Cherokee Çeviri İngilizce
345 parallel translation
Ben iki sene önce Cherokee İlçe'sinden geldim.
Well, I come out from Cherokee County myself about two years ago.
Cherokee İlçesi.
- Cherokee County! Gee! - Oh, boy!
- Connie'nin ailesi Cherokee İlçesinden.
- Connie's folks are from Cherokee County. - Well, you don't say!
15 dakika sonra 16. Cadde ile Cherokee Caddesinin birleştiği köşede buluşalım.
I'll meet you at the corner of 16th and Cherokee in 15 minutes, right?
Bu "Cherokee". Dinlemek isteyen var mı?
This is "Cherokee." Anybody wanna hear this record, huh?
Pek sayılmaz, sekizde birim Çeroki, geri kalanım İskoç ve İngiliz.
Not quite, I'm an eighth Cherokee and the rest Welsh and English.
Çeyrek bir Çeroki, eski bir Komançi hilesini nereden bilsin? Onlar geceleri en iyi atlarını yanı başlarına bağlayarak uyur.
What does a quarter-breed Cherokee know about the old Comanche trick of sleeping'with his best pony tied right by his side?
Çerokili kızıl derili bir hatundan daha güzel bir şey olmadığını sen söyledin.
Pa, you said yourself there ain't nothing prettier than a Cherokee squaw.
Kızılderili büyükannen, saf kan Çeroke miydi?
Your Indian grandmother, she was a full-blooded Cherokee?
Seni Campbell Cherokee Makinaları işine vereceğiz.
We're putting you on the Campbell Cherokee Tool account.
Campbell Cherokee... Vaktimin yarısını Houston'da geçireceğim.
Campbell Cherokee - I'd be in Houston half the time.
Cherokee yerlisi bir şaman vermişti bunu, bunu takarsam insanların aptalca sorular sormayacağını söylemişti.
It was given me by a Cherokee medicine man, who said, if I wore it, people wouldn't ask me fool questions.
Yarı Çeroki'ydi.
Part Cherokee.
Cherokee bölgesine gidene kadar, deri ticareti yapıp, oradan oraya gezdi durdu.
Bouncing from place to place, trading in skins, until he came to a Cherokee tribe.
- Mavi Çocuk safkan Cherokee'dir.
Well, Blue Boy here is a full-blooded Cherokee.
Yani... kötü Kızılderililer orada, Shoshone, Blackfoot, Cherokee.
Mean bad Indians out there - Shoshone, Blackfoot, Cherokee.
Safkan bir Cherokee.
He's full-blooded Cherokee.
- Yarı Çerokiyim de.
- I'm half Cherokee.
Cherokee, ha?
Cherokee, huh?
Benim bir çesit Seroke Sefi oldugumu saniyor.
You know, she thinks I'm some kind of a Cherokee chief.
- sonra Cherokee Kuşağı Koşusu'na girdim.
- and made the Run into Cherokee Strip.
Cherokee Kuşağını beyazların yerleşimine açmışlardı.
When they opened the Cherokee Strip to white settlers.
Dünya tarihinin en büyük at yarışıydı evlat... ve dünyanın en büyük ödülü... Cherokee Kuşağıydı.
It was the greatest horse race in the history of the world, boy... and for the greatest prize... the Cherokee Strip.
Cherokee olan sensin.
You are Cherokee.
"Gerçek bir Cherokee nerede olursa olsun evrenin merkezinde olduğuna inanır." demişti.
Uh, he told me that a true Cherokee believes... that, wherever he is, he is at the center of the universe.
Artık bir Cherokee değilim.
I'm no longer a Cherokee.
- Sen Cherokee'sin.
- You are Cherokee.
Cherokee olurduk!
Cherokee.
Daha sonra, kısa süre sonra ben ve bir piyanist birlikte Cherokee üstünde çalışmaya başladık.
After that, a little later on me and the piano player, we got together and we were working on "Cherokee."
Cherokee köprüsü.
The bridge of "Cherokee."
Laf lafı açıyordu ve bir anda konu tam kan çeroke olan annemin Amerikan yerlisi olmasına geldi, sayın yargıç.
Well, one thing led to another and somehow it comes out that my mother was a Native American a full-blooded Cherokee, Your Honor.
İkisi de avaz avaz bağırdı ve... annem ağladı... ve babam cipi kullanamayacağımı söyledi.
They just yelled a whole lot and my mom cried and my dad said I couldn't drive the Cherokee.
- Kes sesini! Bu Cherokee.
It's Cherokee.
Cherokee! - Cherokee! - Kurt!
Cherokee!
- Kurt! - Cherokee! Cherokee!
Cherokee!
- Savaşta uğur için takıyorum.
It's Cherokee. I wear it for good luck in battle.
Sizi Cherokee ve 14. Cadde'den Antik Mart'a nasıl gideceğimizi sormak için aramıştım.
I called to ask'how we get to the Antique Mart from Cherokee and 14th Street.'
- Çeroki demek istedim.
- I meant Cherokee.
Cherokee. 9 model Cherokee.
Cherokee.'94 Cherokee.
Cherokee sapağı kaçırmış, arabaya toslamış.
Cherokee missed the runway, slammed into a car.
- Tek arabamız var. Mavi Cherokee.
- We have one car, the blue Cherokee.
Evlendik, dünyayı Cherokee gözleriyle görmeye başladım, Doğa Kanunu'nu anlayana kadar.
We married and I began to see the world through Cherokee eyes, till I came at last to understand the Way.
Pekala Cherokeeler, Tanrı onları bu tepelere yerleştirdiğinden beri burada yaşadılar.
Well, now the Cherokee have lived in these hills since the Doda put'em there.
Ama sonra beyaz adam geldi, Cherokeeler onunla kağıt üzerinde anlaştı.
But then the white man come and the Cherokee made a paper treaty with him.
Sözler, Cherokeelerin evlerini bırakmasını söylüyordu, ve uzak batıya gitmelerini. Devletin onlar için başka toprakları vardı.
Now the words said the Cherokee had to give up their homes and move far west, where the government had other lands for them.
Cherokeeler durumu anlamaya çalışırken, askerler büyük eski vadiyi bulup silahlarıyla etrafını kuşattı, Cherokeeler'i ise sanki sığırlarmış gibi çemberin içine çektiler.
While the Cherokee were trying to understand, the government soldiers found this big old valley and ringed it in with their guns, and drove the Cherokee in there just like cattle.
Bu durumda Cherokeeler'e bir şey kalmadı, değil mi?
Now the Cherokee, they had nothing left, did they?
İlk başta, sadece çok yaşlı ve çok küçük olanlar ölüyordu, askerler durarak, Cherokeelerin ölülerini gömmelerine izin verdiler.
At first, it was just the very young and the very old, and the soldiers stopped to let the Cherokee bury their dead.
Cherokeeler, ölülerini vagonlara koymadılar.
The Cherokee would not put their dead in the wagons.
Kafasız Cherokee, dişlerimin yarı hakkı için bir gümüş dolar bahis oynuyor.
Dumb Cherokee!
Cherokee Kabilesi'ndensin.
You're Cherokee.