Favors Çeviri İngilizce
2,028 parallel translation
Bay Florrick cinsel çıkarlar için bazı davalara takipsizlik vermekten hüküm giydi. Bu durumda seks, suçu ile tamamen alakalı, Sayın Hâkim.
Mr. Florrick was sentenced for DP'ing cases in trade for sexual favors, so sex is entirely relevant to his guilt, Your Honor.
Bugün iyilik doluyum.
What can I do for you? I'm a barrel of favors today.
Uygunsuz düğün hediyeleri taşımakla yetiniyorum. Şirketten bir şey var.
I come bearing inappropriate wedding favors... and something from Corporate.
Sayende 200 tane alkolle ilgili düğün hediyem var. Hayır, bu düğün olacak.
I have 200 alcohol-related wedding favors in my trunk thanks to you.
- Bu adalet önünde bir şey kazandırmaz.
- Not going to win you any favors with the judge. - Mmm.
Sakın bana iyilik yapma.
Don't do me any favors.
Ayrıca az önce söylediğin korkunç şeylerden sonra niye senin dediğini yapayım ki?
And why should I do you any favors after the terrible things you said to me earlier?
Bu da yumurtalarını hediye eder gibi önüne gelen her çocuksuz gay çifte dağıtmana engel olabilirim demektir.
Which means I can stop you from handing out your eggs like party favors to every childless gay couple that wanders by.
"Bu dünyada herkes iyiliğe iyilikle karşılık vermiyor."
"In this world, not everyone returns favors gratefully."
Max, insanların önünü keserek kimseye iyilik etmediğinin ne zaman farkına varacaksın?
Max, when are you gonna learn you're not doing anyone any favors stopping things from happening?
Merkert birkaç iyiliğimin karşılığını verdi.
Merkert called in a couple of favors.
Birkaç kişiden rica etmek zorunda kaldım ama Eyfel Kulesi restoranına rezervasyon yaptırabildim.
I had to call in a couple of favors, but I got us A reservation at the eiffel tower restaurant.
Biraz baskı, birkaç iltifat...
Pulling strings and trading favors.
Umarım varsayımdır bu, zira artık üsttekilerden iyilik isteyemem.
We better be talking hypothetical here Because I am all out of favors upstairs.
Gregory Disken açıkça karısının yaptığı aramayı ve burada olmayı istemediğini belli etti.
Gregory Disken clearly didn't want his wife calling in any favors, his alibi is weak, and he didn't want to be here.
Bu işi alabilmek için çok uğraştım.
I pulled in favors to get this job.
O iyilik yapanları da görür, ve kötülük yapanları da.
He favors the good ones and doesn't spare the bad ones.
Bana bu iyilikleri yapıyor, çünkü ona kur yapıyorum.
And she does these favors for me because I flirt with her.
Yok, evlât, birkaç dosttan iyilik isteyip parayı toparlayacağım ve ödemesini yapacağım.
Nah, man, I'm gonna call in a few favors, pull the money together, and, you know, pay him off.
Şantajla, onunla yattığınızı kocasına söyleyecekti.
She was going to tell her husband that you'd extorted sexual favors from her.
Ama ne baba ne de iş ortağı olarak ona hiçbir iyilik yapmıyorsun.
I'm his father. But you're doing him no favors as a business partner or a father.
Dekanın ve her kimi istiyorsa onu davet etmiş olabilirim.
I may have invited the dean and whomever she favors.
Sam'in tercihleri, her zaman, çok yemek ve çok içmekle ilgilidir.
Well, Sam's favors tend to involve a lot of food and drink.
Artık Sam'e iyilik yapmaktan vazgeçmelisin.
You have to stop doing favors for Sam.
- İyilik falan istemiyorum.
- I don't want any favors.
- İyilik değil bu.
- No favors.
Birkaç kişiyle konuştum ve komedi striptiz kulüplerinin kralında bir yetenek şovu ayarladım.
I called in a bunch of favors and put together a talent showcase at the mother of all stripper-slash-comedy clubs.
Ama açığa alınmış bir grup ajana... yardım edecek değilim.
But I'm not about to do any favors for a couple of burned spies.
Bazen bazı iyilikler karşılığında ödeme alıyorum.
I'm often given cash in return for favors.
- Ne tarz iyilikler?
What kind of favors? You know, like
Sizden ne bir şey aldım ne de birşey istedim.
I didn't take anything and never asked for any favors.
Bazı tanıdıklarını araya sokup beni kovdurmaya çalıştı.
Well, he called in some favors, tried to get me fired.
Ona sarhoş olması için para vermek iyilikten sayılmaz.
Giving him money for booze isn't doing him any favors.
Şimdide bana iyilik yapmaya mı başladın?
Doing me favors now?
Bu tarz iyiliklerden ekstra ücret aldığımı biliyorsun, değil mi?
You do know that I charge extra for favors like this, don't you?
Ben, beni dinle. Aynı zamanda beni duy. Saklanarak kendine zarar veriyorsun, tamam mı?
Ben, listen to me, but also hear me, you didn't do yourself any favors by hiding, okay?
Sanırım iyiliklerim tükendi.
I believe I'm fresh out of favors.
Dedektifle yatan biri olarak kim burada daha fazla iltimas görüyor bir daha düşün istersen.
You know, for someone sleeping with a detective, you might want to reconsider who's exactly getting the favors around here.
Parti için, tamam mı?
Party favors, all right?
Şans hazırlıklı zihinden yanadır.
Chance favors the prepared mind. Louis pasteur?
Yoldaşlara iyilik yapar.
He does favors for comrades.
Sırf senin için bir kaç iyilik istedim.
Well, just because it's you, I called in a few favors.
Nasıl bir iyilikmiş?
What kind of favors?
İnce iyilik.
Votey favors.
Artık ondan iyilik isteyecek bir konumda değilim.
I'm not in a position to ask her any favors right now.
İyilikleri yüksek fiyata karşılık gelir.
Their favors come at a high price.
İyiliklerimiz dilenmez. Satın alınır.
My favors aren't begged, they're bought.
Bu istasyonda kendimize pek iyilik etmedik.
We haven't exactly done ourselves any favors.
- Sorgulama ortasında ha bire aramanın kimseye faydası yok. - Özür dilerim.
Well, you're not really doing yourself any favors by calling in the middle of the interrogation.
Size yardımcı olmuyorlar.
They're not doing you any favors.
Jimmy merhaba, benim. Dinle, senden iki ricam var.
Listen, I need two favors.