Equality Çeviri İngilizce
639 parallel translation
Fransa Cumhuriyeti Polisi Güvenlik Servisi. 5 Haziran 1911. Lord Beltham'ın kayboluşu hakkındaki soruşturmanın sorumlusu Müfettiş Juve'dir.
French Republic ( Liberty, Equality, Brotherhood ) Police Department Security service Paris, June 5th, 1911 The inspector Juve is responsible for the inquiry concerning the disappearance of Lord Beltham.
Bir dilenci eşitmiş gibi havalara giriyor, bu nasıl olur?
A roadside beggar giving himself airs of equality. How can you?
Bugün demokrasi, özgürlük ve eşitlik aptal insanlara özgü kelimelerdir.
Today, democracy, liberty and equality are words to fool the people.
Eşitliğin ana pransipleri ve özgürlük Almanya'da yerleşemez.
The basic principles of equality and freedom never have and never will take root in Germany.
Eşitlik diye bir şey duymadınız mı hiç?
Ever heard of equality?
Bu kadın erkeğe, her yerde olduğu gibi yasalar önünde de eşit.
That woman as the equal of man is entitled to equality before the law.
Mesele, din, renk, maddi durum ya da... bu davadaki gibi cinsiyet ayrımı olmaksızın... yasalar önünde eşitlik meselesi.
The question here is equality before the law... regardless of religion, color, wealth... or, as in this instance, sex.
Yalnızca eşitlik.
Equality.
"Kadınların eşitliğe yürüyüşünde küçük ama önemli bir adım..."
"A small but important step in women's march toward equality..."
Denge, eşitlik, her şeyin karşılıklı olması.
Balance, equality, mutual everything.
Eşitlik.
Equality.
Bu eşitlik işi kadın özgür olmadığında erkekte olmamalı diyor.
This equality business says that since women aren't free, men shouldn't be either.
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik"
"Liberty, Equality, Fraternity."
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik, yazan : Marcus Brutus."
"Liberty, Equality, Fraternity, by Marcus Brutus."
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik."
"Liberty, Equality, Fraternity."
Eşitlik diye birşey söz konusu değildir.
There's no such thing as equality.
Kendini kanundan üstün tutarak adaletin eşitliğini zedeledi!
By placing herself above the law, she has destroyed the equality of justice!
Bizim istediğimiz eşitlik.
What we want is equality.
Yargıç eşitliği sağlar.
The judge restores equality.
Kadınların eşit olduğunu duymadın mı?
Did you never hear of the equality of women?
Erkeklerle siyasi eşitlik ve eşit haklar
Political equality and equal rights with men
"Adalet, eşitlik ve ekmek."
"Justice, equality and bread."
Eşitlik, cinsler arasındaki eşitlik seni rahatsız ediyor, değil mi?
Equality, real equality of the sexes bothers you, doesn't it.
Bildiğiniz gibi, kadın hakları ve cinslerin eşitliği konusunda... uzlaşmaz bir tavır takınmakta biraz acele ettim.
As you know, I've steadfastly maintained an uncompromising position about women's rights and the equality of sexes.
Fransa... özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin ülkesi.
France... the land of liberty, equality and brotherhood.
Sizin eşitlik anlayışınız bu işte.
So there goes your equality.
Bu sekiz kişinin mutlu olabileceğine inanıyor musun hâlâ her biri olabildiğince yükselebilse, ama çok değil kafaları eşitliğe çarpana kadar?
You still believe that these eight would be happy if each of them could climb so high, but no higher before banging their heads on equality?
Neden İşçi Hareketi, kadın eşitliği konusunda bu kadar tutucu?
Why is the Labour Movement so conservative on women's equality?
Ama burada müthiş bir eşitlik hissi olduğuna inanıyorum.
But I think there is a great feeling of equality here.
Tamamen eşit duruma geldiğimize inanmak bir yanılsamadır.
It's an illusion to believe that we've attained total equality.
Herkes kendini aşıp, geliştirebilecek.
He'll have a chance to transcend and to evolve with some equality for all.
