Fella Çeviri İngilizce
5,845 parallel translation
Eşiniz şu fahişelerle yatan adam değil mi?
Your husband's the fella that slept with all those prostitutes?
Oh, yoğunsun.
Oh, popular fella.
Gordon gibi geleneksel biri midir?
He a traditional fella, like old Gordon here?
Hiçbir soru sormadan o sütyeni çıkaracak bir arkadaşla konuştum.
I talked to a fella that can get that bra off her without no questions asked.
Şanslı herifsin.
Oh, you lucky fella.
- Şanslı herif.
Lucky fella.
İyi zamanlama, küçük dostum.
Wow, good timing, little fella.
- Selam koca adam.
- Hi, big fella.
Sen bir şey yapmayasın diye yaptım. Benim adım çıkmış zaten.
Well, I didn't want to see you damage the fella.
- Selam.
- Hey, fella.
Böyle bir adamı başka nasıl bulacağım?
How else am I supposed to meet such a fella?
İyi adamdır.
Good fella.
- Glenn Charlock adında bir arkadaş.
Fella named Glen Charlock?
Bu Puck adlı arkadaşı nerede bulabileceğimi biliyor musunuz?
Well, you know where I might be able to find this... Puck fella?
Ne istediğine dikkat et, dostum.
Careful what you wish for, fella.
# Eminim ki #
- Bet your sweet bottom, fella, that - Bet your sweet bottom, fella, that
Arkaya bak, John Anderson adında bir adam.
Have a look in back, a fella called John Anderson.
Birlikte çalistigin herifi seçmistin.
You picked the fella you work with.
Demek bu küçük bon bon prensmiş?
So this little fella is a prince?
Bu yüzden diğer adamın peşine düştüm ve adamı alıp güzelce salladım.
So, I follow this other fella, pick him up, give him a good shake.
Kazandığm adam şans getirdiğini söylemişti.
Fella I won it off told me that made it lucky.
- Bizim ihtiyar nasıl?
- How is the old fella?
Bir zamanlar şehir dışındaki bir adamın peşine düşmüştüm.
Once I come upon this fella, way far upstate.
Bu numaraya adam heyecanlanıp kaçmaya çalıştığı ana dek inandım.
Chewed that bone'til the fella got nervous and he ran.
Sana anlattığım adamı hatırlıyor musun?
You recall that fella I told you about?
Ve çocuklarına da büyük babalarının ne kadar iyi bir insan olduğunu anlatacaklar.
And tell their grandkids about what a fine fella grandpa was.
Senin gibi özel bir adam için, özel bir sürprizim var.
I got something special for a special fella like you.
Şuradaki dostumuzun komik yönü taşıdığı yük için çok küçük olması.
Funny thing about that little fella... so small to be carrying all that weight by himself.
Dostumuzun komik yanı küçük olmasına rağmen koca yükü taşımaya çalışması.
Funny thing about that little fella... so small, still carrying all that weight by himself.
Ben o yapıpta bırakan tiplerden değilim.
I'm not, like, a hit it and quit it type of fella.
Trevor diyor ki, "Bir dost öldüğünde ne oluyor da böğürür gibi feryat ediyorsunuz?"
Trevor says, "What in tarnation are you doing yelling'low'for when a fella's passing?"
Amcan diyor ki, "Bir dost böğürür gibi feryat edince ne oluyor da onu öldürüyorsunuz?"
Your Uncle says, "Well, what in tarnation are you doing passing''em when a fella's yelling'low'?"
Köpek ve uzun saçlı genç seni rahatsız etmek istememişti.
The dog and the long haired fella didn't mean to trespass.
Annesi, John adında genç bir çocuk ile kaçamak yapmıştı. ama kadın hamile kaldığında onu bırakmak zorunda kaldı.
His mum had been having a fling with a young boy called John, but she had to break it off when her fella got her pregnant.
O güçlü bir adam.
He's a bruiser alright, the same fella.
Bir de şu diğer adam var. Uzun boylu, daha yakışıklı...
Mm... and then along comes this other fella - tall, better looking...
Hadi dostum.
Come on, fella.
- Bu arkadaşları hiç beğenmedim.
- I don't like the look of that fella.
Ben ve genç dostumuz içeride altınlarla uğraşırken siz ikiniz ön tarafta olacaksınız.
You two will be front-of-house here, while the young fella and I will be on gold duties.
- Sana ne kadar ödeme yapıyorlar adamım?
How much they paying you, fella?
Garajdaki delikanlıyı tanıyor.
He know the fella down at the garage.
Sağ olun.
Thank you, fella.
Hey, nereye gittiğini sanıyorsun, küçük dostum?
Hey, where you think you're going, little fella?
Gördün mü?
THE, UH, NOT THE BIG, GRAY FELLA. SEE?
Sanırım bana bir içki borçlusun, dostum.
I think you owe me a drink, fella.
- Adın ne, dostum?
What's your name, fella?
Ah, zavallı çocuk.
Ah, the poor fella.
Zavallı olan benim.
Poor fella me, aye.
Şu küçük kızıl kafalı mikroplu olmalı.
That little redheaded fella must have been contagious.
Bu komik bir şakamı dostlarım.
It's a fucking joke now, fella.
- Kızıl mı?
All I know is fella comes in here two, three times, uses the phone outside. Redhead?