Fancy Çeviri İngilizce
9,848 parallel translation
Şaşaalı bir şey olmasına gerek yok. Jakuzili, 5'e 10 metrelik bir şey olsa yeter. Güvenliği için de etrafına bir tel örgü tabii.
Doesn't have to be anything fancy, say, 20 by 40 feet with a Jacuzzi, and, of course, a fence so that it's safe.
Pek bir şey değil.
Ah, it's nothing fancy.
Salak biriysem nasıl oldu da böyle lüks bir gemiye binebildim?
If I'm such a moron, then how did I get on a fancy boat? !
Bu arada o güzel duman detektörünü arakladım.
Oh, and I took your fancy smoke detector!
- Korkunç bir hikâye mi bu?
- What horrible fancy is this?
Damat olmaya hiç niyetim yok.
I don't fancy in-laws.
- Havalı şeyler olmak zorunda değil.
- You don't have to get all fancy with it.
Ne kadar süslü bir fotoğraf makinesi.
- Some fancy camera. - Mm-hmm.
- Vay be!
- Ooh, fancy!
Vay be denilecek bir şey yok.
I don't think "fancy" is the right word.
Ryan ve benim lüks bir restoranda rezervasyonumuz var, yani...
Ryan and I have a reservation at a really fancy restaurant, so...
Garip arkadaşların gelmeden önce seninle güzel bir gece geçiriyorduk.
You and I were having a perfectly nice evening before your fancy friends showed up.
Benim garip arkadaşlarım homoseksüel, tıpkı senin gibi.
"My fancy friends" are homosexuals, just like you.
Hayatları boyunca senin gibi insanlardan kötü patronlar, ki kendilerini kahraman sanıyorlar, etraflarında ki benim gibi insanları itelemişlerdir.
A lifetime of bad bosses... of people like you, who fancy themselves heroes, pushing around people like me.
BLTS, tetrazzini, fantezi peyniri, koz helvası, sıcak kek, lazanya...
Blt's, tetrazzini, fancy cheeses, nougat, hotcakes, lasagna- -
Garip aksanı sakın seni aldatmasın.
And, I mean, don't you let that fancy accent of his fool you.
İyiymiş.
Fancy pants!
Şatafatlı çerçeveler içine koyarak benim iznim olmadan satamazsınız.
From who? You can't just stick these in fancy frames and then sell them without my permission.
Bu sözleri çalıntı turşu kutularını taşıyan birinden duymak çok garip.
Pretty fancy talk for a guy carrying a box of stolen pickles.
Beni burada bulmanız büyük şans efendim.
Fancy the chances, eh, sir, me finding you here.
İçmek ister misin?
Fancy a pint?
Çekmek ister misin?
Fancy a line?
Burada olduğumuza göre sevişmek istiyor musun istemiyor musun?
Seeing as we're here... fancy a shag or not?
İki el atalım mı bayım?
Do you fancy a quick gamble, mister?
Taze bir meydan okuma ilginizi çekmiyor mu?
You don't fancy a fresh challenge?
Tabii, cevabı olmaması normal.
Gee, fancy that, not having an answer.
Ondan hoşlandın değil mi?
Heh. You fancy her, don't you?
Artık çok şekilim.
I'm all fancy now.
Ve de senin bana nutuk çekmen garip.
And fancy you lecturing me.
Ve sonra da bana ünlü bir restoranda bana yemek sorumlusu olduğunu söyledi çünkü garson demekten çok utanıyormuş.
And then she tells me she's a maitre d'at this fancy restaurant'cause she's too embarrassed to say she's a waitress.
Hapishanenin el işleri olayı kendini baya aşmış.
Prison arts and crafts has gotten pretty fancy.
"Yeraltı Odası" nın İtalyanca ile süslenmiş hali.
Basically it was a fancy word for "underground room."
- Güzelmiş. - Öyledir.
Fancy.
Şu anda hazine dolusu süslü silahlarına bakıyorum.
I am literally staring at a treasure trove full of your, uh, fancy little weapons.
Burada senin gibi süslü konuşan Afrikalı bir kadını isteyecek çok kişi var.
There'd be plenty of them willing to take an African woman who talks fancy like you.
Bu havalı pasta dükkanında duş demeyi kesebilir miyiz artık?
Can we stop saying "douche" in the fancy pastry shop?
Onlara, onların şık bir mekanda nasıl davranması gerektiğini bilmiyorlarmış gibi davranıyorsun.
You are acting like they don't know how to act in a fancy place.
Afilli tarayıcılardan çıkmasına gerek kalmadan anlayabiliyormuşuz demek ki.
Didn't need to break out the fancy scanners to tell us that.
Adını bile hatırlayamazken bir anda bütün o hareketleri yapman?
I mean, you can't even remember your own name, yet you recall all these fancy moves.
Bıçaklı adam kısaydı, kıyafetleri şıktı ve garip yürüyordu.
The man with the knife was short, fancy clothes. Walked funny.
Bir şeyler yemek ister misin?
Fancy something to eat?
Oraya gidiyorsun, ona neler hissettiğini söylüyorsun sonra cafcaflı bir lavantalı şampuan götürüyorsun çünkü şampuan bir kadının kafasına yapabileceğin en seksi şey...
You march over there, you tell her how you feel, and you bring a fancy bottle of lavender shampoo, because shampooing a woman's head is the most erotic thing you could ever possibly...
Ama daha da önemlisi, bu havalı bir takım, tamam mı?
But more importantly, this is a fancy outfit, all right?
Şu güzel çizmelerini almak istiyorum.
You know what, I'd rather them fancy boots you got on.
Ah-ha. Senin tarafında olduğumu sanmıştın dimi? Sen Bel Air'deki o küçük malikanende..... etrafta süzülüp dururken.
I know you thought I was on your side when you were sashaying around in that little fancy mansion in Bel Air, but I been onto you.
Havalı.
[gasps] Fancy.
Bildiğim şey patronunun Joan Walsh'ı etkilemek için gereken tek şeyin Donna'nın şaşaalı bir yerde rezervasyon yapması olduğunu düşündüğü ama onu o kadar fazla hukuki hakimiyetle etkileyeceğim ki gecenin sonunda söyleyebileceği tek şey
You see, what I know is your boss seems to think all it takes to impress Joan Walsh is getting Donna to make a fancy dinner reservation, but I'm going to impress her with so much legal domination
Tam bir pislikti, aptaldı gözünü para bürümüş bir hazine avcısıydı.
He was a douche bag, a dimwit, a greedy little treasure hunter with a fancy accent.
İşte burada.
Keep what you fancy.
Üç köfteli, üst üste dizilmiş 1 ve 2 numaralı menüleri sipariş ettim. Patates kızartması ve ketçapla beraber!
Three beef patties, stacked vertically, ordered in window number 1, picked up in window number 2, with fries and a side of fancy ketchup packets!
Baştan savma olmasın.
Do we get to do one of those fancy accents like yours?