Details Çeviri İngilizce
10,057 parallel translation
Özellikle NATO'nun Baltık'taki hava talimlerine yönelik bilgiler istemiştim.
I specifically asked for details on NATO's air exercise in the Baltic.
Detaylar ekteki dosyada.
Details are in the attached files.
Şimdi detaylarla uğraşmayalım.
Let's not worry about the details right now.
Teknik olarak ayrıntılardan çok bahsetmedi.
Technically, she's been a bit vague on the details...
Detayları öğrenmek istersin diye ben de cenazeye katılayım dedim.
I took the liberty of attending, assuming that you'd be anxious for details.
Ama biraz daha detaylı bilgi istiyorum.
You said before that it was a traffic accident, but I was hoping to hear a few more details about the scene.
Ufak detayları mı öğrenmek istiyorsun?
You need those little details?
Bizi tanımlayan şey bunlar mı?
Are these the details that define us?
Detaylar peşinden gelir.
Details to follow.
Bana o zamanlar hiç detay vermediler ama sonradan öğrendiğime göre İngiliz İstihbaratı'nda çalışıyormuş.
They wouldn't give me any details at the time, but I found out later that he was a part of a British operation. MI6.
Adam detayların çok gizli olduğunu ve kimseyle bu konu hakkında konuşmamamı söyledi.
The man said details were strictly "need to know." I'm not meant to speak to anyone about it.
Detaya ihtiyacımız var.
We need details.
Bu detaylar basına açıklanmadı.
Those details weren't released to the press.
Detayları atlamayın.
Don't spare any details.
, insanları dinlemek detaylara dikkat, ve yüz sorunları kafa kafaya.
listen to the people, pay attention to details, and face issues head-on.
Bana detay getirerek.
By bringing me the details.
Detay vermedi ama dedi ki dedi ki, bunu sen mümkün kılmışsın.
She wouldn't give me any details, but she said that... she said that you made this happen.
Ayrıntılı bilgi yok.
Details are sketchy.
Neye ihtiyacın var? Son kamyon vurgununda çalınan para hakkında ayrıntı lazım.
I need details about the money stolen from the last truck heist.
Bazen izlenimleri, detayları görüyorum.
I get impressions, details.
Ve o hikayenin detayları da bunun gibi şüpheli.
And the details of that story were just as sketchy as this one.
Detaylar tam olarak belli değil ama bu sabah Makua Ormanı'nda bulunan cesedin, sade bir hayat süren emlak kralı Harison Crane ait olduğunu doğruladık.
Details are sketchy, but we can confirm the body of reclusive real estate magnate Harrison Crane was found in Makua Forest early this morning.
Az önce çok gizli bir görevin ayrıntılarını açığa çıkardınız.
You just disclosed details on a classified mission.
Ve dusmanlarinizin da dahil oldugu Suarez'in ozel musterilerinin bilgileri.
And the details of Suarez's private clients, including some of those who are your enemies.
Eğer ayrıntı istiyorsan, Blake'e soracaksın.
If you want details, you should ask Blake.
Evet, isimler ve diğer detaylar konusunda iyi olduğunu duymuştum.
Yeah, I heard that you were good at pulling names and other details.
Chad'a karşı açılan şikayetin detayını arama emri olmadan açıklamadı ama şikayeti veren kişiyle konuşmama izin verdi.
He wouldn't give me details about the grievance filed against Chad without a warrant, but said I was welcome to see if the student was open to discussing it.
Detaylara ihtiyacımız olacak, fotoğraflara.
I'm going to need details, photos.
- Detay ve fotoğraflara ihtiyacımız yok. - Varsa sizde tabii, eminim çok komiklerdir.
We don't need details or photos.
Kesinlikle detaylara ve fotoğraflara ihtiyacımız yok.
Unless you have them, and they're hilarious. We definitely don't need details or photos.
Değil ayrıntıları ama oldukça fazla.
Not the details, but pretty much.
Akeela cinayet öngörüsünden bir detay var mı?
Akeela... any details from the murder vision?
Size çok fazla detay veremem ama istihbaratımız çok yakın bir zamanda bir terörist atak olacağını söylüyor.
I can't give you too many details, but there's intelligence that suggests a terrorist attack is imminent.
Hayatımla ilgili detayları bilen insanlar FBI'da çalışıyor.
The only people that know the details of my life work at the FBI.
Ama Paul Wilkerman cüzdanında Claxion'la ilişkisiz bir e-posta hesabının detaylarını saklıyormuş.
But Paul Wilkerman kept the details of a non-Claxion e-mail account in his wallet.
- Daha fazla detay için dersin sitesine bakın.
For more details, check the class site.
Rengine varana kadar gayet detaylı bilgi verdi.
The details down to the color were highly specific.
Eğer Sam sana yeni bilgiler vermediyse tabii.
Unless Sam gave you some new details.
Detaylardan bahsedebilir misiniz?
Can you give me any more details?
Tatil detaylarımı göster onlara.
Get them my vacation details. - Yes.
Gelişmeler hâlâ gelmeye devam ediyor ve bunları sizin için doğrulamaya devam ediyoruz. Fakat görünen o ki 37. günde...
The details are still coming in, and we are working to confirm them for you, but it appears, on day 37...
Ryan gardırobun hakkında bilgi almaya çalışıyordu.
Ryan was trying to get details on your wardrobe malfunction. Me?
Onlara ishal olduğumu söyledim ve detayları konuşmak için buraya geldim.
I told'em I had diarrhea so I could come back here and work out the details.
Açıkçası sana bütün detayları anlatamam ancak, hakkında öğrendiklerim beni daha da endişelendiriyor.
All right, obviously, I can't tell you many more details, but... the more I find out, the more it worries me.
Her şeyi anlat.
Tell me all the details!
Bütün detayları anlatman lazım!
I'm gonna need all the details.
Tamam, bütün detaylar lazım değilmiş.
Okay, I didn't need all the details.
Detaylar... Gizli.
The details are... classified.
Örneğin, detaylar- -
For example, details...
Davanin detaylarini inceledikten sonra,
After going through the case details, the Home Ministry has requested the CDI to take over the case...
Sizi detaylarla boğmayacağım.
In fact, I won't bore you with the details.