Clarke Çeviri İngilizce
2,086 parallel translation
Clarke, beni iyi dinle.
Clarke, I want you to listen to me.
Clarke.
Clarke.
Clarke...
Clarke.
Clarke polis gözetiminde.
Clarke is out on bond.
Kurşun onun silahından çıktı. Kurşun Clarke'ın silahının benzerinden çıktı.
The bullets came from a type of gun that Clarke owns.
- Yeter. Ne olursa olsun Clarke bu istasyonda.
Clarke comes in this house for any reason, he is innocent until proven guilty.
Evet, Clarke.
Yeah.
Anlıyorum Clarke.
I get it, Clarke.
Clarke, kaç!
Clarke, run! Run!
- Clarke burada olmamalı.
Clarke shouldn't be out here.
Clarke, dur!
Clarke, stop!
Clarke, Charlotte'u düşün.
Clarke, think about Charlotte.
Clarke, bekle.
Clarke, wait.
Clarke, gözlerin...
Clarke, your eyes.
Clarke!
Clarke!
Clarke nerede?
Where's Clarke?
Clarke!
- Clarke!
- Clarke?
Clarke?
Clarke, ne bu?
Clarke, what is this?
Clarke'ın seni muayene etmesi gerek.
Clarke needs to examine you.
Bok ye Clarke.
Screw you, Clarke.
Clarke tedavi için yolladı beni.
Clarke sent me here for the cure.
Clarke'ı gemiye götürmene yardım edeyim.
I'll help you get Clarke into the dropship.
Clarke, böyle olduğunda çevirmeni söylemişti.
Clarke says when that happens to roll him on his side.
Clarke düşerken tereddüt etmedin ama.
You didn't hesitate when Clarke was falling.
Clarke'ı sevdiğin şekilde değil.
Not the way that you love Clarke.
Charlotte, David Clarke'ın babası olduğunu öğrendiğinde doktorun ikinizin bir araya gelmesine çok yardımcı olduğunu anlattı.
Charlotte mentioned how helpful he was in bringing you two back together after she learned that David Clarke was her father.
Clarke, yalnız mısın?
Hey, Clarke? You alone?
Clarke, koş hadi.
Clarke, come on.
- Clarke...
- Clarke!
Clarke, yapabilirsin.
Clarke, you can do this.
Sakin ol. Eminim Clarke onu beladan uzak tutuyordur.
I'm sure Clarke's keeping him out of trouble.
- Cinayetlerin ardı arkası kesilmesin diye.
So the killing can just go on and on. - Clarke...
- Clarke... Köprüye bombayı siz koydunuz.
- You put the bomb on the bridge.
Clarke, bir şey yapacaksan hemen yapman gerekiyor.
Clarke, if you're gonna do something, you have to do it now.
- Clarke...
- Clarke...
- Clarke, yapma.
- Clarke, stop.
Clarke ve Finn hariç tüm avcılar geri döndü.
So, all the hunters are back except Clarke and Finn.
- Clarke ve Finn nerede?
Clarke and Finn, where are they?
- Bell, Clarke ve Finn ne olacak?
Bell, what about Clarke and Finn?
Clarke, anneni taşıyan Göç gemisi iki sonra buraya gelecek.
Clarke, the Exodus ship carrying your mother comes down here in two days.
- Clarke'ı da alalım.
- We should get Clarke.
Clarke, Finn'in yanında, değil mi?
Clarke's with Finn, isn't she?
- Clarke'tan söz açtığım için pardon.
Sorry about bringing up Clarke earlier.
- Ona güveniyorum Clarke.
- I trust him, Clarke.
Adın Clarke mı?
Your name is Clarke?
Clarke'ı bugün görebilirsin.
You can see Clarke again, today.
Atış yapacaklar!
They're gonna shoot! Clarke, run!
Clarke ile arkadaşsınız değil mi?
All right, look.
Konu ne?
You're friends with Clarke, right? What is this about?
- Connor?
- Clarke. - Connor?