Faded Çeviri İngilizce
685 parallel translation
Solmuş.
faded
Hayır... doğanın, bir buket solmuş çiçekte ormanın ufak bir şişe parfümde ya da özgürlüğün bir kaç kokteylde bulunabilmesinin mümkün olduğunu biliyorum.
No... I know it's possible to find nature in a bouquet of faded flowers or the forest in a vial of perfume or freedom in a few cocktails...
Ailem merhametsizce ebediyete göçmüştü.
My family inexorably faded away.
Hem kaybolmaz, hem de bayatlamazlardı.
And it never faded, never got stale.
lvy şarkı söylüyor.
- Ivy is singing. Save for the little faded flower
Korkunç, solgun, şişman ve açgözlü kadınlar.
Horrible, faded, fat, greedy women.
Hemen şimdi Penrose Malikhanesine özel bir mektup teslim etmek için gidiyordum, tuhaf bir ışık önümdeki yolda belirdi sonra hızla bataklıkların arasından geçti ve sisin içinde kayboldu.
I was on my way just now to deliver a special letter at Penrose Manor when a strange light appeared on the road before me then moved quickly across the marshes and faded into the mist.
Şimdi eksik yarısını bulabilirsek... yırtık kenarın solgunluğuna dikkat et, rengi atmış imza, üst yarısının geçen sene içinde yırtılmış olduğunu söyleyebilirim.
Now if we can find the missing half... notice the discoloration of the torn edge, faded signature, the upper half was torn off some time within the last year I should say.
Öldürme dürtüsü azaldı.
The impulse to kill faded.
Bir tanesi çok güzel. Biraz solmuş ama yumuşak. Tıpkı ipek gibi.
One's real nice, sort of faded, but soft, like silk.
Evet, kayboluverdi horoz ötünce.
It faded on the crowing of the cock.
Benimki burada, sararmış bir mektubun altında.
I have mine here, under this faded scrap of writing.
Bir tenis kortu vardı, daha doğrusu bir tenis kortunun hayaleti, çizgileri silinmiş ve filesi parçalanmıştı.
There was a tennis court... or rather the ghost of a tennis court... with faded markings and a sagging net.
Benim sahneye çıktığım noktada kontes, kontes olmamıştı.
And where I faded in, the contessa was not a contessa
Ben sahneye dahil olduğumda adı Maria Vargas'dı. Ispanyanın Madrid kentinde bir gece kulübünde çalışıyordu.
Where I faded in, her name was Maria Vargas and she danced in a nightclub in Madrid, Spain
hayır, ülkenin en büyük drama oyuncusunun yargılanmasını... mahkeme salonunda.... suçlu sandalyesinde... makyajsız... saçları dağınık ve kırlaşmış..
No, I mean, for one of the greatest... dramatic actresses in this country to open in court. I can already see her in the witness chair - without any makeup... her hair just a little straggled and gray... wearing a rather faded print dress from a bargain basement... and no girdle.
Vizyonum bitmek üzere.
The vision has faded.
Kağıt kuruyup yazılar silinene kadar okudum durdum onu.
I read it till the paper dried up and the writing'faded out.
Bir kilo daha vermişsin.
You faded another two pounds.
Sinyal zayıflıyor.
Echo faded.
Böylece, en azından bir süre belki de süresiz, kim bilir, alam saatine, dar yatağına, yalnız yemeklere solmuş duvar kağıdına veda ediyordu.
So, for a while at least, possibly forever, who could know, it was goodbye to the alarm clock, the narrow bed, the lonely meals, the faded wallpaper.
Yavaş yavaş, yazın tatlı sersemliği sona ererken Pazartesi sabahı sorumluluğunun yakın olduğunun tek tek farkına vardık.
And gradually, as the happy confusion of summer faded... one by one we knew the morning of responsibility was at hand.
Kes yapıştır defterleri, eskimiş yorumlar, prinçten tükrük hokkaları.
Scrapbooks, faded reviews, brass spittoons.
Yitirilen çiftlikler, solup giden aşklar.
Lost farms and faded loves.
Rengi atmış diye mi?
Cos it's faded?
Verimli kara toprak, sarı hasat. Ve de rengi atmış Özgürlük Tahvili posterleriyle kaplı ahırlar.
- Black loam, yellow harvests, and barns plastered with faded Liberty Bond posters.
Solmuş.
You're faded.
Şu eski moda kıyafetlerin
That old faded dressing gown
Vaat edilmiş topraklar bir sıçramayla geri çekildi.
And The Promised Land Faded
Koptu mu, bitti mi?
- Broken or faded?
"İşin zevki kaçtı Ve aşkımız tadını yitirdi"
Joy has faded and our love's gone sour
Gözden düşen amaçsız bir film yıldızı.
The faded movie queen swanning about.
Afedersin, o ara sesini alamadım.
Sorry, you faded away there.
O an solup gitmiş... ve her şeyi unutmuştur... Ektiği tohum da büyümüştür...
The moment faded and he forgot it all, the seed was sown.
- Hayır. Afrika grubundan hiç ses yok.
- No, the Africa group have faded out.
Büyükannem, soluk pas renkli, ipekli sandalyede oturur.
Gran sits in faded rust, silk from deep chair.
Mesaj bu noktada zayıflayarak kayboldu.
The message faded at that point.
YaşIı, buruşuk, kırışık bir erkek bu. Genç kız filan değil senin dediğin gibi.
This is a man, old, wrinkled, faded, withered... and not a maiden as thou sayest he is.
# Yalnız gecelerde yatağımıza Attığı güller sararır # # Yalnız gecelerde yatağımıza Attığı güller sararır #
With the faded roses it tossed on the bed of our lonely nights
YANSIMAM AYNADAN SOLUP GİTTİĞİNDE...
When The Reflection Faded Away In The Mirror...
Sen kaşındın.
You're faded.
Ama yavaş yavaş yok oldular.
But they gradually faded away.
Suçlamaları ve itirafları okuduktan sonra tüm umutlarım soldu.
After reading the charges and the confessions... My hopes faded. My husband was no victim...
Yolda bir yerlerde, hayatın büyük resmini canlandırıyordun.
Somewhere along the way, you just faded right out of the big picture of life.
Sonra kayboldular. Belki de daha dünyaya gelmeden yok olan çocuklarımdı onlar.
Those are perhaps my children who faded away before being born.
Ve böyle seyrederken aniden görüntü kayboldu.
Then immediately as he watched, the image faded.
Herkesin birbiriyle konuşması, kahkahaları gülümsemeleri kayboldu, hepsini kaybettik.
They've all stopped talking to one another and all the laughter, all the smiles, they've all faded away.
Yeteneğin yanı sıra güzellik iddiası da eski günler yitip gitmiş olsa da...
The pretensions to beauty as well as talent, though the former was something faded,
Evet, oyma biraz kaybolmuş, ve, kuşkusuz, malzemeyi zaman zaman değiştirtmişler
The... Yes, the engraving's a bit faded, and, of course, they've had the material changed time and again.
Monte...
I remember thinking how faded they were, but theywerered. What is all this nonsense?
Günümüzde, terör saltanatı tarihin tozlu sayfalarında kalmıştır ve efsaneden öteye geçememiştir.
The memories of this horror faded over the years and became legend.