Cracks Çeviri İngilizce
1,355 parallel translation
- Daha da küçük çatlaklar.
And even tinier cracks.
Hayır, onunla kalacağım. Çatlaklar ve hiçlik. - Bu daha gerçek.
I think that I am gonna stay with her, the cracks, the pain, the nothingness, because that's more real to me, that's what I feel.
Çatlaklar vardı.
There were cracks.
O komik, şakacı, eğlenceli biri, senin gibi sıkıcı değil.
He's funny, cracks jokes, he's not a bore like you.
En sonunda, öğretmen herkesi çağırdı ve yürüyerek önünde geçtim... ve yolda giderken, Yunan tanrıçası tarafındaki... tüm o çatlaklar, yarıklar ve kusurlar dikkatimi çekti.
Finally, the teacher calls us all over, and I'm walking past it, and on the way I notice, in the side of this Greek goddess, all these cracks, chips, imperfections.
Tüm çabalarıma rağmen, sahte sonumda bazı küçük çatlaklar görmeye başlıyorum.
Despite my best efforts, I'm beginning to feel some small cracks in my faux finish.
Dinle, biz bu cinayeti planladık ve eğer birisi ötecek olursa hepimiz tutuklanırız.
Look, we just committed a major fucking crime. And if any one of us cracks, we are all gonna be screwed.
Çizgi film karakterlerine McDonald's yerine portakal satan Michael Jordan'ı çıkarabilirler ya da Pepsi değil de turp ya da marul satan Britney Spears reklamları yapabilirler. Anne, babanın çocuk üzerindeki etkisi yemek endüstrisiyle karşılaştırıldığında çok düşük.
he sells oranges - - and Britney spears, instead of selling Pepsi will sell radishes or lettuce or something - - that parents will have 1,000 cracks at their child, compared to 10,000 for the food industry.
İçinde sorun olmamalı.
There can be no cracks.
Her köşeyi iyice temizleyin, Pencere camlarını da iyice silin.
Make sure to wipe down all the cracks and frames of the window panes.
Çizgilere basarsan canavarlar ayaklarını yer, biliyorsun değil mi?
If you step on the cracks the monsters will eat you.
Parçaları görmemiştim.
I just didn't see the cracks.
İşlerin böyle olup gitmesi şaşırtıcı, ha?
It's amazing how things like that just slip through the cracks, huh?
! Ya eğer farklı çatlarsa?
What if it cracks differently?
Konuşturmaya çalışın bakalım.
Pressure him, see if he cracks.
Ortaya çıkana kadar var olmuyor.
It doesn't exist until it cracks apart.
22 numaralı atıştan kaynaklanan çatlaklar 23 no'lu atıştan kaynaklanan çatlaklar yüzünden yok olmuş.
The cracks in the glass from shot 22 are terminated by the cracks from shot 23.
Regülatör çatlar ve burası bir heyecan konservesine dönüşür.
The regulator cracks... and this place is a tin can of excitement.
Kim bilir ne ben çatlaklardan kayma izin.
Who knows what I'm letting slip through the cracks?
Arada kaynadı sanıyordum.
I thought it just sorta slipped through the cracks.
Sanırım biri yumurtlayana kadar bekleyeceğiz.
- So we do nothing? - We wait until one of them cracks.
Eğer seni dağıtırsa, hâlâ gücü kuvveti yerindedir, değil mi?
What if he cracks me in the mouth? If he cracks you, that would be a good indication he's on the level, no?
Yani sana hiç babalık yapmadı, annen sana hamileyken sizi terketti....... Nathan aileyi terk edene kadar, üstüne gitti.
He was never a father to you. He leaves your mom when she's pregnant. He rides Nathan until he cracks under the strain.
Kurumda böyle çılgınlıklar yapanı görmek hoşuma gitmiyor.
I don't like to see cracks showing.
Gergin Çocuk. Ergenlik öncesi sesinin kaç defa kesildiği beni ilgilendirmiyor.
I don't care how many times your pre-pubescent voice cracks.
Ah, bileğim kırıldı!
( Bone cracks ) oh! Oh, my ankle snapped!
Çocuklardan birinin kafasını kürekle uçurup.. .. diğerini ağaçtan aşağı alıp benzetiyor.
And then from nowhere, he cracks one kid's head with a shovel and the other one, he knocks out of a tree.
G-G-Genç insanların neslini temsil ediyorsun eğitim ve imkanla ku-kutsanmış başarılı olamamış ama ilk olasılığa a-atlamış.
You represent a generation of y-y-young people... who have been bl-blessed with education and opportunity... who don't just fall through the cracks but j-jump through.
Hayatımın tam içine atlamana izin vereceğim.
