Eşyalarım Çeviri İngilizce
8,701 parallel translation
Helitaşır'a geri döneceğim ama sadece eşyalarımı toplamak amacıyla.
I'll go to the carrier, but... it'll be to collect my things.
Evet, deli ablam eşyalarımı lezbiyen bir Nazi gibi... -... dağıtmaya başlayana kadar.
Yeah, until I was woken up by my psychotic older sister rifling through my shit like some lesbian Nazi.
Arabam, eşyalarım onda.
He's got my car, my stuff.
Asistanına eşyalarımı toplatıp evimizden... evinden göndermiş.
He had his assistant move my stuff from our... his house.
- Eşyalarımı karıştırmaya nasıl cüret edersin?
~ How dare you! I ask one wee favour.
Hala eşyalarımı boşaltmam lazım.
I still have to unpack.
İnsanların, tüm tuhaflıkları halletmeden önce eşyalarımı görmelerine izin vermem.
I don't let people see my stuff until've worked out all the kinks, you know?
Eşyalarımı toplamıyorsun, değil mi?
You're not packing up my stuff, are you?
Hayır, kendi eşyalarımı topluyorum.
No, I'm packing up my things.
Bakın, neden eşyalarımı eve götürmeme izin vermiyorsunuz?
Look, why don't you just let me take my stuff home?
- Lütfen, eşyalarımın çoğunu depoya koydum.
I sent most of my stuff to storage.
Eşyalarım akşama evden gitmiş olur.
I'll have my things out of the house by tonight.
Eşyalarımızı alalım.
Let's get our stuff.
Eşyalarımı almaya gelmiştim.
I just came to get my things.
Güzellik eşyalarımla pratik yapabileceğim bir şey lazım.
I need someone to practice my beauty stuff on.
Ama evime gidip eşyalarımı almam gerek.
But, I gotta go to my place, get some of my stuff.
Ne zaman beni yeni bir ailenin yanına taşısalar ya eşyalarımı aldılar ya da bana zorla ardımda bıraktırdılar.
Every time they moved me to a new foster house, they'd take my stuff away, or they make me leave it behind.
Luke, sen ve Cicero eşyalarımı yukarı çıkarır mısınız?
Luke, if you and Cicero will bring my things upstairs.
Bir saniye içinde eşyalarımı alırım.
I'll have my things out in a jiff.
- Eşyalarımı öylece alamazdım ya.
Can't just take my stuff.
- İnsanların eşyalarımı kurcalamasını sevmem - Nedenini görebiliyorum.
I do not like people going through my stuff.
Eşyalarımın geri kalanı nerede, Margaret?
Where's the rest of my stuff, Margaret?
Burada bekle, Eşyalarımızı getiririm.
Wait here, I'll get our stuff.
Ki ben torunlarım eşyalarımı boyadığında dahi ağlamam.
And I don't even cry when my grandkids color me stuff.
Sekizinci sınıfta annemin beni yanına almaktan başka şansı kalmadı çünkü babam eşyalarımı paketledi ve sabah erken saatte beni oraya bırakıp gitti.
And in eighth grade, my mom had no choice to take me in because my dad packed my stuff and drove me to her house in the morning and left me there.
Aslında yağmur yağmaya başlamadan önce eşyalarımızı içeri almalıyız.
You know what? We should move in our stuff before it starts raining.
Gidip eşyalarımı alacağım.
I'm gonna grab my stuff. Is that cool?
Kişisel eşyaların mı sadece?
Your personal belongings?
Howard Stark'ın kasasında kalan bütün eşyaları bulmayı başardım ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
I'd managed to discover all the remaining items from Howard Stark's vault, and there was nothing I could do about it.
Eşyalarını topla, adamım.
Pack your bags, man.
Senin eşyaların mı bunlar?
Is this your stuff?
- Bu eşyaları, cumartesi sabahı, tamı tamına ihtiyacın olan miktarda mı aldın?
~ So you bought this Saturday morning, the exact amount, everything you needed?
Eşyalarını mı yerleştiriyorsun?
Are you unpacking?
Onunla birazcık konuşacağım. Eşyalarını ona geri vereceğim.
I will give him back his stuff.
- Sanırım Başkomiser Raydor Dedektif Sanchez'in, bunu bir soygun gibi göstermek için annesinin eşyalarını saklamadığını kanıtlamanın bir yolunu bulmayı umuyordu.
! I think captain Raydor was hoping to find a way to prove that Detective Sanchez did not simply hide his mother's belongings in order to make it look like a robbery.
Amy, Bayan Sanchez tüm eşyalarının bulunduğunu onayladı mı?
Amy, has Mrs. Sanchez signed off on all her recovered belongings yet?
Eee, eşyalarını toparladın mı?
So are you all packed?
Her sabah Glock'ımı kılıfına sokuyorum. Yani, eşyaları bana uzatırken gayet yavaş hareket et, yoksa vururum.
Well, I slip a Glock in my holster every morning, so when you hand me them items, do it slow or I'll shoot you.
Reva'nın ölümünden hemen sonra hiç bakmadan paketlediğim eşyalarına baktım.
So I went through Reva's stuff that I'd packed away after she died without looking.
Kişisel eşyalarından biri lazım.
I just need, uh, one of her personal belongings.
Sarah'nın normal yaşamından tüm eşyaları yasaklamıştım bu da tepemi attırdı.
I forbade any items from Sarah's regular life, - and that threw me off.
Onun eşyalarını burada görünce ona doğru dürüst veda edemeden ayıldığımı hatırladım.
Seeing her things here... makes me realize I left that world so abruptly.
# Korsanlık eşyalarıyla, kullandığımız beraber #
♪ With pirate stuff we'll use together ♪
Eşyaları paketlemene yardım edeyim.
Well, let me help you pack these things up.
- Bütün bu eşyaları sakladın mı?
- You kept all these stuff?
- Kız hiç eşyalarından bıraktı mı senin evine?
- Does she keep any stuff at your apartment?
Hadi eşyalarını alalım.
Let's get your things.
Elimde doğru eşyalar olursa yaparım ama özel bazı malzemeler gerekecek.
I can make it if I get the right stuff, but I'm gonna need some special ingredients.
Eşyalarını almayacak mısın?
Hey, man, aren't you gonna get your stuff?
Tamam, şu eşyaları götürüp, hayır kurumuna bırakmam gerek ve sonra, biraz mutfak için alışveriş yapmalıyım.
Ok, well I just need to take this stuff to goodwill and then grab some groceries.
Belki buraya gelir ve eşyalarını bırakırım biraz da çene çalabiliriz diye düşünmüştüm sadece.
I just thought that maybe I could come here, drop off your stuff, and we could shoot the shit for a little while.