Face Çeviri İngilizce
88,216 parallel translation
Bu dünyada yüz yüze konuşarak çözülemeyen herhangi bir sorun var mı?
Are there any problems in this world which can't be solved by talking face-to-face?
Bir cekim sonu partisinde siritip tikinirken gorurdunuz.
You know, you'd see him at a wrap party, and he'd be laughing, stuffing his face.
Yuzu turlu sekillere girerdi.
It was like a smorgasbord on his face.
Yuzumu goruyorsunuz.
Get to see the face.
Utandi, yuzunu gostermedi
♪ Ashamed to show his face ♪
- Bok suratli mi?
- Boner face?
- Hic de oyle degil.
- He's not a boner face.
- Yuzu bebek gibi olan adam hani?
Like, the guy with the face of a baby?
- cok cocuksu bir yuzu var, dogru.
He has a very childlike face, it's true.
Yuzunu goster!
Show your face!
Yuzundeki tum kemikleri kirmaktan korkuyorum!
I'm scared I'm gonna shatter every bone in your face!
Yuzume tavuk mu tukureceksin?
- Yes. Just gonna spit your chicken on my face?
Tsunami uzerime oturup canimi cikaracak.
Tsunami sits on my face until I tap out.
İyi tarafi su ki, yetiskin bir erkek senin yuzune oturacak ve butun dunya izleyecek. Bu olumlu bir sey.
The good thing is, you're gonna have a grown man sit on your face and the entire world is gonna be watching.
O adamin altinda kalacagini bilen biri nasil olursa oyleyim.
As good as anybody can feel knowing they're about to get their face sat on by that guy.
Yuzunde tirtil var.
There's a caterpillar on your face.
Ama gittigi her yerde Yuzune karsi demisler ki
♪ But in every place They said to his face now ♪
Yuzun tuvalete benziyor ve tasaklarin tuhaf kokuyor, dedigi icin de ozur diliyor.
Uh, and he's also sorry that he said your face looks like a toilet and your balls smell funny.
Hasta ellerin dokunduğu yüzü kırmızı ve şiş.
Her face is all red and puffy from sick hands that have touched it.
Buraya seks yapmaya geldik, çünkü sen sadece tehlikeyle yüzleşince orgazm olan kızlardansın.
We're in here to have sex, because you're one of those girls who can only orgasm in the face of danger.
Yüzünü hiç de çerçevelemiyor.
It doesn't frame your face at all.
Kendine bir tokat at ve iyi bir tokat olsun.
You smack yourself in the face, and you smack yourself good.
Sophia, düşünmeye başladı.
Sophia's got her thinking face on.
Ben, olayları yüz yüze konuşmaktan yanayım.
I am a person who believes things should be handled face-to-face.
Yüzünde ufak bir ilgi kırıntısı mı gördüm?
Oh, did I just detect the tiniest gleam of interest on your face?
Sevimli yüzümden dolayı, insanlar bende olmayan bir kırılganlık hissediyorlar.
Because of my approachable face, and people sense a vulnerability in me that's just not there.
Biliyorsun, yalancı, aldatan bir pisliğe dönüşmemek için bana söylemen gereken şey.
You know, the thing you needed to call me so that you didn't turn into a lying, cheating, fuck-face scumbag.
- O halde beni buraya reddetmek için mi çağırdın?
So you just called me down here to tell me no to my face?
Yüzünün iğrenç olduğunu söyleyen oldu mu hiç?
has anyone ever told you that your face is disgusting?
Suratın kocaman bir göt deliği gibi.
It's like your face is one big giant sphincter.
Yeni adam burada ve anal suratını da getirmiş!
It's New Guy! And he brought his anal face!
Hadi göt suratlı, Mississippi de.
Come on ass face, say Mississippi.
Yüzüme karşı yalan söyledin.
Lie to my face?
Bu riski ailemin almasını istemiyorum.
I won't allow my family to face that risk.
Korkularıyla yüzleşmesi gereken sensin.
You're the one who has to face your fears.
Evet orada ciddi bir suratla durup sanki bu senin tercihinmiş gibi davranıyorsun.
Yeah, well, you stand there with a straight face and try to sell this like it's your choice.
Babam, kötü olursam... beni Pozica'ya göndereceğini ve onların suratımı yiyeceğini söylerdi.
My father tell me if I bad... he send me to Pozica and they eat my face.
Dondurma bulmayı umarak açtım. Onun yerine, sanki ben onu şaşırtmışım gibi bakan ölü bir adam vardı.
I opened it expecting to find ice cream and instead there was a dead guy with a look on his face like I surprised him.
Ama suratıma üfleyebilirsin.
But you can blow it in my face.
Yüzüme karşı yalan söylediklerini bilip onlara bir şey demeden duramam.
I can't just not say anything to my parents when I know they're lying right to my face.
Karşılaştığın kararlar seni parça parça yontuyor.
The decisions you face just whittle you down piece by piece.
Patronlar ona kızıyorlar... ama o durmuyor.
The bosses got in your boy's face... he don't back down.
Neden tüm hikâyelerinde yüze yumruk patlatma kaypak bir Avrupalı ya da önüne gelenle yatan bir kadın oluyor?
Why do all your stories involve a punch in the face, a shifty European, or a broad who's been around the block?
- Yüzünden.
- It's all over your face.
Evet, yüzüne biraz soğuk su çarpıp toparlanalım artık.
Yeah, so maybe splash some cold water on your face and wrap it up.
Kabullenmemiz gerek.
We just have face it...
Test sonuçları hemen çıkar. Sana sonuçları almadan seks yapma derdim ama dürüst olalım, şans kapıyı iki defa çalmaz, değil mi?
We'll get your tests back soon, and I would tell you not to have sex before then, but let's face it... lightning ain't gonna strike twice, is it?
Siz durumu kurtarıp, reklam kampanyasına dönüştürdünüz.
You saved face. You turned it into a publicity stunt.
Çünkü harika bir poker suratım var.
That's'cause I have an excellent poker face.
Bu ne surat?
♪ It's her routine that is Keeping it sane ♪ Why the face?
- Ajan Simmons onun yüzünü gördü.
Agent Simmons has seen his face.