Eggs Çeviri İngilizce
9,547 parallel translation
- Yumurta ister misin?
- You want eggs? - No.
Masa 7 için omlet!
Scrambled eggs for table 7!
- Sonra yumurtalar...
- So that the eggs...
- Ve yumurtalar.
- And the eggs.
- Tavuğu ve yumurtalarıyla oynadın mı?
- Did you play with his chicken and eggs?
Tıpkı çatlayan yumurtalar gibi ve kalçaların genel bölgesinde korsan avı yapmak gibi.
Like cracking the eggs and doing the pirate hunt in the general area of the heinie.
- Bu, bir adamla oynaşmaya çalışan 34 yaşındaki evde kalmış, çaresiz bir kadının klasik cevabı değil mi?
Isn't that just the classic response of the lonely 34-year-old woman desperate for somewhere to put her eggs.
Bizim kadar şanslı olmayan, aileye ihtiyacı olan yetimler olacaktır hep.
About the eggs. I can adopt from other regions. There's always going to be orphans who aren't as lucky as us, who need families.
- Çılbır ve frittata yemeyi düşünüyorduk.
We're gonna have some eggs Benedict and some frittatas.
Alex bu sabah yumurta yok.
Alex, no eggs this morning.
Rüyamda sana verecek bir öğüt arayayım, sabaha da taze yumurtalarla sofraya otururuz.
I shall dream up some advice, and in the morning, dish it up with fresh eggs.
- Kronstadt'a mayın avında.
- Cesa Eggs in Kronstadt.
Sen kahramansın, bense omlet yapıyorum.
You fight for freedom, I serve organic eggs to hipsters
Hanes onlara L'eggs adını vermiş.
Hanes calls them L'eggs.
- Şey David'e telefonda söylediğim gibi L'eggs külotlu çorapları düşük maliyetli külotlu çorap piyasasında durdurulamaz bir rakip.
L'eggs Pantyhose is an unstoppable foe in the affordable pantyhose marketplace.
Büyümekte olan ve de kazançlı bir ürün.
It is a growing and lucrative product. And in three months, L'eggs has sold a year's worth.
L'eggs, üç ay içinde bir yılda satılacak ürün sattı. Yani L'eggs'in tüm dünyaya yayılmasından mı endişe ediyorlar?
So they're worried that L'eggs are gonna spread all over the world?
- Omletin dibine, harika.
Right by the scrambled eggs. Cool.
Yumurta, pastırma.
Eggs, bacon.
Hayır, hayır. Çıkma dışarı. Çünkü yaban arıları buraya girer ve bana yumurtalarını bırakır.
Don't go out there.'Cause the wasps will come in here and lay eggs in me.
Yumurtaları da al annene götür.
Take those eggs home to your mom.
Biliyorum, ama bizim kabakların hepsini ezmelerini sevmiyorum ve pencereye yumurta atmalarını da.
People... people scream. I know, but they like smashed all our pumpkins and are throwing eggs at the window.
Yumurtlarsa, pazarda satarım, böylece hayatta kalmak için gerekli, tuz gibi şeyler alırım.
If she lays eggs, I sell them at the market, then I buy salt and things, enough to survive each day.
Tim kahvaltıda sana yumurta hazırlıyor.
Tim makes you eggs for breakfast.
Çocuklarımın nüvesi iyidir.
Mmm, my kids are good eggs.
İçine girip yavru örümcekler gibi yumurtalarımı bırakacağım!
I will crawl inside you and lay eggs like a baby spider!
Yumurtalar.
Ooh, eggs.
Sophie, yumurtanı bitirir misin, lütfen, hayatım?
Sophie, can you finish your eggs, please, honey?
Normalde hiç yemem.
I never eat eggs.
Altı havai kadın ve onların yumurta dolmaları evimde istediğim en son şey.
The last thing I need in my house is six giddy women and their deviled eggs.
Omlet yaparım sonra Max'i yürüyüşe çıkarırız diye düşündüm.
Yeah, I thought I'd make us some scrambled eggs and then we can take Max for a walk.
Yumurtamız kalmıştı değil mi?
Yeah, we have got some eggs, haven't we?
Nika, bugün yumurta pişirdim.
- Hey, Nika, we got baked eggs today. - Okay.
Fırında yumurta var.
We have baked eggs in the oven.
Sağ ol ama omletimin üstünde sim olsun istemiyorum.
Thanks, but I don't like glitter on my scrambled eggs.
Çabuk düşün çünkü erkekler hayatları boyunca döl üretebilirken üzerindeki yumurtaların son kullanma tarihi var.
Well, you should think fast, because men can sire offspring their entire lives, but those eggs you're toting around have a sell-by date.
Her ikisi de yumurtayı durdurabiliyor, ve yumurtanın ivmesini sıfırlayabiliyor, ama...
They both stop the eggs, and they both decelerate the egg's momentum to zero, but...
Yumurtaları evden getiriyorum.
Think I'm gonna have to bring my eggs from home.
- Yumurtalarının hepsini küçük bir sepete koyuyorsun.
You're putting all your eggs in one little basket.
"Yumurtalarını alsak acaba fark ederler mi?"
"Will they notice if we take their eggs?"
Ama Cılıbıt Kuşları yumurtalarının yakınında maymunlar olsun istemiyorlar.
But plover birds don't want the monkeys near their eggs.
2 gözleme ve 2 yumurta yanında ya 2 dilim domuz pastırması ya da 2 sosis.
It's two pancakes and two eggs with either two slices of bacon or a couple of links.
- Yağda yumurta, sossuz.
- Eggs Benedict, hold the sauce.
Yağda yumurta kimindi?
Who had an eggs Florentine?
- Yumurta ister misin?
- You want some eggs?
Orta pişmiş yumurta.
Eggs over easy.
Gerçekten paraya sıkıştıysan yumurtalarını her zaman satabilirsin.
You know, if you're really strapped for cash, you could always sell your eggs.
Pazar günleri yumurta.
Eggs on Sunday.
- Benim yumurtalarım.
Those are my eggs.
Şimdi çiğ yumurtaya da başladım.
I've started raw eggs.
Senin yaptığın o yumuşak olanlardan istiyorum.
I like those puffy eggs you make.