Farmer Çeviri İngilizce
3,277 parallel translation
Ya bir çiftçiyi öldürdüysem ve çiftçinin hayaleti intikam için peşimdeyse?
What if I, like, killed a farmer and the ghost of the farmer is hunting me down in revenge?
Hiç çiftçi tanıyor musun ki sen?
Do you even know a farmer?
Bu görüntüyü sadece arıcı ve çiftçi görebilir.
Only the beekeeper sees this, and the farmer sees this.
Hey Stanford, ben sadece mallarını satan mütevazı bir domates çiftçisiyim.
Why, Stanford, I'm just a humble tomato farmer selling'his wares.
Bu davada İllinois'li bir çiftçi görünüşte kendi traktörü tarafından ezildi, ama sonra küçük bir kişinin vites pedalları ile oynandığı anlaşıldı.
In this case, an Illinois farmer had seemingly been run over by his own tractor, but it was later discovered that the gear pedals had been adjusted for a tiny person.
Bu davada İllinois'li bir çiftçi görünüşte kendi traktörü tarafından ezildi, ama sonra küçük bir kişinin vites pedalları ile oynandığı anlaşıldı.
In this case, an Illinois farmer had seemingly been run over by his own tractor, but later, it was discovered he was killed with cyanide by a dwarf before he ever even got on that tractor.
Babam bir dağ köyünde çiftçiydi.
My father was a tenant farmer in the mountainous region.
Ne? Bir çiftçiden deniz kulağı vergisi mi aldı?
Abalone from a farmer?
Çiftçilerin pazarında.
Farmer's market.
Şuradaki "ev çiftçi seti" ni görmüyor musun?
You see the "home farmer kit" I've planted over there?
Maguire'in kafasında kurduğuna göre Molly'yi doğru yola getirip çiftçilik yapacaklarmış.
Maguire's got plans to make an honest woman of Molly and become a farmer.
Çiftçi her Salı yalınayak organik ürün panayırı olduğunu söyledi.
That farmer says that the barefoot contessa Shops there every other Tuesday.
Sebze-meyve pazarında tanıştık.
We met at, uh, at the Farmer's Market.
Yeterince uzakta o adamdan... ilk defa onun masumiyetini alan... adı Reiliy olan çiftçiden... şehrin kuzeyindeki.
Far enough away from the man who took her innocence in the first place... a farmer north of the city, named Reilly.
Sürekli girdiğin çiftçi sitesi muhabbetiymiş, tamam.
Oh, this is the farmer website thing you're always on.
İşte polis sireni! Tutuklusun.
Scrumping was a risky biz back in the day, once got cornered by a farmer packing heat.
Semt pazarında dolaşıyorduk.
We were at the Union Square farmer's market.
Afyon çiftçilerinden biri olan Marjah'la tanıştık, ve bir süre birlikte çalıştık bu adamla.
We met this one opium farmer outside of Marjah, and we worked on this guy for a while.
Merhaba, Bay Farmer!
Hello, Mr Farmer!
Merhaba, Bay Farmer'ın köpeği!
Hello, Mr Farmer's dog!
- Muhtemelen çiftçinin karısından gelen sütle yapılmıştır.
Probably made from the farmer's wife's tit milk.
Zengin çiftçiyi mi görmeye gidiyorsun?
You off to see the rich farmer?
Hiçbir çiftçi kendi patronu değil.
No farmer's his own boss.
Dedem Glaway'de kiracı bir çiftçiydi, kara yüzlü koyunları vardı.
My grandfather was a tenant farmer in Galway, black-faced sheep.
Büyükbabamın İrlanda'da koyunları vardı.
My grandfather was a sheep farmer in Ireland.
- Büyükbabası çiftçiymiş.
His grandfather was a farmer.
Tatlım, Will, bir çiftçinin ödüllü domuzunu sevdiği gibi seni seviyor.
Pumpkin, Will loves you like a farmer loves his blue ribbon pig.
Farmer, bu sen misin?
Farmer, is that you?
Millet bu benim eski DEVGRU şefim Dale Farmer.
Uh, guys, this is my old DEVGRU commander, Dale Farmer.
Farmer sen iyi misin?
Farmer, you okay?
Farmer için araba lazım.
- with the car for Farmer.
- Arkamızı kollayın, Farmer'ı sabit tutun.
You watch our backs, stabilize Farmer.
Bahçıvan mıymış?
Is she a farmer?
Geçen sene Ekim'de bir çiftçi iki yaban domuzunu işkence edilmiş ve bağırsakları deşilmiş olarak bulmuş.
October of last year, a farmer found two of his boars tortured and eviscerated.
Çok hoşuma gitmişti. Akıllı, yaşlı, rahat lezbiyen çiftçi oluşu.
I love how she was this wise, old, chilled out, lesbian farmer.
Aslında çiftçilikte çok kötüydü. ... ve işe ilk başladığında köylüler, arkasından sırıtıyorlardı.
In truth, he was a pretty rotten farmer, and to start with, there must have been a bit of rural sniggering behind his Lordship's back.
Yani yemek için kendi çekirgelerimi beslediğimden şimdi bir çiftçi veya çiftlik sahibi miyim?
So, if I'm growing grasshoppers to eat, am I farmer or a rancher?
Çiftçinin kızı, olmaz.
Farmer's daughter, no.
Sırada Manhattan çiftçisi vardı.
The Manhattan farmer was up next.
İşte usta çiftçi geliyor.
Here comes the master farmer.
tek bildiğim şu çiftçinin çılgına dönecek olması.
All I know is that farmer is going to be mad.
Mahvettiği barınak için... o çiftçiye bir çek yazması gerekecek.
He's gonna need to articulate a check to that farmer for the barn he destroyed.
Şu açıkça belliki çiftçi olacaksanız eğer, size bir traktör lazım olacak.
So, it's clear that if you're gonna be a farmer, you're gonna need a tractor.
Ama bir zamanlar sinirli bir İtalyan çiftçi vardı... traktöründen başka kimseyi sevmezdi, bu yüzden kendini barınağına kapattı ve kendi aracını kendi imal etti.
But once upon a time there was a hot-tempered Italian farmer who didn't like anybody else's tractor, so he buried himself in his barn and he built his own.
Her hafta kurulan çiftçi pazarı.
Ah, a weekly farmer's market.
Yani, çiftçi pazarına hayır mı diyorsun?
So... no to the farmer's market? Yes to the farmer's market.
Ne oldu?
Was it a farmer's special?
Herzaman bir çiftçi olmak istemişimdir.
I always wanted to be a farmer.
Kendi halinde bir çiftçinin, köle ağalarıyla yarışamayacağını biliyordu. Plantasyonlardan uzaklaşmak için bizi Kentucky'den alıp götürdü.
He knew no smallholding dirt farmer could compete with slave plantations so he took us out from Kentucky to get away from'em.
Bir çiftçi ile ailesi burada yaşıyordu.
A farmer and his family used to live here.
Yaşlı çiftçiden iyidirler, en azından.
Well, it's better than the leathery old farmer.