Endeavour Çeviri İngilizce

Ama sizi temin ederim beyler, eğer çok fazla bir gecikme olursa... Şangri-La, misafirliğiniz süresince memnun kalmanız için elinden geleni yapacaktır.

But I assure you, gentlemen, if there is a prolonged delay Shangri-La will endeavour to make your stay as pleasant as possible.

"Donanmanın izniyle,... Brooklyn Deniz Kuvvetleri Tersanesi'ne girmeyi başardık. Ve burada sizlerle en son Amerikan Gemisi Alaska'nın denize indirilişini kutlayacağız."

"Courtesy of the Navy Department, we are able to take you to the Brooklyn Navy Yard, where we will endeavour to bring you a description of the launching ceremony of the USS Alaska."

Zavallı annemin aptalca hayalleri sonrasında, asrın en sansasyonel suç girişimine dönüşecek tohumları zihnime ekmiş olabilir miydi?

Did poor Mama's silly dreaming plant in my brain some seed which was afterwards to grow into the most sensational criminal endeavour of the century?

Sağ salim eve dönmek ve bunları öğretmek istiyorum.

I shall endeavour to get home alive as many as I can.

Adaletin ve adalet fikrinin sonuna kadar savunulması.

the endeavour to preserve justice and the concept of justice.

Çalıştığı her alanda mucizeler gerçekleştirdi...

Achieved miracles in every field of human endeavour... except crime!

- Doğru olmaya çalışırım. - İyi gidiyorsun.

- I endeavour to be accurate.

- Onu kontrolde tutacağım.

I shall endeavour to keep it under control.

Çünkü son anıma kadar hep krallığımda barışı korumak için çalıştım.

For I do endeavour even to the last to maintain the peace of my kingdom.

Temel metalleri altına çevirme arayışları ve yaşam iksirini bulma serüvenleri paraleldi.

And their search to transmute base metals into gold and to find the elixir of life are one and the same endeavour.

Tüm uğraşlarımın üzerine çöken bu soğuk ışıkla yaşayamam.

I can't abide this cold light directed on my every endeavour.

Size destek olmak için her zaman çaba göstereceğiz.

We will always endeavour to assist you.

Çok yapıcı bir çalışma.

It's a creative endeavour.

Kendimi mümkün olduğu kadar küçültürüm.

[In foreign accent] I will endeavour to render myself as tiny as possible.

Ekmek ağacını alıp, Endeavour Geçitleri'nden geçeceğiz,... Ümit Burnu'ndan dolanıp, Jamaika'ya gideceğiz.

We'll pick up the breadfruit then continue on through the Endeavour Straits around the Cape of Good Hope to Jamaica.

Bay Fryer'ın hedefimize olan bağlılığına ilişkin şüphelerim... haklı çıktı.

My doubts about Mr Fryer's commitment to our endeavour have been confirmed.

Şunlar sana ne hatırlatıyor : Endeavour Geçitleri?

How do you fancy the Endeavour Straits?

Evet, beyler, evimizle aramızda 27,000 deniz mili dışında... Endeavour Geçitleri ve Büyük Kayalıklar var.

Well, gentlemen, between ourselves and home are 27,000 sea miles, the Endeavour Straits and the Great Barrier Reef.

İletişimin kesilmemesi hususunda çalışmalar yapılıyordur.

The powers that be will endeavour to maintain communications.

Bay Johnston diyor ki... Dışarı çıkmaya çalışırken, İmparatorun Japonlar... tarafından kaçırıldı.. tamamen bir yalan.

Mr Johnston writes... the endeavour to make out that the Emperor had been kidnapped... by the Japanese... is wholly untrue

Evlilik sıradan, doğal ve soylu bir olaydır ama evliliği insan ruhunun morgu, bir tuzak bir darağacı olarak gören ve ruhsal açıdan berbat bir durumda olan benim gibi birinin insanlığın yüzde doksan dokuzunun mükemmel bulduğu bir şeyi düşünmeden reddetmesi gerekmez.

Marriage is a normal, natural, noble endeavour and just because I am a neurotic mess who sees it more as the morgue of the human spirit a trap, a gallows is no reason why I should categorically reject something that 99 percent of humanity finds perfectly wonderful.

Layıkıyla hizmet edebilmek için gayret edeceğim.

I shall endeavour to function adequately.

Lisan bir çaba uğruna geliştirilmiştir. Nedir o çaba, Bay Anderson?

Language was developed for one endeavour and that is -

Endeavour limandan ayrıldı kaptan.

The Endeavour has cleared the dock.

Komutan Riker, bir mekikle Cleon sistemine gidin ve Endeavour ile buluşun.

Cmdr Riker, pilot a shuttlecraft to the Cleon system, and rendezvous with the Endeavour.

# Sessiz bir gayretle

# In calm endeavour

Süreci hızlandırmaya çalışırım efendim.

