Eşti Çeviri İngilizce
253 parallel translation
" Sayfiyedeki ölüm sahnen Bernhardt'ın Camille'deki performansına eşti.
" Your dying scene in the country equaled Bernhardt's in Camille.
Aradığım her şey olan bir eşti.
A wife who was everything I'd been looking for.
Neredeyse mükemmel bir eşti.
Almost the perfect husband.
Arnaud bana saygı duydu Doğru bir eşti.
Arnaud respected me like a true husband
Jane tapılası bir eşti, Tam ruh eşim.
Jane was an adorable wife, a perfect mate.
Fakat annemden daha kıdemli olsa bile ki o sadece dördüncü eşti, aralarında en yenisiydi.
But even she outranked my mother, who was only Fourth Wife, the newest one.
Mükemmel bir eşti.
He was a wonderful lover.
Evin karanlığı, evliliğinin karanlığına eşti. "
The darkness of the house equaled the darkness of her marriage. "
- Hey, nereden esti?
- Hey, hey, what's the idea?
Geçen yaz ölmeden önce yaşlı kafasına esti ve servetinin yarısını, bir milyon sterlini Londra Üniversitesi'ne entomoloji araştırmaları için bıraktı.
When he took it into his eccentric old head to die last spring he left half of his fortune of nearly a million pounds to the London University for the purposes of entomological research.
Bana doğru gelirken nereden esti de kenara çekildim hala aklım almıyor.
I still don't know what instinct made me step aside when he came at me.
Her sene böyle esti.
Blowing like this year after year.
- Gecenin bir yarısında nereden aklına esti?
What's the idea the middle of the night?
- Sanırım, sadece aklına esti.
- No, just a whim, I suppose.
Sonra bir akşam rüzgarı söğüt ağaçlarında esti
And then a soft evening breeze Hummed through the willow trees
- Buraya gelmek nereden esti?
- How'd you happen to come here?
sadece biraz esti gürledi.
She just flew off the handle for a moment.
Rüzgar çok sert esti.
It blew hard.
# Güneş doğdu, rüzgar esti #
The sun shone and the wind blew
Daha sonra hepimizi sarsan güçlü bir rüzgar esti.
Then there was a tremendous wind that practically knocked us off our course.
Tatlım, bu aklına nereden esti bilmiyorum ama ben seni aramadım.
Honey, I don't know what gives with you, but I didn't call you.
" Aklına nereden esti?
" What could have possessed her?
Öylesine aklıma esti işte.
A passing fancy.
Kırdan gelen sesler, toprak ve tuz kokan serin gece havası hücreme doldu ve yanaklarımda esti.
The sounds of the countryside floated into my cell with the cool night air, that smelled of earth, and salt, and fanned my cheeks.
Ama aklıma esti şimdi ;
But I've been thinking ;
Bir anda aklınıza esti ve o şekilde mi işe koyuldunuz?
What did you do, barge in on a whim?
Kafasına neler esti bilmiyorum ama sizi yanına almayı düşünüyor. Onunla birlikte evlerine gidersiniz.
I don't know what you'll make of this... but I want you to go with him.
Yaz aşkı, fırtına gibi esti
Summer lovin', happened so fast
Dalga mı geçiyorsun?
Esti serios?
Sevgili babamız, krallığı göklerde olan, sen değiştirene kadar senin izinden geleceğiz.
"Tatãl nostru care esti în ceruri..." "Sfinteascã-se numele Tãu" - înainte ca lucrurile sã se schimbe.
Ve saçımın arkasından hafif bir rüzgâr esti
And the breeze blew back my hair
Hey! Sadece rüzgar esti işte!
You put those there earlier.
Öyle aklıma esti işte!
It just came over me.
Hangi rüzgâr esti de geldin?
What brings you here?
Cadılar Bayramı arifesiydi ve ben hala vestiyerde kilitliydim. Birden karanlığın içinden bir rüzgâr esti ve kemiklerime kadar beni ürpertti.
It was All Hallows Eve, and I... still locked behind the cloakroom door... suddenly felt a wind sweep through the darkness... chilling me to the bone.
- Kafama esti sadece.
Just kind of fell into it.
Aklınıza esti ha?
Is it your own inclining?
O gün rüzgar öyle sert esti ki... kısa eteği havalandı.
It blew so strong that day... Good day, Hivert.
O gün rüzgar öyle sert esti ki, küçük eteği havalandı. Kör! Kör!
It was blowing so strong that day... that it blew her petticoats... far away.
- Nereden esti aklına?
- What got into you?
Böyle aniden cümbür cemaat gelmek nereden aklınıza esti?
Why did you decide to come all of a sudden?
Neyse, anladığımız kadarıyla o amcık orospu, bizim bazı işler çevirdiğimiz konusunda kıllandı ve senin kovboy da, oraya gelip bir kasırga gibi esti... Ve herkesin öldüğüne emin olana dek durmadı.
Well, apparently that dirty whore found out we were going to do some business because your son, the cowboy and his flame, came into the room blazing and didn't stop, until they were pretty sure everybody was dead.
Onlardan biri de, aklına esti diye beni tahliye edememen.
Well - Excuse me. Fleischman?
Esti toprağım yani.
I'm an old hand.
Uçurtma uçuruyorduk, sert bir rüzgar esti ve kafana çarptı.
Good to meet you. A big wind came along and bam!
Her neyse, bu modanın geçmesiyle, diplomatik ilişkilerde soğuk rüzgarlar esti.
Anyway, the down-under fad fizzled, and the diplomatic climate turned absolutely frosty.
Sekizinci rountta ise, fırtına gibi esti!
And then in the eighth round, in he comes!
Gunilla Goldberg bize yardımcı olmaktan mutluydu. O da ilk eşti.
Gunilla, I'd adore it.
Güneyden esti mi, şahini atmacadan ayırt etmesini bilirim.
I am but mad north-north-west. When the wind is southerly, I know a hawk from a handsaw.
Rüzgar üzerime bir kez esti mi bir daha görmeyeceksin beni.
Once the winds will blow on me - you'll not see me any more.
Hafif bir rüzgar esti.
little gust there.