Fatherland Çeviri İngilizce
318 parallel translation
Vatanın çocukları, ayağa kalkın.
Arise, children of the fatherland
... yurdumuzu, ülkemizi savunuyor.
... defending our country, our fatherland.
Siz vatanın yaşaması demeksiniz, çocuklar.
You are the life of the fatherland, you boys.
Babalarınız, vatanın perişan olmasına..... izin verecek kadar, sizden daha mı fazla ihmalkardırlar?
Are your fathers so forgetful of their fatherland... that they would let it perish rather than you?
"Vatan için ölmek güzeldir ve bize yakışır."
"Sweet and fitting it is to die for the fatherland."
Vatanın liderlere ihtiyacı var.
The fatherland needs leaders.
Vatanın şerefine!
For the fatherland!
Vatanı korumaktan daha önemli bir şey olmadığını fark ederek kahramanca ve asil şekilde gittiler, hep ileri gittiler.
They have gone bravely, nobly, ever forward, realizing there is no other duty now but to save the fatherland.
Vatana hizmet etmenin ne demek olduğunu anlat onlara.
You must tell them what it means to serve your fatherland.
Vatanımızın onuru bu soylu girişimin sonucuna dayanıyor.
The honour of our Fatherland Rests on the outcome of this noble enterprise
Vatan için ve sadakatiniz için alınan zaferlerde, Majesteleri yapılan hiç bir fedakârlık, büyük önem arz etmez.
For the fatherland, Your Majesty, and loyalty to you... and for glory, no sacrifice is too great!
Yurduma hizmet ediyor görünmem için elimdeki tek imkan bu.
But it's the only way I can still appear to be serving my fatherland.
Hakkınızda memleketimizle ilgili saldırgan sözler sarf ettiğinize dair şikayet var.
It has just been reported to me that you've been heard expressing sentiments... hostile to the fatherland.
Onlar devlete ait.
They belong to the fatherland.
Söylediğin ganimetin yarısını alırlarsa Kaptan Bausch, vatanımız için harika olur.
If they have half the raw material that you have promised, Captain Bausch, it will be a great day for the fatherland.
Fatherland ( Almanya )'daki diplomasiye bir hürmet niteliğinde.
A tribute to the diplomacy of the fatherland.
Yeter ki onlardan birini Fatherland'de ya da hükmümüzün geçtiği ülkelerde ele geçireceğimiz bir yer gösterin, ki bu da başka bir sorun.
But show us where we can put our hands on one of them in the fatherland or in any of the countries where we have influence, that is another matter.
Anavatan için!
For the fatherland!
Bu sorumluluğu, önce vatan ve İmparator'u,
The responsibility for this, before the fatherland and the Emperor,
Bütün vatan için böyle acı bir anda, kişinin kişiyi acı ile suçlaması... nasıl mümkün olabilir?
At a moment which is so painful for the whole fatherland, how is it possible to think about... the offences painful to one's person?
kurtuluş için... büyük ve acılı vatanımızın kurtuluşu için!
for the liberation... of out great and long-suffering fatherland!
Tabi ki Cleveland'te bir ara yaşadı, ama savaş çıktığı zaman babaevine geri döndü. İyi bir vatandaş olarak.
Sure he lived in Cleveland, but when war broke out he came back to the Fatherland like a good little Bundist.
Kendi Vaterland'inde, kendi Soldatenlerin tarafından.
In your own Fatherland, by your own Soldaten.
Anavatan.
The fatherland.
Baba ocağı tehlike altındayken ben okuyamam.
I can't study when our fatherland is in danger.
Ülkem için seve seve ölmeyi göze alırım ama trafik kazasında ölmeyi değil.
I'm reluctantly willing to die for the fatherland, but not in a traffic accident. We're late, Brandt.
Oh, evet. Yüzüm vatan için neler verdiğimi anımsatacak.
My face will be a reminder of what I have given for the fatherland.
"Vatanım için yaptığım işimi bitirdim"
"I have done my duty for the fatherland." What's the matter?
Anavatanlarını korumak istiyorlar.
They want to save the Fatherland.
Yaşasın anavatan!
Long live the Fatherland!
Ama Bay Fröhlich, bütün bu idealler... Kahramanlık, anavatan, zafer... Bunlar ellerimizden kayıp düşmüş putlardan başka bir şey değil artık!
But Mr. Frohlich, all those ideals heroism, the Fatherland, freedom are no more than fallen idols in our hands.
Savunduğumuz her santimetrekare... toprak anavatanımızın kalbinden bir parçadır.
Each centimeter of land that we defend, is a piece of the heart of our Fatherland.
Anavatan, bu umutsuz günlerde... sizlere çok güveniyor.
I know that the Fatherland, in this adverse hour, can count on you.
Tek millet, tek devlet, tek önder!
Foward for the Fuhrer, the People and the Fatherland!
Burada vatan sevgisini ve korkusuzluğu kıyaslıyorsak,..
If we are to compare love of the fatherland and fearlessness,
Elveda, vatanım!
I salute you, fatherland!
"Anavatanı yabancı elmas bağımlılığından kurtaranlara."
"To those who delivered Fatherland from foreign diamond dependence."
Anavatan, burası Sekiz Düzlemli.
Fatherland, Octahedron here.
Anavatan, Sekiz Düzlemli arıyor.
Fatherland, Octahedron calling.
Anavatan, burası Sekiz Düzlemli.
Fatherland, this is Octahedron.
Burası Anavatan, Sekiz Düzlemli cevap ver.
This is Fatherland calling Octahedron.
Yine de ana vatanımız yerli yerinde.
But our fatherland still remains.
Bir gün gelecek yine vatan topraklarında yürüyeceğiz.
Someday we shall again trod the soil of our fatherland.
Sağlıklı olmak, bu acı imtihandan çıkıp vatan topraklarının yeniden inşası için gayret göstermelisiniz.
You must endeavor to maintain good health, bear these bitter trials, and await the rebuilding of our fatherland.
Ben memleketim için çalışıyorum.
I'm working for the fatherland.
Ona hizmet etmek, memleketine hizmet etmekle aynı şey.
Work for him... is the same as work for the the fatherland.
Ülkem uğruna ölmek için, askere gideceğim.
I'll be drafted to die for the fatherland.
Savaşdayız, vatanım için çalışabilirim.
In wartime I can work for the fatherland.
Ailem ve memleketim için çalıştım ama şu an tek başıma günlük tutuyorum.
I worked for family and for fatherland... but now I keep my diary alone.
Hayır, Gustav, kendi hukuk büronla ilgilen ülkene hizmeti de boş ver.
No, Gustav, mind your law firm and stop thinking of the fatherland. That's my advice.
Ah, evet. Anavatanım... Her şey çok güzel.
Oh, yes - the native soil of the fatherland is all well and good - I mean the earth, the air, the fields and forests, but the people,