Deadline Çeviri İngilizce
1,771 parallel translation
Yarın 9'a kadar uzatma istiyoruz.
We are requesting an extension to that 9 : 00 a. m. Deadline.
Bu seçim 1 2 Aralık'a kadar sonlanmazsa... Florida'nın 25 temsilci oyunun kime gideceğine yasama organları karar verecek. - Sayın Speaker!
If this election is not resolved by the safe-harbor deadline of December 12th, then it is the legislators'duty to ensure that Florida's 25 electoral votes are not placed in jeopardy.
Yargıtay'ın 1 1 Aralık açıklamasıSince U.S sayımı bitirmenizi engellemeyecek mi?
Since the United States Supreme Court set the hearing for December 11th, won't this prevent you from completing the recount by the December 12th deadline?
Olson'un öncelikli argümanı Florida Yargıtay'ının ilk teslim süresini uzatarak yasayı değiştirdiği olacak.
They will decide who will be the next president. So Olson's primary argument is that the Florida Supreme Court changed the law when they extended the deadline.
1 2 Aralık tarihini geciktirdiğimiz için çoğunluk ve Yargıtayca verilmiş karar : Eşitlik Yasası'nı çözmek için süre kalmadığı ve tekrar sayımın sonlanması gerektiği.
The majority has ruled that since we missed the December 12th deadline set by the Florida Supreme Court... then there isn't time to resolve the Equal Protection violation and therefore the recount must end.
Yargıtay tekrar sayımı kapatarak son tarihi kaçırmamızı sağladı.
The Supreme Court shuts down the recount causing us to miss the deadline.
Şimdi de son tarih geçtiği için yeniden başlayamayacağımızı mı söylüyorlar?
Then they say that we can't start up again because we missed the deadline?
Kararını vereceği son gün Miranda, iki durumu da gözden geçiriyordu.
On the day of her decision deadline true to form, Miranda had argued both sides of the case.
Gio, yazmam gereken bir makalem var. Yarına yetiştirmem lazım. Lütfen kafamı karıştırma.
Gio, I have an article that I need to write, and my deadline is tomorrow, so please stop distracting me.
- Doğru, yarına yetişecek.
- Right, right. The deadline.
Son teslim tarihini yine kaçırdım, biliyorum.
I know I've missed my deadline, again.
Bu bölgelerde yakalananlar asi olarak kabul edilecek.
Anyone caught inside them after the deadline will be considered insurgents.
Yani diyeceğim o ki cidi bir zaman kısıtımız var.
Now, that means we're working under a serious deadline.
Bir dahaki sefere sana kör bir nokta vereceğim, Orada senle buluşmayı isterim.
Next time I give you a deadline, I expect you to meet it.
Uzatırsak, Paul'ü geri almak için başvuru süresini geçirmiş oluruz.
If we delay, we'll miss the deadline and lose the right to fight for Paul.
Haklısın, çok üzgünüm ama işi zamanında teslim etmeliyim, böyle bile zor yetiştireceğim.
I know, I'm really sorry, it's just I'm on deadline, and I'm going to be cutting it close as it is.
Hayır, yarına teslim etmem gereken işler var, bu yüzden...
No, I have a deadline tomorrow, so...
Terapiyi o kisinin kendi hiziyla götürürüz. su son bir kaç seans gibi degil. Degerlendirme, üç seanslik süre sinirlamasi...
Well, we'd... take it at that person's own pace... not like these last few sessions, the evaluation, the three-session deadline, nothing like that.
Patron, zaman bugün öğlen doluyor.
Boss, the deadline is noon today!
Ama yetiştirmem gereken işler var. Tabii ya...
- But I have a deadline.
Yakın zaman önce belediye başkanına bunun için süre vermiştim. Verdiğim bu süre içinde durum değişmedi.
And recently I gave the mayor a deadline, a deadline that has passed without any sort of response.
Gece yarısına kadar süre verdiler.
The deadline is midnight.
Ve şimdi bunun olması için şu andan itibaren üç ay zaman verdik.
Now, we've set a deadline for this to take place three months from now.
Bu tarihe uymamız çok önemli, tamam mı?
It's important that we meet that deadline, all right?
Miguel, Bernd'in yarışma için son teslim tarihi varmış.
Miguel, Bernd had a deadline for a competition.
- Zaten sana süre tanımıştık!
- I already gave you a new deadline.
Yani iki hafta süren var...
I mean, you have a deadline of two weeks.
İngilizce ödevinin son teslim tarihi ve eğer kaçırırsanız siki tutarsınız. Anladın mı, Chris?
Final English coursework deadline and if you miss it, you're gonna be fucked.
Son teslim tarihi geldi.
Deadline is upon us.
Hayır, Daniel genellikle kitabı veya konferans için uzaktaydı.
No, daniel was away a lot trying to meet a deadline for his book or lecture...
- Evinizde birisi vardı.
Someone was in your house. I've got a deadline.
Son teslim tarihiydi. Tüm geceyi burada geçirdim.
I was on a deadline, spent all my nights here.
Bu kitabın son teslim tarihi miydi?
Deadline for this book?
Teslim tarihi gelmişti.
You had a deadline ;
Tabakhaneye bok mu yetiştireceksin?
Are you missing the deadline for your marriage?
Jenny Warwick kampanyasına 3 hafta önceden başladı, son günden bir gün önce değil.
Jenny Warwick started working on her campaign 3 weeks ago, not the night before deadline.
Biraz araştırma yaptım ve üniversitelerin çoğunun son başvuru tarihlerinin 15 Ocakta bittiğini öğrendim.
I did a little research and found out that most of the colleges have January 15th as the deadline for fall admission.
Yarın müşteriyle sözleşme yapıyoruz. Ve Meyral çekilir gibi değil.
The deadline's tomorrow and Meyral's tense.
Sanırım zamanın doluyor.
That's, uh, kind of a tight deadline too.
Baskıya yetiştir.
you're on a deadline.
Son teslim tarihi çoktan geçti!
It's already past the deadline!
Eşim, Vic'e saat beşe kadar 100,000 dolar bulması için süre verdi.
My husband's giving Vic a 5 : 00 deadline to come up with $ 100,000.
Ama bunu alelacele yaparsak, zamanında bitirebilecek miyiz? Yapılan hataya mahkûmuz.
But doing this in a rush, to meet some deadline, we're bound to make a mistake.
Paraları yok...
They'll miss the Air Force's deadline.
Hava Kuvvetleri süresine yetişemezdik, Zan. Hiç şansımız yoktu.
We couldn't make the Air Force deadline, Xan.
İki taraf vardır ve zaman azalıyordur. Ortak bir karara varamayacaklarını biliyorsunuzdur. Yapmanız gereken onları bir odaya koyup arkanıza yas...
You have two sides, a deadline, you know that neither of them are going to concede, what you do is you put them in a room and you just...
Saat 4'ten önce, sonraki zaman sınırından önce orada olacaklar.
They'll be there before 4 : 00 ; before the next deadline.
Sundance'ın başvuru süresi bitmek üzere.
Deadline for Sundance is coming up.
Bebek yapacaktık, bir tarihe yetişmiyoruz, unuttun mu?
We're supposed to be making a baby, not a deadline, remember?
Pekâlâ Beyler, 12 ye 5 var, 15 dakikamız var.
We've got a 15-minute deadline.
İşleri yüzünden seninle görüşemedi.
A deadline kept him from meeting you.