Failure Çeviri İngilizce
6,451 parallel translation
Başarısız değilim ben.
I'm not a failure.
- Karaciğer yetmezliğine neden oluyor.
- Leading cause of liver failure.
Benim hatam Coin'in planını çok geç kavramamdı.
My failure was in being so slow to grasp Coin's plan.
Senkronizasyonu kaybedersem arıza olmaz.
- If I lose sync, it's not failure.
Yanında duruyorum çünkü o mükemmel küpün.. .. hiçbir anlamı yok. Kişisel bilgisayar tarihindeki en büyük başarsızlık olacak.
I'm standing by you because that perfect cube that does nothing is about to be the single biggest failure in the history of personal computing.
Lisa başarısız oldu.
The Lisa was a failure.
Macintosh da başarısız oldu.
The Macintosh was a failure.
Hopper, hedefinle olan kişisel ilişkinden dolayı başarısızlığa tolerans gösterilmeyeceğini sana hatırlatırız.
Hopper, because of your personal relationship with the target, we remind you that failure will not be tolerated.
- Evet, vites kutusunda arıza var.
Yeah, we got a gearbox failure.
Ama başarısızlığım her şeyi mahvetti.
But my failure held everything up.
Hayır, evlilikte hata yaptım.
No, I was a failure at marriage.
Boşanmada hata yapmayı reddediyorum.
I refuse to be a failure at divorce.
Sen hatalı değilsin.
You're not a failure.
Bo başarısızlığının dehşet verici sonuçlarını düşünürken eli boş oturuyordu.
Bo sat empty handed, contemplating the cataclysmic consequences of his failure.
Ama ekip halinde başarısız olmak bile biraz daha az acı veriyor, değil mi?
But even failure hurts a little less when you do it as a team, right?
Bir sahipleri başarısızlıklarını çok kötü karşıladı.
One particular employer took their failure very very badly.
Sen, bir sanatçı olarak başarısız olduğumu söyledin.
You said... That I was a failure as an artist.
Başarısızdım.
I was a failure.
Başarısızdım.
I was a failure...
Dünya sizin başarısızlığınızın altında ezilecek.
And the earth will crack with the weight of your failure.
Babaları çatlağın teki, ben de başarısızlık örneğiyim.
Father's a nut job and I'm a failure.
Öte yandan... asla kendisinden bekleneni karşılayamayacak, ömür boyu kaybetmeye... ve hayal kırıklığı yaşamaya mahkum, bozuk karakterli bir birey de olabilir.
But on the other hand... it's equally possible that she is a fatally flawed underachiever... doomed to a lifetime of failure, disappointment, unfulfilled expectations.
Başarısızlık mı?
Failure?
Yanlış beyanda bulunmaktan ve ürünü teslim etmemekten mahkemelik olabilirsin.
You could be sued for misrepresentation and failure to deliver your product.
Bu gördüğün, başarısızlığın çehresi.
This is the face of failure.
Tipik bir kaybeden suratı.
A classic failure face.
Güvensiz, mıymıntı ve başarısız mı demek istiyorsun?
An insecure, wishy-washy failure?
Dolayısıyla sana baktığımda başarısız birini görmüyorum.
So when I look at you, I don't see a failure at all.
Başarının binlerce babası vardır Steven ama başarısızlık yetimin tekidir.
Success has a thousand fathers, Steven. Failure is an orphan.
Aşk yuvasından atıldım başarı bin babasını da yanına almış, yalnız yetim başarısızlığa gülüyor.
Locked out of the love-in, success with its thousand fathers laughing at failure, the lonely orphan.
Başarısızlık ise çalılarda saklanan yalnız bir tecavüzcü gibi.
Failure is a lonely rapist hiding in the bushes.
Başarısızlıklarını bu saçma sapan savaşçı prensiplerine.. .. bağlayarak örtebileceğinimi sanıyorsun?
Do you think you can obscure your failure to expose him by using this juvenile warrior's code as justification?
Görevimiz, müşteri veya lehtarlarımızdan çok bize hizmet ederse başarısızlığa mahkum oluruz.
When our mission is of greater service to ourselves than to our clients or beneficiaries, then we're destined to failure.
Jessica'nın kan değerlerine baktık. Organlarında herhangi bir iyileşme görünmüyor. Organ yetmezliğine doğru ilerliyor.
We just checked Jessica's blood levels, and it seems that her organs are not improving, so she is continuing down the path of organ failure, complete organ failure.
Ama yine de, en önemli öğrencimde başarılı olamadım.
But yet, with my most important student I am a total failure.
İnsan onun çöküşünün yaklaştığını hissedebilirdi
People could feel her failure coming.
Başarısızlığa mahkum olduğumu?
That I am doomed to failure?
O romantizmin ve mağlubiyetin son kovboyuydu.
She was the last cowboy, all romance and failure.
Bir hoca olarak tam bir başarısızım.
As a teacher, I'm a total failure.
Bu onlar için sadece ekonomik bir başarısızlık değil şirketi kaybetmek, onlar için tarihlerinden bir parçayı kaybetmek demek.
It's not only an economic failure for them, losing the company is like losing a piece of their history.
Buna uyulmaması durumunda saldırı emri verilecektir.
Failure to comply will be treated as an act of aggression.
Gerçek sen değil.
I mean, you're not gonna be defined by this failure.
Kendimi kaybolmuş hissediyorum. Çünkü bir şey olmak için uğraşıyorum ama o şeyin ne olduğunu bile bilmiyorum.
I feel like a failure, because I'm struggling to become something and I don't even know what it is.
Onlara göre okulların bir kısmında üniversitelerde, kiliselerde "gençlere telkinden" sorumlu olan kurumlarda sorun vardı.
The way they put it, there's failure on the part of the schools, the universities, the churches... The institutions responsible for the "indoctrination of the young."
Bir hata kabulü olurdu.
It'd be an admission of failure.
- Bulunması imkansız klinik bilgileri boş bırakılmış.
"Failure to find." "Absence of clinical information."
Gece nöbeti için sahilden destek kuvvet yola çıkmadan önce işaret gelmezse başarısız olduğunuzu varsayıp buradan kaçmak için hazırlıklara başlayacağız.
If there is no signal before the reinforcements for the night's watch depart the beach, I'll assume failure and begin our escape down the coast.
Sevişmezseniz, aşkınız başarısız olur.
If you don't make love, your love will be a failure.
Motor durur sadece.
Just engine failure.
Başarısız bir adamla.
A failure.
Tüm bu yükümlülükleri yerine getirmediğin taktirde hapisle cezalandıracaksın.
whichever comes later. Failure to comply with all of these requirements will result in your arrest, at which point the court will determine your punishment in accordance with state law.