Dışında Çeviri İngilizce
47,831 parallel translation
Golf Whiskey X-Ray, rotanızın dışında mısınız.
Golf Whiskey X-ray, you are off course.
Çok konuşamayacağım uçağın dışında ne gördüğünü söylemeni istiyorum.
I don't have very long with you, so I just need you tell me what you can see outside the plane.
Hepimizin üzerindesin, gökyüzünde tek başına ve yere inmek dışında her şeyi anlıyorsun.
You're high above us, all alone in the sky, and you understand everything except how to land.
Bilinen sınırların dışında bulunan yaşadığım yerde bile Star-Lord denilen adamı duyduk.
Well, even where I reside, out past the edge of what's known... we've heard tell about the man they call Star-Lord.
Çocukken resmini cebinde taşırdın ve diğer çocuklara onun baban olduğunu ama şehir dışında olduğunu söylerdin.
As a child, you would carry his picture in your pocket... and you would tell all the other children... that he was your father, but that he was out of town.
Belki senin dışında.
Except maybe you.
Tiz çığlıklar dışında hepsi.
All edible, except the squeal.
Ruth şehir dışında olabilir mi acaba?
Do you think that maybe Ruth's out of town?
Bildiğin üzere, onun Twin Peaks'in dışındaki o hükümet tesisinde çıkan yangında öldüğünü düşünüyorduk. 25 yıl önce.
As you know, we thought he died in a fire in that government facility outside Twin Peaks... 25 years ago.
Kelimenin tam anlamıyla altımızda kirli iç çamaşırı gibi kokan sonsuz bir uçurum dışında hiçbir şey yok.
There's literally nothing beneath us, except an infinite abyss that smells like dirty underwear.
Öfke dışında duygusal olarak hiçbir şey hissetmem.
I don't feel anything emotionally, except for rage.
O hemen dışında.
He's right outside.
Bana gelmek dışında yaptığın en akıllıca iş bu olabilir.
other than coming to me.
Bunun dışında her şey serbest.
Otherwise... whatever works.
Bunun dışında her şey serbest.
whatever works. Hmm?
Senin kimlerle çıktığını, ne okuduğunu veya Rand dışındaki hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
I just have no idea who you've been seeing, or what you've been reading, or... anything about your life outside of Rand.
Her neyse, bunun anlamı dışında bir şey var mı?
Whatever, that's besides the point alright?
Evet, benim lanet bir terorist olmamam dışında.
Yeah, except I ain't a fucking terrorist.
Değerlerdeki düşüş alışılmışın dışında.
To be honest, this kind of free fall is off the charts.
Brooklyn etkilenen alanın dışında kalıyor.
Right. Brooklyn's outside the affected area.
Gizemli taraflar dışında her şeyi anlattı.
Not all the mystical parts, but everything else.
Fist dışında bu savaşı kazanmanın başka yolları da var.
The Fist is one way to win this war, but I do have others.
Bay Meachum yurt dışında işleriniz olduğunu söyledi.
Mr. Meachum mentioned you had business to take care of abroad. Uh, yeah.
Aynı gün kapanmaları dışında pek bir anlamı yok.
Not much, except that they were shut down on the same day.
Bunu yaparsak o El canavarları dışında kimse zarar görmeyecek.
If we do this... no one but those... Hand monsters gets hurt.
Burası şehrin dışında oldukça huzurlu bir yer.
It's so peaceful way out here.
- Benim kendi hafızam dışında yok.
- Not outside my own memory.
Peki, çok iyi vakit geçirdik. Peter panda dışında başka almak isteyeceğin bir şey varsa, hemen almalıyız.
Well, now that we've had that wonderful moment if there's anything besides Peter panda that we would like to take, we should get on it.
- Osurma olayı dışında.
Except for the fart stuff.
Bak, bunun dışında sadece bir yol var.
Look, there's only one way out of this.
Bildiklerimin dışında bir şey demedi.
Nothing I didn't already know.
Yani sana evlenme teklif ettiğim ufak bir an vardı ama onun dışında bir şey yok.
I mean, there was a little thing of asking you to marry me, but aside from that, no. Nothing.
Espri anlayışı dışında her şeyi olan bir erkek kendisi.
The boy already has everything except a sense of humor.
Yani ligin dışında, kardeşim.
So out of your league, bro.
Sahil yolundan giderken merkezin 8-10 km dışında.
- about five miles out of town?
Bayan Adler'ın ona bir tane vermesinin dışında, Mary'nin bilgisayarı var mıydı?
Prior to Mrs. Adler giving her one, did Mary have a computer?
Yasalara bağlı olmamın dışında mı?
Other than I'm required to by law?
Söylediğim her şeyi yapacaksın, Lamont ne derse yapacaksın. Çünkü orada batırırsan, her şey sona erer, yaygara dışında.
You do everything I tell you, you do everything Lamont tells you... because you fuck up out there at sea, and it's all over but the shouting.
Bütün bunların kontrolün dışında kalmayacağına dair bana güvende oldu.
You assured me all this will not get out of control,
Uygulamada alışılmışın dışında mıydı?
Was it unorthodox in execution?
Bizi birbirimize bağlayan o büyük nehir dışında.
Apart from that great big river that connects us.
Kiler dışında bu evdeki her odayı aradım. Demek akıntıya kürek çekmeliyim.
I've been searching every fucking room in this house but not the cellar, so I must beat the tide.
Toplumun yararına olan bu işi kolaylaştırmanın dışında benim için hiçbir değeri olmayan vefalı hizmetçilerden bir ekip oluşturuyorum.
I am accruing a band of loyal servants, none of whom have any value to me beyond the facilitation of this greater good.
Bu vakalardan birindeki bir kadının ölmeden hemen önce ifade ettiği bir tabir sonrası adını "Mavi Gül" koyduk. Yani bu da, bu cevaplara o günden beri izlediğimiz alternatif yol dışında ulaşılamayacağını gösteriyordu.
We called it the Blue Rose after a phrase uttered by a woman in one of these cases just before she died which suggested these answers could not be reached except by an alternate path we've been traveling ever since.
Bu akşam dokuz buçukta. Crosley's'nin dışında, arka kapıda bekleyeceğim.
Nine-thirty tonight, outside of Crosley's, at the back door.
Sıfır dışında makul bir rakam yok.
There's no reasonable number, Glen, except perhaps zero.
- Nedir hanımefendi? Barney şehir dışına çıktığında anahtarları erkek kardeşine bırakır.
When Barney's out of town, he leaves the keys with his brother.
Bak, hey, hey, dışarıda ve ben senin yanında.
Look, hey, hey, she's out there and I'm in here with you.
Tom ve ben bu geç adamı, Mercer'ı, ne kadar az tanıdığımız hakkında konuşuyorduk çünkü o yardım edebileceğimiz biriydi.
Tom and I've been talking about how little we knew about this young man, Mercer,'cause he's someone we should've been able to help.
Japon kâğıdında.
It's on the Japanese paper.
Ve tüm bunların ardında içinde su çarkı olan bir sığır çiftliği saklıdır.
And hidden just behind that, a cattle farm with a water wheel.