Diem Çeviri İngilizce
377 parallel translation
Bu takıma daha fazla yevmiye yok.
There's no more per diem on this ball team.
- Gündelik diyorum. geçinmek için gereken...
- I mean per diem. I mean whatever is needed in order...
Gündeliğimizi haftada 200'e kadar çıkarttırdım.
I got him up to 200 a week on our per diem.
Harcamalarım ve gündelikleriniz, bana 12,000 dolara patladı.
Between my expenses and your per diem, it's come to $ 12,000.
Bu bok herifi acele posta cezaevine götürür onun ve bizim harcırahı da paylaşıp dönüşte yolda harcarız.
Now we run this shit-bird's ass all the way to the brig save his per diem and ours, split it and spend it on the way home.
Harcırahımız var.
We're on per diem.
Eisenhower, Diem ile ilgili olayların ve varlığımızın nedenleri ve gerekliliği ve kendisinin bu konudaki etkinliği konularında yalan söyledi. Çünkü bu savaş için Amerikalıların desteğine ve parasına ihtiyacı vardı.
Eisenhower lied about the reasons for... and the nature of our involvement with Diem, and the fact that he was in power, essentially, because of American support, American money, and for no other reason.
Başkan Kennedy, Diem'in ele geçirilmesindeki katkımız ve buna olan katılımımız hakkında yalan söyledi.
President Kennedy lied about... the degree of our participation in the overthrow of Diem.
- Ngo Dinh Diem'e suikast.
- Diem was assassinated.
- "Carpe diem" ne, biliyor musun?
- Do you know what "carpe diem" is?
Bu duygunun Latince karşılığı "Carpe Diem" dir.
The Latin term for that sentiment is "Carpe diem."
Carpe diem. "Anı Yaşa" demektir.
Carpe diem. That's "Seize the day."
Carpe diem.
Carpe diem.
- Carpe diem!
- Carpe diem!
Carpe diem.
- Carpe diem. - Hey little girl
Carpe diem ve hayatın iliğini...
What about carpe diem and sucking all the marrow...
Carpe diem!
Carpe diem!
Emirleri biliyorsunuz, biletler de burada.
You got orders, per diem and tickets in there.
Ama kasım ayında, Vietnam devlet başkanı Diem'in öldürülmesinden bir hafta sonra... ve Kennedy suikastından iki hafta önce... tuhaf bir şey oldu.
He had something to do with money, because Banister never kissed ass but he kissed his.
Bir kola alıyor... ve ikinci katta Bayan Reid tarafından görüldüğü gibi, yavaş adımlarla... önüne polislerin yığılmış olduğu, daha uzaktaki... kapıdan dışarı çıkıyor.
But in November, a week after the murder of Vietnamese President Diem and two weeks before Kennedy's assassination a strange thing happened to me.
Kendim için sadece önemsiz bir maaş istiyorum, bir de brüt hasılattan pay, tüm karlardan % 25 pay, günlük 300 dolar, şirket arabası ve ev.
For myself, I ask only a nominal salary, plus a cut of gross receipts, a bonus of 25 percent on anything above break-even, a $ 300 per diem, the use of a company car and housing.
Ve her gün bir tombik.
And a hefty per diem.
Ama hükümet lideri ve Amerika'nın müttefiki Ngo Dinh Diem Fransızlar gibi Katolik'ti. Bu, bölgemizdeki Budistlerin ondan kuşku duymasına yetiyordu.
But the government's leader, whose name was Ngo Dinh Diem, America's ally was a Catholic, like the French and that alone made him suspicious to the Buddhists in our area.
Başbakanınız Ngo Dinh Diem, şunu bilmek istiyor. Bir Vietcong görürseniz veya ona yardım eden birini duyarsanız ne yapacaksınız?
Your president, Ngo Dinh Diem, wants to know what will you do if you see a Vietcong or hear about someone who's helping them?
Amerikalılara Diem gitmeli diyorum.
So I say to the Americans, Diem must go.
Günü yaşamak, tamam mı?
Carpe diem, okay?
4.50 mi? Hayır, bende var, biraz harcırahım var.
No, I got it, I got a little per diem going on here.
- Carpe diem.
- Carpe diem.
Evde bakım veya yevmiyeli işte daha çok kazanırım.
I'll make more doing home care or per diem.
Bir ajansa yazılacağım.
Been moonlighting as a per diem for a temp agency.
Victor'un dediği gibi, "Carpe Diem".
Carpe Diem, as Victor says.
Çok istediğin harçlığın. Teşekkürler. Ve Hamilton Müzesi yardım gecesine bir davetiye.
Your beloved per diem and an invitation to the Hamilton Museum benefit.
- Carpe diem. Bunu bir kez sen söylemiştin.
- Carpe diem, You told me that once.
Üçüncü katta günlük çalışıyorum.
I've been working per diem up on the third floor.
Carpe diem.
Came diem.
Ama önce, carpe diem, günü yakala.
But first, carpe diem, seize the day.
Neyse, bana "per diem" diye bir şey verdiler, para gibi bir şey bedava para gibi, hem de ödediklerinin üstüne ben de Noel'a bilet almayı düşündüm.
So they're giving me this thing called per diem, which is money. It's, like, free money, on top of what they're already paying me... so I'm thinking of getting Noel a ticket.
Carpe per diem.
Carpe per diem.
Sadece düşündüm ki, bilirsin işte, günü yaşa.
I just decided, you know, carpe diem.
Öndeki tekneler dönüşlerini yaptı. "Gerçek Aşk" önde görünüyor. Ama "Carpe Diem" cesur bir hareket yaptı, arayı kapatıyorlar.
As the leaders enter the pivotal turn, it looks like True Love is out front but Carpe Diem, in a bold move here, they are gaining ground.
- Gerçek Aşk ve Carpe Diem baş başa.
Hey, give us room! True Love and Carpe Diem are neck and neck.
Carpe Diem yol vermiyor.
Carpe Diem is not giving ground.
Aslında Carpe Diem, Gerçek Aşk'ın yol isteğini kabul etmiyor.
Carpe Diem is not acknowledging True Love's request for sea room at the mark.
Carpe Diem çizgiyi birinci olarak geçiyor.
Carpe Diem does cross the line first. - Oh, boy, there's gonna be a protest.
Carpe Diem geri çekilmedi.
Carpe Diem, they didn't back off at all.
Sana sıradan bir iş vermeye hazırım.
Now, I am willing to offer you a per diem position.
- Sıradan bir iş mi?
- Per diem?
Sana pek imtiyaz sunmayan, geçici bir iş verebilirim.
I am willing to offer you a per diem position.
- İmtiyaz tanımayan mı?
- Per diem? - Yeah.
06 00 : 41 : 46 : 18 hayatın geçiciliğinin.
the Carpe Diem.
Bu cesaret gezimizde bir durağımız daha kaldı.
I think that we've still got one thing left to do on our "carpe diem" road trip.