Cigars Çeviri İngilizce
1,153 parallel translation
Kadınların çoğu, purodan hoşlanmazlar.
See, a lot of women, they don't like cigars
İstediğin kadar puron olacak, Yano!
You'll have as many cigars as many you want, Jano!
Spagetti yapabilirim. Baba'nın purolarını içmene izin veririm.
I'II cook you spaghetti, I'II let you smoke daddy's cigars...
Sigara, puro, alkolsüz içecek?
Cigarettes, cigars, soft drink?
İlk önce, bu şeyleri havada açık pilot kabininde ateşlemeniz gerekir.
- Well, in the first place, you've got to light those things in the air in an open cockpit. - Smoke cigars.
- O'na puro getirmiştim.
- Brought him some cigars.
- Puro mu?
- Cigars?
Barmen, puro.
Bartender, cigars.
Puro tüttürüyor, viski içiyor ve kapıları çarpıyor.
Puffing cigars, drinking, and knocking on doors.
Üç tane kasaba dolaşmak zorunda kaldım ama ihtiyacımız olan tüm dinamiti aldım,... artı bir sürü sigara.
I had to go to three towns but I've got all the dynamite we need, plus plenty of cigars.
Bunlar sigara külleri. Buradan da katilin sigara içtiği sonucuna varabiliriz.
These grains are tobacco ash from which we can tell he smokes cigars.
Eldivendeki tütün kalıntıları tütünün bir Havana sigarasına özgü olduğunu gösteriyor.
The traces of tobacco on the glove are peculiar of Havana cigars.
Tüm bunların anlamı, adamımızın gayet şık giyindiğini, sigara içtiğini ve sol elini kullandığını biliyoruz.
That means that we now know he's a man who smokes cigars, who dresses with elegance and who is left handed.
Bir kutu puron benden.
I'll settle for a box of cigars.
Eğer başarırsam bana bir kutu puro sözü vermiştin, değil mi?
You promised me a box of cigars if I pulled this off, right?
Çünkü ben, uh, buraya gelirken biraz püro olmak için yiyecek mağazasına uğradım, ve fark ettim ki, kapalı ve polis arabaları etrafta.
'Cause I, uh, stopped by the grocery store on the way here to pick up some cigars, and I noticed it was closed and the cops'cars around.
O işe yaramaz adamla sigara bile içilmez.
Some worn-out tin star wouldn't rate cutting'your cigars.
- Puro içer misin?
- Do you gentlemen smoke cigars?
Puro içer misin?
Do you smoke cigars?
Ve bu puroları gönderdi. Saygılarıyla.
And these cigars with compliments.
Hollandalılar iyi puro yapıyorlar, öyle değil mi?
The Hollanders. They make good cigars, no?
- Bazı purolardan bile beterler.
Worse than some cigars.
Bize iki tane puro alsana Tom.
Tom, go get us two cigars.
Thomas'tan da kötüsün, üstelik puro kokuyorsun!
You're worse than Thomas, and you stink of cigars!
Puro mu, kadınlar mı?
cigars or women.
Puro.
Cigars.
Purolar yok.
Oh-oh! No cigars.
Puroları mı? Evet.
- His cigars?
Benson, Bay Buckner'in bavulunu saat altı gibi buraya getirdiğini söyledi.
- Yes. Benson said he dropped off Mr Buckner's suitcase here at 6 o'clock but no box of cigars.
Puroları sormanız çok garip.
It's just funny you're asking about cigars, that's all.
Telefon kaydında zor da olsa, puroların torpidoda olmadığını anlayabildik.
On that telephone tape, you could just barely hear, "Cigar case missing, no cigars in the dash."
Ve siz birilerinin, kutunun araba giderken açılmasını, garantiye almak istediğini düşünüyorsunuz.
Oh, so you thought that someone wanted him to open a box of cigars while he was still in the car, I suppose.
Neden bu purolar bu kadar önemli.
- Why are you so interested in cigars?
Daha önce buna benzeyen puro gördüğümü hiç sanmıyorum.
Never saw cigars quite like this before.
Bir valiz, palto ve bir puro kutusundan başka hiçbir şey görmediğini... söyledi.
He said there was nothing else in that car except a suitcase, a coat and a box of cigars.
Kaç Puro kutusu vardı burada?
How many boxes of cigars were there?
Sonra Bay Logan'ın puro kutusunun çalınması.
Yes, and Mr Logan's cigars being stolen.
- O kutuyu nereden buldunuz? - Sekreterinizden aldım.
Where did you get that box of cigars, Lieutenant?
- Sigara aldım, içer misin?
I bought cigars. Do you want one?
Yapan ben olsaydım, mutlu olurdum.
Sir, if it was me, I'd pass out cigars.
Baylar, kütüphanede konyak ve puro var.
Gentlemen, there's brandy and cigars in the library.
Bana bir sigara verebilir misiniz?
Can you spare one of them cigars?
Kendi kararını verebilir. Sigara ya da diğer konularda.
And capable of making up his own mind about... cigars or whatever.
Bir kutu da puro getirebilirsin.
You might bring a box of them cigars, too.
Bazıları sigara içer bazıları pipo.
Some smoke cigars, some smoke pipes.
Şimdiki purolar bok gibi. Samandan yapılıyor.
These cigars have become just gunk, they seem straw.
Puro sever misin?
Do you like cigars?
Özel bir an için sakladığım purolar!
For a special occasion, I've been saving... .. cigars.
Merhaba, Phil. Hey, Phil, nasılsın?
I'm skipping beer, giving up the cigars... no more chili.
Beynini mağaza vitrinindeki purolardan ayıklamışlar.
They're picking his brains out of the cigars in the store window.
- Bayan Bishop'un kutuyu buradan alıp... valizin üstüne koyduğunu, dün gece kendi gözlerimle gördüm.
- You see, Lieutenant, Miss Bishop got the box of cigars from here. I saw her.