I will endeavour to speed up the process.

Kuşkulu bir bilimsel denemeyi inanç haline getirmişler.

They've managed to turn a dubious scientific endeavour into dogma.

Şiddet dolu yaşama öncülük eden biri için önemli bir çaba.

A worthy endeavour for someone who has led such a life of violence.

Bu çalışmada bize kim öncülük edecek?

Who shall lead us in this endeavour?

O zaman bu çaba burada, bu odada biter.

Then this endeavour dies here, in this room.

Majestelerinin rahatsızlığını biraz da olsa hafifletmek için elimden geleni yapacağım.

I shall endeavour to... alleviate some of the inconveniences from which Your Majesty suffers.

Huzur bulmak için çabalayıp durdum ama İngiltere tahtını beklerken çabalarım boşunaydı.

I endeavour to cultivate languor, but it is difficult to be languid when the throne of England is pending.

Bunun söylememizin sebebi,..... ölüm halini ve gömme sürecini belirleyecek olmamız,..... kimlik saptamada olduğu gibi, ki bu senin hünerine gerek duyuyor,..... kalan derinin hasarsız olan kısımlarını rapor ettikten sonra top sende.

As and when the corpses are removed... we will endeavour to ascertain the mode of death and duration of burial... as well as identification, which will of course be passed on to you... after informing, where possible, the next of kin.

Yaptığım tüm ticaret anlaşmaları felaketle bitti, oluşturduğum tüm ortaklıklar dağıldı, desteklediğim her türlü çaba başarısız oldu.

Every trade deal I struck was a disaster, every alliance I formed fell apart, every endeavour backed, a failure.

Sonu hüsranla bitebilecek bir çaba için herkesin dikkatini çekmek istemeyiz değil mi?

We do not wish to attract attention to what may be a fruitless endeavour, do we?

Ve Bay Willoughby'ye, belki onu hak etmek için mücadele eder diye.

To Mr. Willoughby, that he may endeavour to deserve her.

Kendisinin cömertliği ve iyiliği sayesinde Hunsford'daki bölge Papazlık makamına terfi ettim. Orada Leydi Hazretlerine karşı minnetle hareket etmek en büyük gayem olacaktır.

whose bounty and beneficence has preferred me to the valuable rectory at Hunsford, where it's my endeavour to demean myself with grateful respect towards her Ladyship.

Amiralin gemisi Endeavour, A-15 mevzisinde ierleyin ve bekleyin

Flagship to Endeavor, stand by to engage at grid A - 15.

Gözlem, işimizin kalbidir.

Observation, the heart of our endeavour.

Hey, yaratıcı ilham alman sırasında ben de burdaydım... bu da beni bu suç girişiminde... bir parça ortak yapar.

Hey, I was present at the time of creative inspiration... which entitles me to partial ownership... in this criminalistic endeavour.

Galiba gelmiyorsun. Herhalde vampir avlamak gibi sıkıcı olayların olacak, değil mi?

Oh, you probably have some vampire slaying or some lame endeavour like that, don't you?

Ben bu çabayı onaylamıyorum ve desteklemiyorum.

I do not approve of nor support this endeavour.

Düzeltmeye çalışırım.

I endeavour to correct

Doğurmamaya çalışırım anne.

I shall endeavour not to, Mama.

Yaşayan her kötü insanı akıp giden zararsız bir neşe ırmağına dönüştürmek en insalcıl uğraşımdır.

It is my very humane endeavour To make, to some extent Each evil liver

Alexander bebeğe bakmam pansiyonun açılmasından beri ödev olarak bilinen sinir bozucu çalışma için pek zamanım olmuyor.

Well, between taking care of baby Alexander and getting the B B up and running I haven't had time for that pesky endeavour known as schoolwork.

Gün 2 kasabamızda başlarken Dawson Leery'nin Joey Potter'i görmezlikten gelme konusundaki çabasında başarılı olduğu bir kez daha kanıtlandı.

As day number two folds on our quiet little creek-side village Dawson Leery has again proven successful in his endeavour to avoid Miss Joey Potter.

"SGC, insanlığın geleceği için tek önemli insan çabası olabilir."

"The SGC may be the single most important human endeavour..... for the future of mankind."

- Bir sonraki uğraşının sonuncudan daha büyük ve daha iyi olması gerektiğini düşündüm.

Your next endeavour should be bigger and better than your last.

Gezegenimize, "Yedi Sistemin Işıldayan Dünyası" derlerdi. Müthiş Cesaret Kıtası'nda... Avuntu ve Yalnızlık Dağları'nda...

They used to call it the Shining World of the Seven Systems... and on the continent of Wild Endeavour... in the mountains of Solace and Solitude... there stood the Citadel of the Time Lords the oldest and most mighty race in the universe Looking down on the galaxies below.