Chestnut Çeviri İngilizce
526 parallel translation
Kestane rengi çiçeklerin arasında gözden kaybolana dek izledim seni.
I watched you till you drove out of sight among the chestnut blossoms.
Baharda Paris kestane çiçekleri arasında.
Paris in the spring with all those chestnut blossoms.
Kestane ağaçlarının altında, köylü demirci duruyordu.
Under a spreading chestnut tree The village smithy stands
Güneş altında koşan genç bir atın bağrı nasıl altın renginde ve bakır gibi parlar?
You know how bright and coppery and gold-like a young chestnut horse is running in the bright sun?
Büyükbabamın altında durduğu o yayılmış kestane ağacı?
And that spreading chestnut tree under which Grandfather is standing?
Tüm şüphelerim... ve Thornfield'in üzerinde dolaşan tüm kara bulutlar... ortadan ikiye yarılan kestane ağacı gibi... yok olmuşa benziyordu.
All my doubts, and all the grim shadows that hung over Thornfield seemed to vanish... shattered like the riven chestnut-tree.
Bir de kestane.
And chestnut.
Sid, şuradaki atı görüyor musun?
Sid, see that chestnut over there? She looks lame.
Philadelphia'da bir bilardo salonunda çalışıyor. 1700 Chestnut Sokağı.
Working in a Philadelphia pool hall. 1700 block on Chestnut.
Yarışın favorisi, Chestnut King gibi görünüyor.
In a handicap, Chestnut King looks like an odds-on favourite.
Bu herifin dünyadan haberi yok. Chestnut King beş para etmez.
That guy doesn't know what he's talking about.
Birkaç yıl önce Tijuana'da sütçü beygirlerine bile geçilmişti.
Chestnut King's a dog. He was losing races to cow ponies years ago in Tijuana.
Chesnut Hill askere alma merkezine katılmış.
Held at Chestnut Hill recruiting station.
Söyleyemem, fakat evden birkaç mil uzaklıktaki Chesnut Hill askere alma merkezindeymiş.
I can't tell you, but he was at Chestnut Hill recruiting station a few miles from home.
Biri kestane rengi olan şu senin daha önce değiştirmiş olduğun... at nalı uygun bir yerdeydi.
Some of them belonged to that there chestnut you were riding. That one with the cast-off horseshoe.
Kadın ruhu kestane gibidir.
The female soul is like a chestnut.
Günaydın, kestane satıyorum.
I am the chestnut merchant, I call by once a year.
- Nemli kestane ağaçları kokusu.
- It's the damp chestnut trees.
Bay Henderson'ın kestane rengi Arap aygırını sonunda geçen hafta alabildim.
Last week I finally bought Mr. Henderson's chestnut Arabian stallion.
Çok açık ki ; vakaya hiç de ışık tutmayan, basit bir kestane yaprağı.
A chestnut leaf that sheds no light on an affair that is straightforward.
Ya Abruzzi, kestane ormanları ve nehir ne olacak?
What about the Abruzzi, and the chestnut woods and the river?
# Kestane tohumları çiçek açtı
Flowers bloom from chestnut seeds
Gerçek meyveli çilek reçeli, kestane ezmesi.
Honey, strawberry jam with real fruit, chestnut spread.
Manu kestane ezmesini sever!
Manu likes chestnut spread!
Onu görmeliydiniz, o zavallı koca adam bir kestane ağacının altına serilmişti vücudu acı çekiyordu ama aklında daha fazlası vardı.
You should have seen him, that poor great man, stretched out under a chestnut tree, suffering in body but even more in mind.
Buranın havası biraz nane.
This here is lovely hot-chestnut weather.
"O büyük kestane ağacının altında, köyün demircisi duruyordu."
"Under the spreading chestnut tree, the village smithy stands."
Büyük bir kestane ağacının altında evleneceğiz.
We'll get married under a big chestnut tree.
Siz de gelmiş bana... kadının dilinden söz ediyorsunuz.
Let me trap thee! And do you tell me of a woman's tongue... that gives not half so great a blow to hear... as will a chestnut in a farmer's fire?
- Kestane ağacının dalı.
Chestnut. No.
"Chestnut brown canary..."
"Chestnut brown canary..."
Bir kestane kızartma hindi için ruhumu satmak istiyorum.
I would sell my soul for a a roast turkey with chestnut.
Bir çınar ve bir kestane.
A plane tree and a chestnut tree.
Bir çınar ve bir kestane ağacı.
A plane tree and a chestnut.
Ben çınarın altında otururdum, o da kestane ağacının altında...
I sat under the plane tree and he sat under the chestnut.
Biri kestane rengi, öteki de gri olsun.
One in chestnut brown and one in gray.
Boyu 1.78, saçları kestane rengi, mavi gözlü.
Five feet ten, chestnut brown hair, blue eyes.
Krema... elma, kestane.
Crèmes- - apple, chestnut.
Kestane püresi beni ikincilerimdendir.
Chestnut purée is one of my vices.
Ribbon adındaki kestane rengi ata bindim.
I rode this chestnut one that was named Ribbon.
Kestaneciyi ve dilenciyi getirin!
Bring that chestnut vendor beggar here
Sen kestane satıcısı değilsin
You're not a chestnut vendor
Tek bir kestanem bile... 10 kişiyi öldürmeye yeter siz ikiniz birar tane yediniz!
My chestnut... can kill ten persons Both of them have taken one each
1000 Chestnut at 9 : 18 X.
1000 Chestnut at 9 : 18 X.
Hayır, hayır. Galiba Chestnut'tı.
No, no- - I think it's Chestnut.
Docteur Payot marka, kestane. "
One Docteur Payot, colour chestnut. "
Chestnut ve 10. caddelerde tıkanıklık var...
These streets a Chestnut and tenth there are just jamed with both people...
Chestnut'un güneyinden çevreyoluna kadar taranmasını istiyorum.
I want to sweep from Chestnut South to the bypass.
Çok kötü, çünkü dubbicuyu sevdiyseniz, kestaneli klougu da seversiniz.
Too bad, because if you like dubbicu, you'll like kloug with chestnut.
Ve şimdi at kestanesi.
... the horse chestnut.
Of, yine mi gelmiş bu?
No, not that old chestnut again?