I'll let you jump right into my cracks.
Skilling ` in halkın gözündeki görünümündeki ilk çatlak, 2001 yılının Nisan ayında yaptığı bir tele konferansta baş gösterdi.
The first cracks in Skilling's public image appeared in a conference call with analysts in April, 2001.
Nispeten kıdemsiz çalışanlar ; duvarlardaki çatlakları görebildiklerini, sarsıntıyı hissettiklerini, pencerelerin zangırdadğını duyabildiklerini söyledikleri halde siz bizden büronuzda otururken orada neler döndüğüne dair hiç bir fikriniz olmadığına inanmamızı mı bekliyorsunuz?
And people in far inferior positions to you could see cracks in the walls, feel the tremors, feel the windows rattling, and you want us to believe you sat there in your office and didn't... and had no clue
Sanat kısmı bana haritayı email ile yolladı, haritayı aldım, ışıklı masanın üstüne koydum, üstüne parşomen kağıdı koydum, ve üstüne çizgiler semboller gibi şeyler ekledim.
The Art Department e-mailed me a map, and I took the map, threw it over onto a light table, threw a piece of vellum on top of that, then just incorporated some cracks and contour lines and stuff like that.
Micheael'in maskesinin bu kadar mükemmel olmasına rağmen günden güne maskenin düştüğünü görüyorsunuz.
Just as soon as you see Michael's mask, perfectly applied, day after day, it cracks.
"Ceviz kabuğundaki evren" e dönüştüğü gibi banka şifrelerini de kırabilir.
Cracks into "The Universe in a Nutshell" as well as any bank account!
İşlerin sarpa sarmayacağından emin olmanızı istiyorum.
I need you to be sure things don't fall through the cracks.
Duvarlarda çatlaklar oluşmaya başlamış.
Cracks started to appear around the walls.
Bulaşıcı hastalık. Bu hep beni güldürür.
Oh, "lnfectious Diseases," that always cracks me up.
Buz kırılıp sen altına girmeden önce birkaç dakikan var.
I'd say you have a couple of minutes before that ice cracks and you go under.
Bakalım şimdi pes edecek mi.
Let's see if he cracks now.
Kesikler, antik heykellerdeki çatlaklar gibi.
The cuts are like cracks in ancient statues.
Şu yarıklara bak, bu lastikler nereden baksan 25 yıllık.
Look at these hairline cracks, these tyres have got to be 25 years old.
Bütün lastik dişleri gitmiş yangın söndürücüsü ve paraşütü yok.
Got hairline cracks all over his tyres... he's got no fire extinguisher, no safety chute.
Ayakkabı parlatıcısı çatlakları kapatıyor. Böylece lastikler gergin ve pürüzsüz oluyor, yepyeni gibi.
Well, the soft shoe polish fills in the cracks makes the tyres... look spick and span, good as new.
Skilling in halkın gözündeki görünümündeki. ... ilk çatlak, 2001 yılının Nisan ayında yaptığı. ... bir tele konferansta baş gösterdi.
The first cracks in Skilling's public image appeared in a conference call with analysts in April, 2001.
Nispeten kıdemsiz çalışanlar ; ... duvarlardaki çatlakları görebildiklerini sarsıntıyı hissettiklerini, pencerelerin zangırdadığını duyabildiklerini söyledikleri. ... halde siz bizden büronuzda.
And people in far inferior positions to you could see cracks in the walls, feel the tremors, feel the windows rattling, and you want us to believe you sat there in your office and didn't... and had no clue
Dünyamızın her yerinde, okyanusların ortasında gezegenimizin kabuğunun parçalandığı yerde bu çatlaklar, bu yayılma merkezleri yer alır.
All around our world, running down the middle of the oceans like seams on a baseball, are these cracks, these spreading centers, where the crust of the planet is literally ripping apart.
Bu oksijenin okyanusa gelişinin çatlamalar veya göktaşı çarpmalarıyla olduğunu varsayarsak hayatta kalmaya çalışan yaşam biçimleri için enerji olmuş olabilirler.
Assuming those oxidants make their way into the ocean on a regular basis, through cracks and upwellings or comet impacts, they would represent an energy jackpot for any life forms trying to survive there.
Ve bazen gülümseyebilen dudaklarım.
" and a mouth that occasionally cracks a smile.
Zetterstrøm aşka olan inancını kaybettiği sırada durduğu yerde gerçeklik aniden çatlar ve yer değiştiği için insanlar kaçmak zorunda kalır.
At the place where Zetterstrom stood when he lost faith in love reality suddenly cracks and people must flee, as the area changes.
Bu sizi güldürür.
It cracks you up.
Bir şey hissetmedin ha?
[crunching ] [ loud cracks]