Yorgun ve bitkin eve geldiğinde... ocağın yanında terliklerini ve fırında akşam yemeğini buzları çözülürken bulacaksın cinsiyet eşitliği denen lanet yüzünden.
When you come home from work all tired and exhausted... you'll find your slippers by the fire and your evening meal defrosting on the stove. Because to hell with the equality of the sexes.
- Eşitliği ne zaman istiyoruz?
- When do we want equality?
Bunlar özgürlük, eşitlik ve bağımsızlığın sembolleri. Burjuvazinin tarih sahnesini terk edişi.
Here are the symbols of freedom, equality, liberty... the bourgeoisie leaving the scene of history.
Eşitlik ve saygıyla yaşama özgürlüğü?
Free to live our lives in equality and dignity?
Sizin ve benim anladığımız tüm o küçük şeyler ve hayattan beklediklerimiz, eşitlik, iyilik, adalet gibi şeyler.
All the little things you and I understand and expect from life, such as equality, kindness, justice.
Bir maskenin Troglitler için eşitlik sağlayacağına inanayım mı yani?
Do you really expect me to believe that that mask can achieve intellectual equality for the Troglytes?
- Eşitliğe inanıyorum.
- I believe in equality.
Hakları ve adaleti bastırdıkları için.
For oppressing rights and equality
Yoldaşlarım, benim ve dostlarımın ücret ve servet eşitliğini başaracağına inanmayın.
Don't believe, comrades, that I and my friends can accomplish the worldwide work And equality of wealth
Ben sadece eşitlik istiyorum.
I just want equality.
Biz insanlığa güveniriz. Eşitlik hakkı olduğunda Toplumu sosyal ihtiyaçlara göre daha iyi organize edebilmek mümkün
We believe in men, Mr. Santore, in their right to equality, in their imperative to create a fairer society, a happier one.
Birçok kişinin hemfikir olduğu gibi, Midway Savaşı, Pasifik muharebelerinin dönüm noktasıydı. Bizim açımızdan geri çekilişin başlangıcı oldu. Ya da bir diğer ifadeyle, yeni bir saldırı yapmamızı engelledi.
The Battle of Midway was the point of turn in the War of the Pacific, of our complete withdrawal for the attempt to establish, at least, the equality, it stops later passing to the offensive one.
Eşitlik kavramına bir yenilik sunabilir.
That might be a new definition for equality.
Bu seviye, özgürlük ve eşitlik tarzıyla hizmetçiler, işçiler ya da burjuvalar hepsi aynıdır.
With the leveling, liberalization, this kind of equality, maids, working girls, bourgeois women... It's all the same.
'Polis memuru olmak kanunlara inanmak'... ve onu tarafsızca, tüm insanların eşitliğine ve her bireyin saygınlık ve değerine saygı göstererek uygulamak demektir.
( Man )'To be a police officer means to believe in the law and to enforce it impartially, respecting the equality of all men and the dignity and worth of every individual.
Soyutlastirilmis ve geri çevrilemeyen, her kisminin yalnizca digerleriyle olan nicel esitligini saat bazinda gösterme ihtiyaci duydugu bir zamandir.
It is the abstraction of irreversible time, of which all segments must prove on the chronometer... only their quantitative equality.
Her işin mutlak eşitlik ilkesiyle yapılması, toplumumuzun temel dayanağıdır.
It's fundamental to our society that we do everything on a basis of absolute equality.
"Onlar ağacın meyvesinden tanındığını,..." "... adaletsizliğin ağacı çürüttüğünü,... "... meyvesinin kuruyup, büzüştüğünü ve... "
"They knew that the tree is known by its fruit, and that injustice corrupts a tree that its fruit withers and shrivels and falls at last to that dark ground of history where other great hopes have rotted and died where equality and freedom remain still the only choice for wholeness and soundness in a man or in a nation."
Elde edilen yeni kanıtlar doğrultusunda davanın başka bir zamana ertelenmesine ve bu kanıtların...
What about equality?
Eşitlik...
Equality...