Farming Çeviri İngilizce
803 parallel translation
Artık Catalina uygun bir şekilde defnedildiğine göre, belki eve dönüp biraz çiftçilikle uğraşırım.
Now that Catalina has been given a proper burial, maybe back home for a little farming.
Ziraat aletleri.
Farming tools.
En son oradayken ziraat aletleri kullanılmıyordu.
Didn't have any use for farming tools the last time I was there.
John Lattimer'in ziraat aletleri hakkında düşünüyordum.... hani şu gemiyle gelenler.
I'm thinking about John Lattimer's farming tools... - that came up on the boat.
Sarı El senin ziraat aletlerinle tarım yapıyordu.
Yellow Hand's been farming with your farming tools.
Demek buradan geçen ziraat aletleriyle yüklü hiç bir... araba görmedin mi?
You don't happen to have seen any wagons going through... loaded with farming tools?
Şimdilerde ziraat aletlerini kim istesin ki?
Now what does anybody want-a with-a farming tools?
Beyler siz de mi ziraat aletleri satıyorsunuz?
You gentlemen also sell farming tools?
Turgenyev'in bir hikayesinden esinlenen öyküsü, genç öncüler ve onların Sovyet kamusal tarımına katkıları hakkındaydı.
It was inspired by a story of Turgenief, and was to be about to young pioneers and their contribution to Soviet collective farming.
Demek saban gönderilmiş olsa çiftçiliğe başlayacaktı, öyle mi?
If it had been a plough, she'd have taken up farming, huh?
Burada fazla çiftçilikle uğraşmıyorum, sadece hayvanlarımı doyurmak için çayırlara göz kulak oluyorum, ama sen ne istersen yapabilirsin.
I don't do much farming here. Just take care of the meadow and feed my stock. But you can do what you like.
Ozarks'ın orada saklanıyor, çiftçilik yapıyordum.
I've been hiding out down in the Ozarks, farming'.
Ovalık araziyle tepedeki arazi arasında çok fark vardır.
Well, there's a heap of difference twixt farming the bottomland and the top.
Evet, bütün çiftlik işlerini bu kolla yapıyorum.
Yeah, this is the arm I do all my farming with.
Bütün çiftlik işlerini bu kolla yapıyorum. Beni aksatacak olması hem yazık, hem de günah.
You know, I do all my good farming with this arm and it's a sin and a shame, the way it's gonna hold me up.
Kırılmış gibi, çiftçilik yapamam.
It's near broken and I can't do no farming.
- Genelde koyun güderler.
- Sheep farming mostly.
Oralarda çiftçilikten anlamazlar.
Ah, they don't know nothing about farming up there.
Dünyadaki bu yiyecek kıtlığında, çiftçilik en önemli iştir.
And with the food shortage all over the world, farming's about the most important work there is.
Seninkiler çiftçiliğin ne olduğunu bilmiyor!
You scapers don't know what farming is!
Kümes hayvanları kısmına yolla onu.
Put him at the poultry farming.
En son bilimsel tarım yöntemleriyle vahşi bir araziyi ektiler.
By using the latest scientific farming methods they have tamed the wild land.
Bir de çiftçiliği veya hayvancılığı deneyeyim dedim. Sürü bulabilirsem tabii.
I thought I might try my hand at farming or ranching if I can find me some cattle.
- Çiftçilik mi yapacaksın?
- You're gonna go farming?
Ne çiftlikten ne de hayvancılıktan anlarım.
- I'm not much at farming or ranching.
- Güzel arazileriniz olduğunu duyduk.
- Hear you got good farming country.
Laura çiftçiliğin eğlenceli olmadığını düşünüyor.
Laura doesn't think farming'd be much fun.
Biz oraya bir tarım alanı yapıyoruz.
We tried farming that field over there.
Madam, iyi bir çiftçi ailesinden geliyordu ve bir milyonerle de odacıyla da aynı şekilde ticaret yaptığını görmüşlerdi.
Madame was from a good farming family and saw her trade as no different to a milliner's or linen maid's
Burası çiftçlik arazisi, insanların ailelerini yetiştirme yeri.
This is farming country, a place for people to bring up their families.
- Avcılık ve çiftçiliğimizi burada yapıyoruz.
We do our hunting and farming here.
Görünüşe göre çiftçi.
Outwardly, herb-farming
Ama bizler sadece fakir çiftçi ailelerinin kızlarıyız.
But we're just daughters of poor farming families
- Evet. Artık daha çok ağaç yetiştirmekle ilgileniyor.
He's going in more for tree farming now.
Çiftlikten bahseden kim?
Who's talking about farming?
Çiftlik işleri bunlara engel olmaz.
Farming wouldn't hardly interfere.
Eh, dediğim gibi ufacık toprağımı sürmekten oldukça mutluydum Birleşik Devletler'deki arkadaşlar beni endişelendirmeye başladıklarında.
Well, as I was saying, I was quite happy farming my bit of land down in Buckinghamshire when these United Nations fellows started worrying me.
Çiftçilikten tat almadım, onun bir parçası olmak istemiyorum.
I got no taste for farming'. I don't want any part of it.
# Missouri'de çifçilik yapıyordum Ondan bıkmıştım
I was farming in Missouri I was getting tired of that
Dalı bilimsel çiftçilikmiş.
Specialized in scientific farming.
Savaştan sonra kuzeye çiftçilik için gitmiş.
" Went north for farming after the war.
- Çiftçilik mi?
- Farming?
Süt konusuna gelince, çiftçiliği pek bilmem ama bana göre...
As for the milk... I don't know enough about farming, but I would assume...
Burası bir tarım ülkesi değil.
This isn't farming country.
Böylece gizlice kaçtım ve pek çoğunuzun yapmakta olduğu şeyi yapmaya başladım, çiftçilik.
So I sneaked out, and I've been doing what most of you have been doing - farming.
Teksas'ta, Tulip yakınlarında çiftçilik de yapıyorum.
Animal man. Do some farming, too, near Tulip, Texas.
Ona baban gibi çiftlik hayatından hoşlanmadığını söyledim.
I told her you didn't like farming any better than your pa did.
Şu anda burası tarım bölgesi.
This land is zoned for farming.
Ücra Black Mocassin çiftliklerinde Richard Kimble geçici bir melce bulmuştur.
Richard Kimble has found temporary refuge in the remote farming community of Black Moccasin.
Ellerinde tarım aletleri olurdu.
Your hands have gotten used to farming tools.
Benim gibi. İyi tarım arazileri bulmaya geldiğini düşünmüştüm halklarımızın bir arada yaşamasının ve herkesin faydasına olmasının bir yolunu bulmak istediğini sanmıştım.
I thought you came in search of good farming lands and that you wanted to find some way that our peoples could live together and mutually benefit.