Completely Çeviri İngilizce
27,938 parallel translation
Tamamen.
Completely.
Hayır, savcılık makamına yeni bir şüpheli vereceğiz. Onlarda ifadelerin hepsini iptal edecek.
No, we'll float the prosecution a new suspect and they'll cancel the depositions completely.
Tamamen kapandıklarında, tek tek, bütün organlarım iflas edecek.
If they shut down completely, one by one, my organs will fail.
Baştan aşağıya farklı bir nanit tasarımından bahsediyoruz.
We're talking about completely different nanite designs.
Nanitleri tamamen kapanacak.
Her nanites will shut down completely.
Ve en güzeli, o tamamen sadık.
Oh, and best of all, he is completely loyal.
Vakaların çoğunda hastalar hareket ve konuşma becerisini tamamen geri kazandı.
In the majority of cases, the patients have completely recovered their motor skills and speech.
The Harley-Davidson motor şirketi duyuruyor ki motor pisti yarışını sadece kınamamıyor tamamiyle boykot ediyor.
The Harley-Davidson Motor Company announces that it not only condemns motordrome racing, but boycotts it completely.
Connecticut'ın suçla mücadele sistemi içinde onun istek üzerine yaptığı kanıtlar gözedn kaçmış olamaz.
Her ability to produce evidence on demand can't have gone completely unnoticed by Connecticut's entire criminal justice system.
Kaybolmuş gibi hissediyorum, Julia.
I feel completely lost, Julia.
Bu yaptığınız saçmalık.
This is completely pointless.
Yüksek Mahkeme'ye göre bu yaptıkları tamamen yasal.
Which is completely legal according to the Supreme Court...
Zaman çizelgesi tamamen yanlış.
The timeline... completely inaccurate.
Tamamen unutmuşum.
I completely forgot.
Transseksüel inşaat işçisi Jolene'dim. ... sadece o adamın, üzgünüm kadının kalbi tamamen ezilmişti.
I was Jolene, a transgender construction worker who had just had his... sorry, her... her heart completely stomped on.
Sana karşı tamamıyla dürüst olmak istiyorum tatlım çünkü Gail bu iş anca böyle yürür dedi.
Well, I-I just want to be completely honest with you, hon, because, uh, Gail said that that's the only way that this is gonna work.
Ben daima birbirimize karşı dürüst olalım istiyorum.
I want us to always be completely honest with each other.
Bütün eksik yönlerini sakladım ve takip edilemez hâle getirdim.
I'd bury... I would bury all the shortcomings and I'd make it completely untraceable. Ah.
Bugün öğleden sonra Fielder'in yaptığı tehdit bu plana hiç uymuyor.
Fielder's threat this afternoon completely ignores that script.
Atış kontrolüm tamamen devre dışı.
My fire control is completely disabled!
Kesinlikle katılıyorum.
I agree completely.
Demir elementleri tamamen gafil avlanırlar.
Elements the iron was completely blindsided by.
- Petrol akışını tamamen kesmek saatler sürer, ama yapabileceğim en iyi şey boru hattına hata testi yaptırtmak.
Uh, to completely shut off oil flow for good would take hours, but best I can do is make the pipeline run a diagnostic test.
Hackerlar çok stratejik bir seçmiş yapmış tahrip yeteneklerini tüm ülkeyi felce uğratmadan gösteriyorlar.
Hackers made a very strategic choice : demonstrate their destructive ability without completely crippling the country.
İç huzuru buldum ve tamamen...
I have found inner peace, and I've completely...
tamamen kendime odaklandım.
completely centered myself through a series of...
Bu da ya canından olmasına ya da tarihin içine etmesine sebep olacak.
Which is either gonna get her killed or completely screw up history.
Gelir Dairesi'nin Capone'a karşı vergi kaçakçılığı davasının sonucu tamamen bu deftere bağlı.
Now the IRS's case against Capone for tax evasion is completely dependent on that ledger.
Seni çok iyi anlıyorum, Barry.
I understand that, Barry, completely.
Tamamen farklı bir hayatım vardı.
I had a completely different life.
Magenta tüm kontrolü ele almaya çalışıyor.
Magenta's trying to take over completely.
Bu yaptığımız stajyerlik olayı bitmiştir.
This internship thing we're doing is completely over.
Size karşı tam olarak dürüst olmadım.
I wasn't completely honest with you- - with all of you.
Bunun farkındayım.
I completely realize that.
Benim Rory ile konuşmamın senin yarım düzüne suç işlemenden çok farklı olduğunun farkındasın değil mi?
You do realize that me having a chat with Rory is completely different than you committing half a dozen felonies, right?
Reddedildiğini kimse görmedi.
Nobody saw you get completely shot down. Ha ha ha!
Artık bambaşka birisin. İkiniz de öylesiniz.
You're practically a completely different person.
Bu tamamıyla saçmalık.
This is completely insane.
Tamamen kontrollerini kaybetmişler.
They have completely gone off the deep end.
Kusura bakma. Ekip için endişelenip sinirlerimin bozulmasını önleyebilen tek şey çalışmak.
Sorry, working is the only thing keeping me from worrying about the squad and completely spiraling.
Daha önce hiç yatakta kız arkadaşımın dünyasını yerinden oynatmadım.
Never have I ever completely rocked my girlfriend's world in bed.
Çünkü bu şey tam bir McGarrett savar.
'Cause this thing is, you know... it's completely McGarrett proof.
Tamamen sakin olup isteyeceğim senden, lütfen beni bu dosyadan çekme.
I'm gonna be completely calm and ask you, please, don't take me off this case.
Tamamen net bir şekilde.
Completely unobstructed.
Boş derken, tamamiyle boş.
By empty, we mean completely empty.
- Bunlar tamamen çıldırmış mı?
Are they all completely crazy?
Kesinlikle kabul edilemez.
Completely unacceptable.
Tamamen farklı şeyler.
It's completely different.
Ve beni korkunç bir duruma soktun sen Brandon çünkü bunu rapor edersem, ki etik ve profesyonel olarak bunu yapmam gerekir, geleceğini tamamen mahvetme sorumluluğunu alacağım!
And you have put me in a terrible position, Brandon, because if I report this, which I am ethically and professionally required to do, I will be responsible for completely destroying your future!
- Çok iyi anlıyorum.
Completely understand.
Tamamen rastgele numaralar.
It's a completely random number.