Elevator Çeviri İngilizce
6,301 parallel translation
Yeniden başlatmayı kullanarak, kameralara yakalanmadan laboratuvara giden merkezdeki asansöre ulaşabileceksin.
If you can stay ahead of the reboot, you'll be able to move undetected to the central elevator that serves the lab.
Scott, ben de ameliyata gireceğim.
- Scott, I'll be scrubbing in with you. - Somebody hit the elevator!
- Herkes çekilsin.
- Everybody, move! - Get the elevator door!
- Vega. Kuyumcuda işler nasıl gitti?
[doors close, elevator whooshes]
İlişki yaşıyorlardı.
[elevator bell dings] Henry : They were having an affair.
Asansörde parmak izimi kullandığında, Sparks olanları anladı.
Sparks figured it out when you used my fingerprints - in the elevator.
Asansör Boşluğu İkinci Kat.
Elevator shaft two.
Görünen o ki kişilik bozukluklarıyla birleşerek daha kötü bir hal alan çalma isteği dürtünü kontrol etmede sorun yaşıyorsun.
'cause it feels like it might be a thing. [elevator bell dings] - so it looks like you suffer From an impulse-control disorder,
Asansöre binip çıksaydık ya, havalı olurdu.
We could have just taken the elevator, show-off.
Asansör Boşluğu İkinci Kat.
Elevator Shaft 2.
Birine asansörde dışarı çıkmayı teklif etmekten daha iyisini yapabilmeliyim.
I should have known better than to ask a guy out in an elevator.
Tanıklara göre saldırı kuzey kanadındaki ana asansörde gerçekleşmiş.
According to witnesses, the gas attack Was in the main elevator in the north wing.
Yukarıya giden hızlı asansöre bindi.
She took the express elevator upstairs.
Asansörde bir milyar dolar var! *
There's a billion dollars on the elevator!
Tünelin başında eski bir servis asansörü var.
An old service elevator near the mouth of the tunnel.
Katilini ararken asansörde ölümle yüzyüze geldiğimde mi?
When I almost died in an elevator Because I was trying to find out who killed you?
Pekala Danni'nin en sevdiği renk neydi?
[elevator doors close, elevator whirring] All right, what was danni's favorite color?
Üç sağ salim organları Asansör kazasında, Üç kan türleri.
Three unharmed bodies from the elevator crash, three blood types.
Bütün hesaplardaki komisyoncunun isminin aynı olduğu ortaya çıktı.
[laughs ] [ elevator bell dings] It turns out the broker's name Was the same on all the accounts - -
Dyson, bu üç ceset Asansör kazasında...
Dyson, those three bodies from the elevator crash...
- Neden asansörü tutmuyorsun?
Why don't you get the elevator?
Asansörü tuttum.
Got the elevator.
Bayanlar baylar, tepeye cikan bir sonraki asansor az sonra hareket edecek.
Ladies and gentlemen, the next elevator to the Top Of The Rock Observation Deck will be leaving momentarily.
Asansör hemen solunda Frank.
Elevator's just there, to your left, Frank.
Asansör şaftı bir işe yaramaz Frank.
The elevator shaft goes nowhere, Frank.
Asansörü tutun.
Hold the elevator?
Daniel asansör boşluğunda öldü.
Daniel lay dead in the elevator shaft.
Bunu ekleriz dosyana.
We'll note that in your file. [Elevator bell dings]
Barry'nin asansörü daha lobiye bile inmedi.
Barry's elevator hasn't even made it to the lobby yet.
Bir kat için asansör kullanmıyoruz.
We're not supposed to use the elevator for one-floor trips.
Bu gece asansörde dansçı kızlarla karşılaştım.
I met some showgirls in an elevator tonight.
- Hayır, gelmeyeceksin.
I will. - No, you won't. - [Elevator bell dings]
Şimdi asansöre bin.
Now get in the elevator.
Tamam? Şimdi bizi asansörden çıkarmanız gerekiyor.
You need to get us out of the elevator now.
Saldırganı yakalayana kadar asansörü tamir edemezlermiş.
They said they can't fix the elevator until they get the gunman.
Hala asansördeler.
She's still stuck in the elevator.
Finn'i asansörden çıkartalım.
Let's get Finn out of the elevator.
Bir yük asansörü... Hidrolikle çalışıyor, ve bir denge sayacı var.
A freight elevator... hydraulic powered, counter-balance pull.
Asansörü çağırıyorum.
I'll take the elevator.
Birini asansörde takip edebilecek tek kişi sen değilsin.
Me too. You're not the only one who can track someone down in an elevator.
Asansör alçalıyor, biz yükseliyoruz.
The elevator's going down. But we are going up.
Kapılar kapanıyor.
ELEVATOR : Doors closing.
Genelde camdan ya da yük asansöründen girmişimdir.
Usually it's by window or freight elevator.
Pekala, hologram arkadaşımız L
- [Elevator bell dings]
Orada dur.
[elevator bell dings ] [ gun cocks] hold it.
- Direktörün başkan ile olan toplantısı 20 dakika sonra.
( elevator bell dings ) Spiller : The director's briefing the president in 20 minutes.
Hey.
( elevator bell dings ) Hey.
Bence de.
[elevator bell dings] Me, too.
Asansör yok.
No elevator.
Öyle mi düşünüyorsun?
[elevator bell dings] you think so?
- Claire nerede?
Had a little elevator trouble. Where's Claire?