Dancing Çeviri İngilizce
11,486 parallel translation
Dün gece seni dans ederken görünce...
Last night when I saw you dancing...
Sen bu işi bana bırak ; içki, dans.
Just leave it with me ; Drinking, dancing.
Eğer dansa gitmeyi teklif ederse, yeri mutlaka sen seç.
If he ever asks you out dancing, make sure you pick the club.
yabancı olduğunu düşündüğü bir grup insan şarkı söleyip dans etmeye başlıyor, and sonra, bam!
A bunch of people she thinks are strangers start singing and dancing, and then, bam!
Danni, Ben ile dans ediyor.
Danni's dancing with Ben!
Nasıl olur da Danni A.J ile dans etmez?
How come Danni's not dancing with A.J.?
Yani şarkı söyleyip dans ettiği bir mutluluk değildi.
I mean, not singing and dancing happy.
Tam dansçılık gibi bir şey olabilir? Değil mi?
It can be exactly like dancing, you know?
Mahkemede şarkı söyleyerek, dans ederek kutlar.
He celebrates with singing and dancing in the court.
O orada bir restoranda çalışıyor ve çizgi dansını seviyor.
She, uh... She works in a restaurant there, and she likes line dancing.
- Kim dans ediyor? - Kimin umurunda?
Who is she dancing with?
Çok küçük yaşlarda dans eğitimi almıştım.
I was taught dancing from a very young age.
Bilhassa dans için.
Dancing, for one.
Bir de Eveleyn'e arsızca danstaki hünerlerim konusunda böbürleniyorum.
I've even been boasting shamelessly to Evelyn about my dancing prowess.
Dans.
Dancing.
- Dans mı?
- Dancing?
- Dans etmeyi hiç öğrenemedim.
- I never learned dancing.
Karımın cenazesinin olduğu gün... bir baloda dans ediyordum.
On the day of my wife's funeral... I was dancing at a ball.
Müzik verin buraya. Kurtlarımızı dökelim.
Let's get some music and dancing going.
Müzik ve dans vardı, bir şekilde çift olduk.
There was, uh, music and dancing, and somehow we got paired up.
Dans ediyorduk, sonra gece yarısı öpüştük.
We were dancing, and then at midnight, we kissed.
Gutça mı, dans etmek mi?
Uh, the Gutnish or the dancing?
Müstehcen dansı, seks dansı.
Dirty dancing, sex dancing.
Ama dans ayakkabılarımla koşamam ben.
Oh, but I can't run in my dancing shoes.
Bayan Pritchett dans etmemi çok severdi benden ona dans dersi vermemi rica etmişti.
Mrs. Pritchett loved my dancing so much that she asked me over to give her a dance lesson. Hmm.
Onun istediği dans şekline hazır değildim ben.
I wasn't ready to do the kind of dancing she wanted to do.
Bir yalnız kızla yalnız çocuk buldum ikisini bir araya getirdim, şimdiyse dans ediyorlar.
I found a lonely guy and a lonely girl, I put'em together... and now they're dancing.
Barda içkiler, danslar kimse ağlamaz, sonra geri gelirim,
An open bar and dancing, and no one cries, or I come back,
Bak, komik olmasının tek sebebi erkeklerin dansediyor olması.
Look, it's only funny because the dudes are dancing.
Tabii, tüm eğlenceli şeyleri Skynet yaparken tuvaletleri temizlemek ve jigolo gibi dans etmek.
Yeah, cleaning porta-johns and dancing like a rent boy while Skynet does all the fun stuff.
Millet ortada dolanıp, çırılçıplak dans ediyordu çamurun içinde.
And people just kept wandering around. They were dancing completely naked, filthy with the mud.
Söylentileri alevlendirmek istemediysen o hâlde dolunayın altında çıplak dans edip kukla yakarak bunu herkesçe bilinen bir gerçek hâline getirmemen gerekirdi!
If you didn't want to add fuel to the rumors, then you shouldn't have made it common knowledge that you were under the full moon, dancing naked and burning effigies.
Dans etmeyi bırak.
Stop dancing.
Belki babamı görmüşsündür, evde dans ediyordu.
Maybe you saw my dad, like, dancing around the house.
Dans ediyorlar mı hiç?
Does it have any dancing in it?
- Filmde dans olduğunu söylemiştin.
I thought you said this film had dancing in it.
- Dans bu işte.
This is dancing.
Hey, Brit, beni götürdüğün dans Futbol takımından tatlı-patatesler?
Hey, Brit, did you get me dancing with those cutie-patooties from the football team?
Dans ediyoruz, değil mi?
We're dancing, aren't we?
Rajan dans edene kadar sıcak basmamıştı.
It wasn't hot until Rajan started dancing.
-... hem de dans ettiğim alan.
-... Slash dancing area.
- Ya, tekrar dansa mı başlayacaksın?
- Oh, you're gonna start dancing again?
- Hanımlar dansınızı bitirdiğiniz vakit...
Soon as you ladies are done dancing- - You're right.
Bende sarhoşum ama etrafta donsuz dans eden ben değildim.
I am drunk and stoned, but I am not the one who was dancing around with my pants off.
Penisimle seninkinin yanında bir şey yapmıyordum. Dans ediyordum sadece.
And I wasn't putting my dick next to your dick to, like, do anything, I was just dancing with you, man.
Yürümek yetenektir, hayatım. Dans etmek gibi...
Walking is a skill, my dear, like dancing.
İşe ara verip dans etmeye gitmek ister misin?
You wanna cut out of work and go dancing?
Ben Dancing with the Stars! 'taydım.
I was on Dancing with the Stars!
Dancing with the Coaches! Değil!
It's not called Dancing with the Coaches!
" Toronto Oyunları'ı bitene kadar eğitmen
" my dancing flower gymnast, Maggie Townsend,
Biz dans ediyorduk adamım.
We were dancing, man.