.
Put him in one of the mass holding cells.
İnsanlar embriyor için çıldırıyorlar. Hücreler için!
People are going crazy over embryos... cells!
Şimdi, hanımefendi, siz de aynı yere dokunsaydınız,... hücrelerimden bazıları size geçmiş olurdu.
Now, ma'am, if you were to touch it in the same place, a small trace of my cells may end up on you.
Bir obje ele alındığında ya da dokunulduğunda cilt hücreleri yoluyla transfer olan DNA'dır.
DNA that is transferred via skin cells when an object is handled or touched.
Bir kişi her gün kaç cilt hücresini yayar?
And how many skin cells does a person shed every day?
Yaklaşık 400 bin deri hücresi.
Approximately 400,000 skin cells.
Şimdi bu kitabı böyle elime alırsam,... ve size elimle böyle verirsem, hücrelerimi transfer etmiş oluyor muyum?
Now, if I handled this book... And I hand it to you... Am I transferring cells?
Bu şekilde hücreleriniz transfer olur.
Yes. That would transfer your cells.
Bunun en iyi yolu cildinizin en üstündeki ölü tabakayı kaldırmak olurdu.
Well, the best way would be to remove the top layer of dead cells on your skin.
Seni de o hücrelerden birine atmama ne dersin?
So how about I throw you in one of them cells?
Hücrelere yerleşme biçimini, kendi DNA'sını kopyalamasını düşünsene.
I mean, the way it could make its way into cells, replicate its DNA,
T - hücreleri var.
He's full of T-cells.
Kök hücreye ihtiyacım var.
I need stem cells.
Hapishane hücremde onunla karşılaşmıştın ama sonra artık bana o yüzü tarif edemeyecek ve boğazı yarık bir halde bulundu.
You met him, in my cells, and yet, then, he is found with his throat cut, unable to describe that face to me further.
Şimdi, boğulma gerçekleşirken, ciğerlerdeki kan hücreleri bozulur ve bir köpük tüm hava yoluna yayılır.
Now, as drowning occurs, the, uh, the... the blood cells in the lungs, they break down, and a foam is forced all the way up through the air passage.
Bir kadın... - Hücremizdeki kadın, bunu yapabilir mi?
Is a woman... that woman in our cells... is she capable?
Madam, bana yardım edip içeri taşıyanlar onlardı, fakat yine de size bir kez daha borçlu gibi gözüküyorum.
Madam, there are those who would have me drag you to my cells by your ankles, and yet it seems that I am in your debt once more.
Tüm hücrelerinizi doldurarak, kötü olanın avına düşebilirsiniz ve dünyada gerçekten iyi olan insanların huzurlu bir şekilde bu sokaklarda yürümesine izin verebilirsiniz.
You might hunt out villainy with ease, fill your cells, and allow the good people of this earth to walk forever unmolested.
Senin Bioman'in ise kök hücreler ve farklı parçalardan oluşmuş bir ölüm makinesi.
Your bioman is a killing machine made up of stem cells and spare parts.
Bunlar yakıt üniteleri değil.
Those aren't fuel cells.
Hücrelere sokun şunu.
Get'em in the cells!
- Hücrelere.
Cells.
- Pekala, mutant hücreleri.
- Okay, mutant cells.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]