Drowning Çeviri İngilizce
2,279 parallel translation
Babam boğulmayı hayal ediyor ve yakındaki nehir kıyısında yaşıyor.
My father dreamed of drowning and living next to the shore.
Babamın hayali boğulmaktı ama bir Merya kendini boğmaz.
My father dreamed of drowning, but the Merjan don't drown themselves.
Ve işte bu da öyle bişey Sonsuza dek batmadan önce
They say a drowning thing will go down and rise up again, twice... before going down forever.
Ozamana kadar kırmızı mürekkep denizinde insanların rüyalarına dalacağım.
Until then I will be drowning people's dreams in a sea of red ink.
Ben tüplü dalış yaparken, ara sıra "gecikmiş boğulma" denen bir durumla karşılaşırdık.
You know, when I worked scuba, we'd occasionally come across a condition called delayed drowning.
Şampanya ve vücudun kendi asidi, ciğerlerin şişmesine neden olarak maktulü kendi sıvısında boğar.
The champagne and the body's own acid cause the lungs to swell, drowning her in her own fluid.
Kristen, geceyarısı şampanyayla birlikte konfeti parçasını yutar. Boğulduğundan habersiz bir şekilde, Brady ile özel olarak vakit geçirmek için- - -... sabah ölü bulunduğu kabine gider.
So, Kristen inhales champagne with a side of confetti at midnight, unaware she's drowning herself, then heads out to a cabana for some alone time with Brady.
Kız, gecikmiş boğulma kurbanı. Havuz yüzünden değil, midesinde bulduğumuz şey yüzünden.
Right, she's a victim of a delayed drowning, but not by the pool, which is what we found her in.
Hear my voice drowning you Feel my skin
hear my voice drowning you feel my skin
- Bekleyeyim mi? Henry boğuluyor. - Hayır, hayır, hayır.
Henry's drowning.
Girilmesi yasak bölgelere girdiğin, bataklıkta boğulma ve yanarak ölme tehlikesi atlattığın için mi?
Aside from going to a off limits area, almost drowning in quick sand and nearly burning to death?
Ölüm nedeni kesinlikle boğulma.
Cause of death is definitely drowning.
- Ölmek zorunda değildi! - Zanlıyı bulduk.
He was literally drowning We got a visual on the shooter.
Bir aptal iskele için boğulmaya değer miydi?
Was it worth drowning for a silly landing stage?
Dünya kaçınılmaz şekilde ümitsizliğe doğru gidiyor.
{ \ 1aHFF \ be1 \ blur5 \ bord4 \ 3aH32 } This is but an inescapable world drowning in despair
Habataki Tsuzukeru Kasukana Hikari e to
Zetsubou ni Michita Tozasareta Sekai This is but an inescapable world drowning in despair { \ 1aHFF \ be1 \ blur5 \ bord4 \ 3aH32 } Habataki Tsuzukeru Kasukana Hikari e to
Bu konuşmadan gına geldi.
I'm drowning in sisterhood here.
Efkâr dağıtalım dedik, Marlene.
Ahh, we're just drowning our sorrows, Marlene.
Yardım et, boğuluyor!
Help her, she's drowning!
Ya da bunların hepsi, üstüne de boğulmak?
Or Alzheimer's? Or all of those things, plus you're drowning?
Boğuluyor! Yardım edin!
Eun Jo is drowning, someone come and save him quickly!
Ne? Boğuluyorlar mı yoksa?
Ah, are they drowning?
Kalın bir sis perdesine asılı, Bağışladım zavallı güneşi.
Forgive the poor drowning in sorrow, enjoy the sun I could not,
Batıyorsunuz, Dr. Hamel.
You're drowning, Dr Hamel.
Boğulmaktan nefret ederim.
I don't like drowning.
Boğuluyormuş gibi hissediyorum.
I feel like I'm drowning.
Kral'ın koçunu boğulmaktan kurtararak hemen kendinizi belli ettiniz.
You make your mark quickly by rescuing the King's ram from drowning.
Dibe batıyoruz.
They're drowning us out.
İnsanların böyle sırlar saklaması oldukça şaşırtıcı.
[Softly] "Help me, I'm drowning." Pardon me, Mr. Noonan?
# Cebimde boğuluyorlar #
Drowning in my pocket
Hepimiz boğuluyorduk.
We were all drowning, man.
Duyduğuma göre deniz kızının öpücüğü denizciyi boğulmaktan korurmuş.
I heard it said a kiss from a mermaid protects a sailor from drowning.
Hey köpek, boğuluyorum burada.
Hey, dog, I'm drowning back here!
Korkudan gebereceğim.
I'm drowning in my own fear.
Evrak işleriyle boğuşuyoruz.
I'm good. Just drowning in paperwork.
Bende ev ödevleriyle boğuşuyorum.
Was I? I'm drowning in homework.
Eğer senin boğulduğunu görürsem, işte bu şekilde hissederim.
If I saw you drowning, that's how I'd feel.
Bir şekilde birbirimizi boğulmaktan kurtardık.
Somehow we have managed to keep each other from drowning.
- Eğer boğulan birini görürsen gidip onu kurtarır mısın?
- If you see someone drowning won't you save that person?
Ses sanki kendi kanıyla boğulan birisine benziyordu. ... ama kim olduğunu bilmiyordum.
It sounded like they were drowning in their own blood, and I didn't know who.
- GPS'in sesini bastırmaya çalışıyorum.
- Oh, I'm just drowning out the GPS.
En iyi arkadaşım Lily boğulduğunu düşünüyordu.
My best friend Lily thought she was drowning.
Salton Sea'de boğulduğunu.
Drowning in the Salton Sea.
Boğulmak da ölmek için güzel bir yolmuş.
I hear drowning's a really beautiful way to die.
- Hayır. Ama bu boğulmak değil.
No, but that ain't drowning.
Şey gibi... Ya boğulmak üzere olmak huzur doluysa ve gerçekten boğulduğun son birkaç dakika korkunçsa?
Like... what if almost drowning was all peaceful and shit like those last few minutes of actually drowning is fucking horrible.
Boğulmuş olmalı.
I suspect drowning.
- Cam öyle söylüyor, çünkü boğulma belirtisi olan tek bir otopsi yöntemi yok.
Not. That's not true. In Cam's defense, there's no singular autopsy finding pathognomonic of drowning.
Gözlerindeki peteşiyal kanamalar boğulduğunun işareti.
Petechial hemorrhaging in his eyes indicate drowning.
22 : 00'yi birkaç dakika geçe girmiş ve gece yarısına kadar kalıp acısını ısmarladığı beş porsiyon baklavaya gömmüş. Oh.
Has him there from a few minutes after 10 : 00 till about midnight, drowning his sorrows in five orders of baklava.
Sen boğuluyorsun, Gattu.
You're drowning, Gattu.